Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

İŞTE ÖLÜYORUM, BAK, İŞTE GİDİYORUM

28 Nisan 2012 - 21:00

İŞTE  ÖLÜYORUM,BAK,İŞTE GİDİYORUM



İşte ölüyorum,Bak,İşte gidiyorum.Dönüşü yokBunu çok iyi biliyorumLakin gam yememMinnet eylememBak,Yine de gülüyorumAma sen perişanSen çaresizVeDirhem dirhem eriyen yüreğimiDağlarcasınaDurmadan hep ağlıyorsun.
Ağlamak,Gam ve kederın,Acı ve ızdırabınDemir attığı o mahsum liman.Ağlamak,Umutsuzluğun,ÇaresizliğinKol gezdiği,Senaryosu kötü yazılmışRezil bir oyununSon perdesine yapılanOYersiz itiraz.
AğlamakYaşam denenO hüzünlü  hikayenin Nihayetine yakilan acıklı ağıt.Ağlamak,İsyan potasından Arşa yükselen Çaresizliğin beyhude çığlığı.
Ah güzelim,
Bu ne gamBu ne kederGöz bebeklerinizdeKopan bu kızıl kiyametBir teslimiyet  itrafnamesi kadarVeriyor bana eza ve  eziyet.Sekerat meşkalesiKabir ezası VeCehennem azabıDedikleri şeyBelki deBu olsa gerek .
Ah kadersizimİliklerime işleyen,Beynimde zonklayanBu derin yaranınKarşi konulmaz İzdirabı karşısındaBeni  böylesine çaresiz,Böylesine umarsızVe Böylesine mecalsiz Birakmanız niye?Gider ayakBana armagan ettiğinizBu göz yaşları;Sizlayan yarama ,Kanayan yüreğimeVeÇoğalan acılarımaAci, elem katmaktan başkaNeye yarar Söyler misiniz ?
Ah maralim, Ağlamak,Ama neden?Her insanın,Eninde sonunda Mutlaka,Ama mutlaka karşi karşiya geleceğiBu çok doğal,Bu çok sıradanKaçınılmaz son karşında;Böyle çaresiz ,Böyle mahsum VeBöyle umutsuzca çırpınmasıNeden be sevgilim?
İnsan ölünecek yerde,Gözü pekKorkusuz VeCesurca ölmesini bilmeli be şekerim.Ölüm denen şey Yaşama,Başka bir yerden,Başka bir biçimde Yeniden merhaba demekse eğerBen, Erken gelen bu zamansiz ölümüBütün içtenliğimle  Bir dost gibi Bir sevgili gibi Karşilamaktan neden geri kalayim ?O haldeNedir bu korkak ve karamsarca duruş ?Nedir bu çaresiz ve umutsuzca çırpınmalar ?Nihai durakta,Çukura indirilmeden başlayan Bu şîn- bu hawar Neden be sevgilim?
Ah yüreğim ,Ölüm ertelenmeyecek bir yolculuksa eğer,Ben, Çıkmak zorunda kaldığım Bu zorunlu yoculuk arifesindeÖlümün suratınaŞen kahkahamıBir tokat gibi  patlatmaz miyim;Göz bebeklerime misafir edeceğim,En içten gülüşümleÖlümü,Ölümüne mahçup etmez miyim ?Bu sevimsiz ve zorunlu misafiriÖlümüne utandirmaz miyim ?
Ah göz bebeğim ah,Kaçınılmaz bir ölüm karşısında,Beni bu kadar küçültüp incitmeyin.İncitmeyin ki,Yüreğimde yanan dost ateşiDoyamadiğim yaşam sevinciVeGözlerimde  ışıldayan hayat  ışığiTitrek ellerinizdeEbediyen sönmesin !
Ah güzelim,Bak,Şimdi elveda desemVeKapansa gözlerimÇekip gitsemBu yalan - dolan dünyadanVeysel’in sadik dostuKara toprakla kucaklaşıpEvrenin sonsuzluğuna savrulsam bileDört mevsim, yedi kitaHer coğrafyadaHer yerdeVeHer anYanıbaşınızdaHep sizlerle birlikte olmayacak miyim?Siz bunu bilmez misiniz ?
Yaralı ceylanım;Karanlık kış gecelerinde,Fırtınalar koptuğundaÇok uzaklarda bir yerlerde,Denizler, okyanuslarÇok derindenİçten içe hırçınlaştığında,Dev dalgalar çılgınlaşıp Büyük bir kudurganlıkla,Uçsuz bucaksız kayalıkların Oyuklarında yankılandığında, Kin ve öfkesi dinmeyen asi dalğalarMahsum kıyıları kıyasiya dövdüğünde,Anlayacağın,Yer – gök  arasındaAmansız bir savaş sürdüğünde, Uyuduğun odanın penceresineYağmurlar düştüğündeBenBir yağmur damlasının kanadındaBölünen uykunuzun tam ortasındaSana,SizlereMisafir olacağimBunu unutma !
Karacadağ,Kış-kiyamet Kar ve fırtınaya  teslim olduğundaSiverek’e uzanan bütün yollarBirer  birer kapanıp,Dağların  asi gülü,Ciwan boylu kürt yakışıklısıMihemedo’nunİmdadına kimsecikler ulaşamadığında,Ben,Senden cok uzak bir yerden,Kar ve fırtınanın eksik olmadığıZorlu bir dağ zirvesinden havalanıpSana geleceğim.Nerde olursan olGelip seni mutlaka,Ama mutlaka bulacağım.Bir kar tanesinin sırtında,Sana ulaştığımdaBıkmadan usanmadanÇilginlar gibi Etrafınızda dolanıp duracağım.Senin o doyamadığım gözlerine dalıpBildiğim ve bilmediğimDünya’nın en güzel En ince En
Narin dansınıAma özeliklede ”duzo“ yuVeSüleymaniye helperkesiniSenin için oynayacağim,
Sert ve acımasız fırtınalara inatBir tüy hafifliğiVeBir ipek zerafetiyleKendimi, SeninO doymadığım, dayamadığım Masum yüzüne savurupSeni,Üşüyen yanaklarından öpeceğim,Bunu bilesin!
Saçlarına konan kar tanecikleriniSilip süpürme sakın!Süpürme kiGözlerinizin derinliklerindeSürüp giden O mühteşem dansım yarıda kalmasın.
Ah güzelimHer yılBahar gelip, Kar ve buzlar eridiğinde,Ülkemin hasret ve özlem kokanYüksek yaylalarındanAsağılara doğru Berrak sular yürüdüğünde,Çılgın sular Nehir ve ırmaklarla  birleşip,Fırat ve dicle ile kucaklaştığındaSen,Beni Fırat’ın dinmeyen iniltisindeDicle’nın derin yakarışındaVe Haburun sonsuz isyanında bulacaksın.
Ülkemin dört bir yanı Bir baştan bir başaBaharın en sermest renkleriyle bezendiğindeBen,Varlığımı çevreleyen pamuktan kozalağımıParçalayıp,Narin bir çiçeğin,En güzel renginde ve kokusundaSana,Sizlere  ulaşacağimBunu unutma…
Ah berivan bakışlım,Dedim ya,Ben hep sizlerle birlikteSadeceİki adim ötenizde,Yüreklerinizin derinliklerinde olacağım.
Sizler beni,Her bahardaYirmi bir günlük bir kuzunun melemesinde,Aşık bir berivanın kaçak  nağmelerinde VeAşkına karşılık bulmamış bir çobanınKaval sesinde bulacaksınız.Sizler,Beni Serhat dağlarındaŞerefdin yaylasındaBaharla buluşmaya gidenAma,Menzile az kalaKanadindan vurulan Güçsüz ve mecalsız Bir turnanın yorğunluğundaVe Çaresiz telaşında bulacaksınız.
Sizler,Beni,Yorgun yolcularin başında soluklandığıBir çeşmenın çevresinde boy verenBir tutam menekşenınEn güzel renginde görürükenBen,Derin vadilerde yeşeren Dört yapraklı bir yoncanın Taptaze yaprağındaBir çiğ damlası olacakVeBana olan susuzluğunuzu gidermek içinHer günTekrar tekrar üzerinize yağacağım.
Ah şaşkın meleğim,Neden üzülürsün  ki ,Ben,Uzun kış gecelerindeKarahan ovasında yakılacakÇabon ateşleri etrafındaDelikanlı gençlerın  yapacağıTemiz sohbetlerdeHepYanıbaşınızdaSizlerle Nefes alıp vereceğimVe öylece yaşayacağımBen,Harlanan  ateşlerdenGökyüzüne yükselen  Binlerce kıvılcım içinde, Bir lav parçasıBir kor parçası Ve Patlamaya hazır bir volkan olacağımNewrozlardaSizlerle kucaklaşıpÜşüyen yüreğinizi  ısıtacağım.
Yaz geldiğinde,Ülkemin kavurucu sıcaklarıDağa taşa sindiğinde,Mesela ben,Narin bir kelebek yavrusu,Yada ince çizgili,BenekliBir bal arısı olacağım.Sabahları tan attığındaGüneş ortalığı ılgıt ılgıt ısıtıpToprak uyandığında,Her yer, Buram buram Mis amberKokusuna boğulduğundaBen,Bir kavun tarlası üzerinde Dinmeden yorulmadan uçup duracağım.
Safran sarısı kavunların
Güzel kokusunu toplayıp
Sana,Sizlere taşıyacağım.

Çatlayan kiloluk bir narın özünü,Dörde bölünmüş şekerpareBir incirin tadını,Bal eyleyipHer sabah Sizin sofranıza taşiyacağim.Bütün bunlar Beni unutmamak içinYetmiyorsa eğer,
O zaman sizler ,BeniDünyaya gözlerini yeni açanBir bebeğin ilk çiğlığında arayin. Sizler, beniArkasında upuzun bir yaşam,Aci ve keder ile yoğrulmuşOnurlu bir geçmiş,Hayatının son demlerini geçirenYaşlı bir dedenin
Yüz çizgilerindeYa daGün görmüş, Yaşlı bir ninenin,Göz merceklerindeArayin beni.
Mahsum yüzlüm,Benim uzun yolculuklardaMola yerlerim hiç olmadı,Çünkü hep yürüdümAma siz yine deBeniKuş uçmazKervan geçmezIssız yollarınMola yerlerinde ,Mesela bir akşam üstüGüneş batmaya yüz tutarkenYıkık bir çeşmenin Taş kornasindan avuçladığınızSoğuk suların temizliğinde arayin ,
Siz,BeniGece, ırmak boylarındaAyın şavkı sulara vurduğundaUzaklara doğru yol alanDipsiz bir nehirinSağır ve dilsizSessizliğinde arayın.
Dahası,Siz,BeniYüreklerinde mahsum sevdalarıKadere lanet okuyan Yiğit aşıklarınSaf ve temiz duygularında arayın.
YaniDemem odur kiBen,Savdasi yarıda kalmışların Kadim romanında Bir çoğunuzun hiç bilmediğiTilsimli bir kelime olacağimVe Sizler,Bu gizemli romanın Sır dolu sayfalarındanHerkeseVe Her derde Deva olacakBu kutsal kelimeyi bulupBana olan;Özleminizi giderirkenBenSizlerle buluşmak içinMahşerın ilk gününü bekleyecekVe kendimi,O muhteşem günün buluşmasına hazırlayacağım.…


Kadir Büyükkaya Hollanda[email protected]

Bu yazı 2242 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum