Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

MURAD'A AGIT

18 Şubat 2012 - 22:00

KONUK YAZAR: KADİR BÜYÜKKKAYA/HOLLANDA-NİJMEGEN





Murat Can Kimdir?
Murat Can’ın babasıyla olan dostluğumuz yıllar öncesine dayanır. Baba Nuri Can iyi bir şair ve aynı zamanda iyi bir ressamdır. Şiir alanında basılmış birçok kitabi vardır. Yaptığı resimler başta Hollandalılar olmak üzere yerli ve yabancı binlerce insanın beğenisini kazanmıştır.
Nuri Can onbinlerce insan gibi ekmek kapısı diyerek Hollandaya taa Erzincandan kalkıp gelmiş. Hollandaya gelir gelmez önce bir iş bulmuş, sonra pansiyon hayatı ve derken çolukçocuk. Memleketten, eşten dostan uzak geçen yıllar su gibi akıp gitmiş. Çocuklar büyümüş, fabrika köşelerinde çürümesinler diye çocuklar okula gönderilmişti.
Nuri Can’ın oğlu Murat’ı kardeşlerim aracılığıyla tanıdım. Kardeşlerimle samimi bir arkadaşlığı vardı.
Güler yüzlü, efendi ve saygılı bir çocuktu. Dinlemesini bilen,düşündüklerini anlaşılır şekilde aktarabilen, çağdas ve modern bir insandı. Dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen duyarlı bir yapısı vardı. Evlendiğinde düğün davetiyesini bana bizzat kendisi getirmişti. Aile çevresi oldukça genişti. Dolayısıyla düğünü son derece renkli geçmişti. Çok geçmeden Murat çoluk cocuğa karıştı. Çocuklarının sünnet düğünü için davetiyeleri yine kendisi bana getirmişti.
Sünnet düğününde Murat’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. O hayatının bu sevinçli gününde duyduğu mutluluğu dost ve arkadaslarıyla paylaşmak için yapabileceklerinin fazlasını yapmıştı.
Murat okulunu bitirmiş ve kaldığımız şehrin iş ve işçi bulma kurumunda memur olarak çalışıyordu. Işini seviyordu. İnsanlara yardımcı olmak onu fazlasıyla memnun ediyordu. İşsizliğin diz boyu olduğu bir zamanda Murat gibi bir insanın iş ve işçi bulma kurumunda çalışmış olması birçok insan için önemli bir firsattı. Murat’ın geleni gideni, dostu, arkadası çoktu. Dost ve arkadaşları yabancılarla sinirli değildi, onun aynı zamanda bir sürü Hollandalı çevresi de vardı.
Murat mutlu görünüyordu. Görünürde hiçbir sorunu yoktu. Eşi ve çocuklarıyla mutlu bir aile tablosu oluşturuyordu. Kısa bir süre önce satın aldığı bir evin düzenlemesini bizzat kendi elleriyle yapmıştı. Bunu büyük bir istekle, adeta zevk alarak yapmıştı.
Ne var ki, kimsenin görmediği veya göremediği bazı şeyler vardı. Murat’ın kafasında. Murat kafasını meşgul eden bu sorun ve problemleri, yüzüne misafir ettigi o candan gülüşüyle maskeleyerek, başta en yakınları olmak üzere herkesi ustaca yanıltmıştı. Takvimler 2006 yilin in mart ayını gösterdiğinde Murat’ın intihar haberi bomba gibi Nijmegen şehrinin ortasına düştü. Anne ve babası, dost ve arkadaşlar Murat’ın evine koştuklarında iş işten geçmişti.
Murat eşini ve çocuklarını bir bahane ile bir yere göndererek yaşamına son vermişti. Murat geride bir sürü yanıtsız soru bırakarak yaşamına son noktayı koymuştu. Bir gün sonra düzenlenen cenaze törenine yüzlerce seveni katılmıştı. Herkes üzgündü. Hiç kimse Murat’ın bu beklenmeyen intihar hadisesine hiçbir anlam veremiyordu. Murat için herkes ağlıyordu. Öyle ki Hollandalıların cenaze törenlerinde ağlama gibi bir adetleri olmadığı halde onlar bile Murat’a ağlıyordu. Murata herkes ağlıyordu, fakat annesi bir başka ağlıyordu. Son veda için ortaya konulan tabutun önünden insanlar sıra halinde üzgün üzgün yürüyorlardı. Sıra annesine geldiğinde insanların yürek burkan üzüntüsü son noktaya ulaşmıştı. Yüreği kan ağlayan bahtsız anne tabuta yaklastığı sırada dizleri ona ihanet etmiş ve olduğu yerde çökmüştü.
Anne’nin Murat’ın başında yaktığı o binbir ağıt yerden arşa yükselirken, benim dosta yanan yüreğimin duygu kazanı bu defa Murat için kaynıyor ve sonuçta bu hüzünlü şiirin boynu bükük mısraları ortaya dökülüyor. Murat’a Ağıt..
Murat için yazdığım bu şiiri yayınlamaya karar verdiğimde babasi Nuri Can’ı arayarak kendisinden bu şiirin ruhuna uygun bir resim yapmasını istedim. Kendisi beni kırmayarak sağolsun ilişikte bulunan bu resmi bana gönderdi. Ben de Murat’ın o hep gülen dost yüzünün unutulmaması ve hep hatıralarda kalması için onun anısına bu şiiri yayınlamayı görev bildim.


MURAD’A AGIT

Kimi el kapısı der
Kimi dert kapısı
Kimi xeribi der
Kimi gurbet
Kimi batı der
Kimi medeniyet
Her ne ise
Bu bela bu illet
Benden bu kadar der
Okursun lanet
Benden paso der
Çeker gidersin

Giderken
Her şeyi
Ve herkesi
İpe çeker
Öyle gidersin
Böyle ani
Böyle zamansız
Çekip gitmek
Oldu mu be Murat?

Ağlayana sızlayana
Bakar yanarsın
Feryat figan
Diz döveni görür
Şaşarsın
Hiç duymadığın,
Hiç bilmediğin
Binbir
Ağıt
Binbir havar duyar
Bir daha
Bir daha şaşarsın
Bir şey anlamaz
Alir başını çeker gidersin

Giderken
Her şeyi
Ve herkesi
İpe çeker öyle gidersin
Böyle ani
Böyle zamansız
Çekip gitmek
Oldu mu be Murat?


Ali Mehmet gibi
Seni de
Bir güzel yıkarlar
Ana denmez,
Baba denmez
Alır seni
Bir göz tabuta koyarlar
Yar demez yaren demez
Senin o
Gül yüzüne
Çivi üstüne çivi çakarlar
Bacı demez kardeş demez
Alır seni
Kör karanlık
Dar soğuk
Bir morga koyarlar
Dost, arkadaş
Heval, yoldaş
Hiçbir itiraz
Kabul görmez
Alır seni bir
Musalla-ı hecere koyarlar
Şin - hawar
Feryat figan
Hiçbir aman-zaman
Fayda etmez
Alır seni
Bir mezar-i kabre koyarlar
Vatan dersin
Toprak dersin
Her şey
Kabulüm dersin
Çeker gidersin



Giderken
Her şeyi
Ve herkesi
İpe çeker öyle
Gidersin
Öyle ani
Böyle zamansız
Çekip gitmek
Oldu mu be Murat?


Erzincan Yaylası’nda
Upuzun yatarsın
Sabah akşam
Güneşle yıkanır
Munzura bakarsın
Dost yüzünü
Yar zülfünü hatırlar
Kalkar bir güzel ağlarsın

Kekik, reyhan
Nevroz bahar kokusuna karışır
Firat’a akarsın
Dağ, ova dolanır
Dicle’de coşarsın
Hasan Hüseyin’le buluşur
Semaya çıkarsın


Baba Düzgün
Pir Sultanla
Huu der
Ceme kalkarsın
Kırk bin fani
Yetmiş bin erenle
Huu der
Zikre dalarsın
Hakka yürürken
Her şeyi
Ve herkesi
İpe çeker öyle gidersin

Böyle ani
Böyle zamansız
Çekip gitmek
Oldu mu be Murat?


[email protected]
Hollanda-Nijmegen

Bu yazı 1921 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum