Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

ALDATMAK VE YAPMACIKLIK HAKKINDA

07 Ocak 2012 - 22:00


Aldatmak bir şeyi olduğundan başka şekilde göstermeye çalışarak bir çıkar sağlamaktır. Aldatmak aynı zamanda gerçeği değiştirmek çabasıdır, basit aldatmak ve nitelikli aldatmak olarak ikiye ayrılabilir. Bazı aldatmalar kolay anlaşılır, bazıları zor anlaşılır. Öyle bir ustalıkla yapılır ki insanların çoğunun zekâsı bunu anlamaya yetmez. Aldatan kadar aldananın bunda suçu, kusuru ve günahı da vardır. Dolaylı olarak ona iştirak etmiş, günah işlemesine sebep olmuştur.
Aldatmak en büyük ahlaksızlıklardan biri, belki de birincisidir. Aldatmakla elde edilen şeyin büyük veya küçüklüğünden ziyade eylemin kendisi önemlidir. Aldatmak gerçeği değiştirmek amacı güttüğünden ve bilerek yapıldığından bazı âlimlerce küfür sayılmıştır. Bir insanın hırsızlık yapması, zina etmesi, adam öldürmesi her ne kadar büyük bir günah ve ahlaksızlık ise de kötülüğün kaynağı olmak bakımından yalancılık ve aldatma ondan daha büyük kötülüktür. Çünkü insanları aldatmaya çalışan, bunu bilerek ve isteyerek yapmaktadır. Peygamberimiz ıslanmış zahirenin üstünü örterek satmak isteyen birisine:  “bizi aldatan bizden değildir” demiştir.
Amerika'da mesleki bir kursa katıldığı sırada başından geçen bir olayı yazar Hekimoğlu İsmail anlatıyor ve diyor ki: Amerikalı bir asker gece yatağında bulunamayınca onu meslekten attılar. Bunun sebebini öğrenince çok şaşırdık. Zira yatağında mevcutmuş gibi yastığını yorganın altına koymuş. Bir insanı gece kaçtığından dolayı değil de aldattığı için meslekten atmak büyük bir cezalandırma olarak görülmemeli. Amerikan ahlakının en parlak vasıflarından biri olan bu davranış İslami ve fıtri bir davranıştır. Onlar devletin en tepesindeki adamı bile bu bakımdan sorgulayıp cezalandırdılar. Aldatmak orada çok büyük bir suçtur ve böyle anlaşılması övülecek bir haslettir.
Bazı hareketler vardır ki aldatmak ve sahtecilik olduğu halde insanlar bunun farkında değil ve fazla önemsemiyor. Hâlbuki şeytan ayrıntıda gizlidir. Bu inceliklere dikkat etmemiz lazımdır. Satıcılar insanları aldatmak için her şeyi yapıyor, her yola başvuruyorlar. Biz de bunu nerde ise normal görmeye başladık. Malını reklam ve ilanlarla tanıtırken aldatmak sanki normalmiş gibi hareket ediliyor. Mesela mağazaların vitrinlerine veya marketlerin etiketlerine bakın. Hemen hepsi fiyatta dokuzlu rakamlar kullanıyor. En itibarlı ve dürüst kuruluşlar bile bunu yapıyor. Bu bir hile ve psikolojik aldatmadır. Ayrıca televizyonlarda programın en canlı ve meraklı yerinde ara verilip seyircinin merakının istismar edilmesi de bir aldatmadır. Tekrar dönüldüğünde bir dakikada bitiyor.
Yukarıda saydıklarımız biraz zekâsı olanlar tarafından kolayca anlaşılabilen aldatma ve hilelerdir. Daha ince ve nitelikli olanlar da vardır. Bir de okumuşlarda ve aydınlarda gördüğümüz yapmacıklık ve özenti vardır ki ben bunlara da bir nevi aldatma diyorum ve dürüstlüğe aykırı buluyorum. Mesela resimde sırıtarak poz veriyorlar. Bu düzenbazlıktır. Ben neden başkasının karşısında yalandan sırıtayım. Onun hoşuna gidecek bir tavır takınayım. Bazıları da televizyona çıkarken tabii olmayan bir ortam, bir mizansen hazırlıyorlar. Bakıyorsunuz ki iki üç konuşmacı bir bahçede oturmuş arkada bir küp, bir eski tekerlek, bir yıkık duvar, bir eşek heybesi veya boynuna dolanmış bir fular bambaşka bir dünyadan gelmişler gibi bir dekor hazırlanmış. Mizansen ve rol yapmak ancak temsillerde ve filmlerde olur. Gerçek hayatta rol ve mizansen insanı gülünç, yapmacık ve sahte yapar. Sevimli yapacağına sevimsiz yapar.
İslam ahlakı dürüstlük, tabilik, gerçekçilik ve essahlık üzerine kurulmuştur. Hadis toplayanların dürüstlüğünü anlatmak için şöyle bir olay anlatılır. Bir zat birisinden hadis almak için uzun bir yolculuk yapar. Oraya vardığında o kimsenin atını yakalamak için ona yalandan yem torbası uzattığını görünce hadis almaktan vazgeçer ve bir atı aldatmaya çalışan insandan hadis almam der. Konumuzu Batılı bir doktor ve filozof olan Albert Scheweitzer'in örnek bir davranışını anlatarak kapatalım. Bu zat uzun zaman Afrika'da Gabon'da yerlilerin hizmetinde doktor olarak çalıştıktan sonra emekli olur ve İsviçre'deki inziva köşesine çekilir. Dünyanın çeşitli yerlerinden adamlar onu görmeye gelir. Birisi ona: üstat sizin söküğünüzü diktiğinizi, ayakkabınızı tamir ettiğinizi duyduk. Bunu yaparken bir resminizi çekmek istiyoruz der. Onlara: “kusura bakmayın ben sizin için bunu yapamam, ancak beni yaparken görürseniz çekebilirsiniz” diye cevap verir. Vesselam. 

Bu yazı 707 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum