Murat Başaran

Murat Başaran

[email protected]

NE KADAR MUHALİFSİNİZ ?

21 Kasım 2013 - 09:14


Dünya tarihi boyunca iktidar mücadelesi hep olagelen bir mücadeledir, bu alandaki mücadele iktidar ve muhalefet arasındaki çekişmelere sahne olmuştur hep. İşte hikayemiz tam da bu alanla ilgili buyurun okuyalım…



M.Ö 9500’lü yıllarda (Bu tarih, ne yazarsak yazalım payına düşeni almayacak arkadaşlar için bir bahanedir. Tarihselci yaklaşıp, kendilerini bu hikayenin içinde görmesinler diye)


 


Dünyanın hala zulüm yaşanan “kara” bir toprak parçasında bir bey ve bu beyin arazilerinde çalışan -belki de asla “bey” sıfatına terfi edemeyecek işçiler varmış…


 


M.Ö 9500’lü yıllar olduğundan bu işçilerin haklarını savunacak sendikalar da yokmuş ve tüm “hak arayışları” öğlen yemeği molasında kırılan soğanlar eşliğinde kısık sesle yapılan küçük şikayetlerden ibaretmiş…


 


Tarlada işler ağırlaştıkça kuru soğan eşliğinde yapılan “kısık sesli şikayetler” fazlalaşmaya başlamış…


 


Derken bu süreç de kendi “liderini” doğurmuş ve doğan liderin söylemleri sofradaki kuru soğan kadar ilgi görmeye başlamış…


 


İşçiler, hitabeti kuvvetli bu lidere o kadar güvenmiş ve inanmışlar ki; kısık sesle yaptıkları eleştiriler artık öğlen yemeği molalarını aşmış, evlerde ve hatta sokaklarda yankılanmaya başlamış.


 


Tam bu nokta da bir atasözü devreye girmiş ve kulağı olan yer, kulağındaki yankıları beyin sofrasına kadar taşımış…


 


“daha adil bir ücret”


“daha insani çalışma şartları”


“Bey de bizim gibi bir insan”


 


Sofrasında yankılanan bu “sloganlardan” ilk duyduğunda rahatsız olan bey, biraz düşündükten sonra “gidip o lideri çavuş yapın” diye emir verir yanındakilere…


 


(Çavuş : Kırsal bölgelerde tarla da çalışan işçilerin genel koordinesinden sorumlu kişi anlamında kullanılır. Çavuşlar diğer işçilerin yaptıkları işleri yapmazlar sadece teftiş ederler ve maaşları genelde işçilerden fazladır.)


 


- Ama nasıl olur beyim, sizin kurduğunuz sisteme kastetti bu adam..


- Size ne diyorsam onu yapın.


(Kısa bir süreli sessizlik)


- Emredersiniz beyim…


 


Beyin emrini alan adamları vakit kaybetmeden, tarlalarda oluşan muhalefetin başını çeken “lideri” şereflendirmek(!) ve Beyin kendisini tarlalardan sorumlu çavuş yaptığı müjdesini ulaştırmak için yola koyulurlar.


 


Tarlaya vardıklarında bütün işçilerin gözleri beyin adamlarına kilitlenir. Birkaç iyi giyimli adam “liderin” etrafını sarmış ve ona bir şeyler söylüyorlardı. Elindeki çapayı sıkıca kavrayıp -lideri koruma adına- adamlara saldırmaya giden bir genci daha yaşlı bir adam engelliyor ve herhangi bir delilik yapmamasını telkin ediyordu ona.


 


Derken Beyin adamları ve “lider” arasında gülüşmeler olduğunu gören işçiler, gergin havanın dağıldığını düşündüler ve engel olamadılar yüzlerindeki gülücüklere…


 


Daha insani çalışma şartları mı gelecekti yoksa, yoksa liderin söylemleri beyi etkilemişti de bey yaptığı yanlıştan dönmeye mi karar vermişti ?


 


Gerçeği anlamaları fazla sürmedi, artık “çavuş” olan eski lider “hele toplanın arkadaşlar” dedi. “hele toplanın”


 


Hele toplanın cümlesine alışık olan işçilerin beklentisi, kendilerini motive edecek etkileyici bir konuşma ve artık sloganlaştırdıkları gerçeklerdi. Oysa duydukları tüm umutlarını yıkmaktan öteye gitmeyecek türdendi.


 


“Artık çavuşunuz benim ve bundan sonra tarlalardan ben sorumluyum. Umarım beye karşı beni mahçup etmezsiniz”


 


Liderken nutuk atmaya alışkın olan çavuş artık beyin sistemini savunma üzerine nutuklar atıyordu. Günler akarsu misali ilerlemiş, çavuşluk terfisinin üzerinden birkaç ay geçmiş ve çavuşluk eski liderin derisinin altına işlemişti.


 


İçlerinden geldiği “işçi kardeşlerine” eski günleri aratan işler yaptıran “çavuş”, gölgede dinlenmekteyken –artık daha sık gördüğü- beyin yakın adamları yanına gelip bir şeyler söylemeye başladılar.


 


Yüzünün rengi değişen çavuş “ama neden ?” diye haykırıyordu. “Ama Neden?”


 


O bu çığlıkları atarken, bey, yanında bulunanlara çavuşun sorusunun cevabını veriyordu;


 


“Eğer o adamı dövdürüp tarlalarımdan attırsaydım, onun işçiler nezdinde kahramanlaşmasına yardım etmiş olurdum. Kahramanlaşan bir lider de kurduğum sistem için büyük bir tehlike oluştururdu. Ama bulduğum bu çözümle hem o adamı hem de artık onun –muhalefet adına- söylediklerini söyleyen herkesi itibarsızlaştırmış oldum. Yani bir taşta iki kuş.”


 


 


Çavuşumuz ne mi yaptı sonra ?


 


İşçi pazarlarında “Abi size çavuş ta lazım değil mi?” diye dolanır hala tarihin tozlu sayfalarında…



İşte tam da bu yüzden muhalefet iddiasında olan herkes, olanca dikkatle hareket etmeli ve muhalifliği, bir yerinden iktidara yamanana kadar olmamalı derim ben… Allah muhafaza böyle kötü örnekler de yok değil.



Vesselam.

Bu yazı 4142 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum