Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

Bir Şehir Düşünün Ki–3 (Eğitim Birimlerine İlişkin)

12 Aralık 2010 - 22:00

Bir şehir düşünün ki 60 bini aşan ilk ve ortaöğretimdeki öğrencisi ile birçok ilin nüfusunu aşan genç dimağları olsun ama SBS ile ÖSS’de içler acısı bir durumda olsun. ( Şanlıurfa’nın 2008–2009 Eğitim Öğretim yılı SBS ‘de Türkiye sonuncusu olduğunu hatırlatırız). Bu tablo ile bu şehrin ilköğretim ve ortaöğretimde ne kadar kaliteli eğitim verildiğini görüyoruz.

Bir şehir düşünün ki kendi geleceği ve en kıymetli varlıklarından olan çocuklarının eğitileceği yeterli okulu olmasın var olan okullarda ise derslik sıkıntısı had safhada olsun.

Bir şehir düşünün ki öğretmen açığı olsun, sınavla öğrenci alan Anadolu liselerinde bile aylar geçmesine rağmen hala öğretmen açığı kapatılamasın ve derslerin bir kısmı boş geçsin.

Bir şehir düşünün ki okul onarımları göstermelik olsun, yapılan derslikler kaliteli eğitim vizyonuna aykırı olsun. Devletin kendisi kaçak yapılaşmaya karşı iken 2009–2010 eğitim öğretim yılında kendi eliyle hiçbir mühendislik hizmeti almadan prefabrik gece kondular la göstermelik anaokulu yaptırsın. Ve bayındırlık bu okulları teslim almaktan imtina etsin. ( Bu okulların kanalizasyon ve su şebekelerinin olmadığını hatırlatmakta fayda var mı acaba!)
 
Bir şehir düşünün ki yürütülen bazı projeleri (SODES, satranç, müzik odası gibi) kâğıt üzerinde başarılarla sonuçlandırılsın ve bu projeler ehil bir komisyon tarafından sık aralıklarla denetlenmesin. ( SODES projelerine İnşallah ayrı bir yazıda değineceğiz.)

Bir şehir düşünün ki eğitim birimlerinde yapılan birçok görevlendirmede görevli kişiler yetkinlikleri yerine milli eğitim birimine yakınlık dereceleri göz önüne alınarak yapılsın.

Bir şehir düşünün ki ilçe merkez ve özellilikle köy okullarında temizlik sorunu ciddi bir sıkıntı olsun ve bu sıkıntı giderilemesin. Lavaboları yetersiz ve çoğu arızalı olsun. Milli Eğitimde ilgili şube amiri köy okullarına yılda bir kez bile uğramaya üşensin ve “orda bir köy var uzakta gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür” ninnisi karşılığını bu şehirde bulsun.

Bir şehir düşünün ki ortaöğretim okullarının bazılarında laboratuarlar ihtiyacı karşılamayacak kadar yetersiz olsun. Var olan laboratuarlar öğretmenleri tarafından kullanılmasın( oysa birçok dersin laboratuar saati resmi ders programında olmasına rağmen) ve okul idaresince bu laboratuarların kullanılması için öğretmenler teşvik edilmesin.

Bir şehir düşünün ki yetişecek yeni nesil okulların kiri pası içinde yetişsin. Bu okulların temizliğini yapacak olan müstahdem açığı bir türlü kapatılamasın.

Bir şehir düşünün ki okul bahçeleri özellikle geceleri tinerci çocuklar için bir mekân haline dönüşsün ama Milli Eğitim Müdürlüğü ve şehrin emniyet birimi bu işin bir hal çaresine bakamasın. Bu kronik sorunu okul idaresine havale edip "şekerim başının çaresine bak " denilsin. Tinere, uyuşturucuya bulaşan çocuklar (ki tamamına yakını öğrencidir) günübirlik tedbirlerle baştan savulsun, kalıcı olan bir rehabilitasyona tabi tutulamasın. Bu işle uğraşması gereken şeflerden bazıları mesaisini bilgisayarında okey ya da kâğıt oyunları oynayarak geçirsin.

Bir şehir düşünün ki yüz binlerce hektarlık boş arazileri olsun ama okul ve derslik ihtiyacı habire çocukların oyun alanı olan okul bahçelerinden çalınarak yapılsın. Metre kare başına 3 öğrencinin düştüğü, oyun oynayamayan, oyun oynarken arkadaşı ile çarpışıp kafasını kolunu yaran çok sayıda öğrencisi olsun.

Bir şehir düşünün ki okullar eğitim kalitesi yerine zil seslerinin yüksekliği ile yarışsın. Çevrede bulunan yaşlı, hasta, çocuk, esnaf, mahalle sakini demeden ve rahatsızlık veririz endişesi taşımadan kilometrelerce öteden duyulsun. ( Okul müdürlerinden şehir halkı olarak ricamız, lütfen şu zil seslerini biraz düşürseniz çok sevineceğiz.)

Bir şehir düşünün ki taşımalı eğitim adı altında kirli, pasaklı, bozuk dolmuş veya minibüsler kullanılsın. Bu araçlarda perişan hale getirilen öğrencileri olsun. İhale günü hariç bu arabaların ve araç sürücülerinin yapıp ettikleri denetlenmesin. Bu taşımada görevli araçların S plaka taşıması gerekirken hiç biri bu plakaya sahip olmasın. Ayrıca servise çıkmayan, öğrencilerle birlikte köylüleri hatta hayvanları taşıyan nice taşımalı servis aracından habersiz bir milli eğitim birimi olsun.

Bir şehir düşünün ki binlere varan eğitim ordusu olsun ve bu ordunun görevi öğretmenevi ve meşhur birkaç parkında sürekli okey oynamak olsun. Ve o şehrin milli eğitim birimi sayıca öğretmenlerin çokluğu ile övünmekten geri durmasın.

Bir şehir düşünün ki öğretmeni; 5 yıldır öğretmenlik yaptığı halde son okuduğu roman lise öğretmeninin özetini çıkarmasını istediği roman olsun ve son okuduğu kitap KPSS sınavına hazırlandığı kitap olsun. ( Okuttuğu ders kitabını saymazsak)

Bir şehir düşünün ki öğretmeni torpille okul değiştirsin ve gittiği okulda en sorunlu öğretmen olsun. ( Son dönemde geçici görevlendirmelerin durdurulması takdire şayandır.)

Bir şehir düşünün ki eğitimin kalitesi nerede ise dibe vursun. Çocuklarımızın geleceği bu vurdumduymazlık yüzünden karartılsın. Şehrin eğitim niteliği giderek düşsün ama idareci ve öğretmenlerin ek ders dışında başka gündem maddeleri olmasın.

Ellerinde devletin imkânları ve gücünü bulunduran tüm eğitim camiasına bu şehrin feryadı şudur. Lütfen görevinizi daha iyi yapın. Yapın ki çocuklarımız daha güzel, huzurlu bir ülke de yaşasın.

Ve bu şehrin halkına çağrımız; insan hakları haftası münasebetiyle haklarınızı öğrenin ve anayasanın verdiği bu hakları kendi geleceğimiz olan çocuklarımız için kullanın. Kullanın ki çocuklarımızda bu şehre yönetici, amir, müdür hatta bu ülkeye başbakan ve cumhurbaşkanı olsun.     

Devam edecek…

Bu yazı 1206 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum