Abdurahman Deniz Uğurlu

Abdurahman Deniz Uğurlu

[email protected]

Acele karar vermeyiniz

18 Şubat 2009 - 22:00

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış... "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş... Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. "Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..."

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu, ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. "Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler.

İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."


Yukarıdaki ibret dolu hikayeden de anlayacağınız gibi, insanoğlu kendisine verilen sınırlı ilim ile hakkında tecelli eden olayların analizini yapamayarak başına gelen olayın hayır mı şer mi olduğunu analiz edemeyebilir.
"Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. ALLAH bilir de siz bilmezsiniz" (Bakara Suresi 216. Ayet)
Yorum Yazan Arkadaşa Cevap Niteliğinde

Evet yazdığım örnek bir hikayeydi.
Hikayeler yaşanmış hayat hikayeleri olabileceği gibi halk tarafından inanılan olaylarda olabilir.
Hatta atalarımız hikayeleri "Kıssadan Hisse" olarak tanımlamışlardır.
Önemli olan dinlediğimiz olaylardan ders çıkarabilmektir.


Bizim bu hikayeden çıkaracağımız sonucu hikayenin en son kısmında yazmıştım.
Yani başımıza gelen her olayın hakkımızda hayırlı mı, hayırsız mı olacağını  bize verilen kısıtlı ilim ile analiz etmemizin imkansızlığıydı.

Bazı şeyler vardır ki görünüş itibarıyla çirkin görülmesine rağmen aslında insan için hayırlı olabileceği gerçeğidir.Bunun tam terside olabilir.Bizim için güzel görünen bir şeyin hakkımda hayırsız ve şerli olabileceği gerçeğidir.

Bu konuda Hz. Musa ile Hz.Hızır arasında geçen olaylara bakabilirsiniz.

Yada Hz. Muhammed (SAV) ile Müşrikler arasında imzalanan Hudaybiye anlaşmasına bakabilirsiniz.

Sizin dediğiniz hayal dışı ve hayatımız için hiç bir değeri olmayan MASAL ve FIKRA'lar olabilir.

Hatta dinimiz insanları sırf güldürmek için söylenen fıkraları yasaklamıştır.
Hz. Peygamber bir hadisinde "Yalan atarak insanları güldürenlerin burnu yerinde sürünsün" demiştir.

Başımıza gelen olaylar karşısında göstereceğimiz tavırların ne olacağı hakkında islamın prensibleri bellidir.Başımıza gelen her olay Allah İzni dairesinde cerayan eder.
Bir yaprak ile Allah'tan izinsiz yere düşemez.

Bu konu hakkında ise Kader ve Kaza hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz.

Bu yazı 1400 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum