Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

ROBOSKİ’NİN ÇIĞLIĞI

12 Ocak 2014 - 13:10

ROBOSKİ’NİN ÇIĞLIĞI



 


 


Takvimler gösterirken


Yılın son üç gününü


Örtünürken karanlık perdeler


Issız gecenin üstüne


Vahşi hayvanlar bile


Korkarken gecenin sesizliğinden


Emin değilken gelecekten


Ve


Çekilirken inlerine birer birer,


Otuz dört can


Otuz dört yürek


Ceplerinde ölüm davetiyeleri


Yol alıyordu hudut boylarında


Gece karanlığında


Yürekleri ağzında.


 


Bu bir ilk değildi hayatlarında


Babadan kalma bir rızık kapısı


Ecdattan kalma bir kadim mirastı onlara.


Yoktu başka çareleri bu coğrafyada


Ne tutunacak dalları


Ne sırtı pek dayıları


Ve ne de


Dayanacakları kelli felli sahipleri vardı


Bu dağlarda


Yaşamı hiçe saymaları,


Ölüme meydan okumaları,


Her adım başı


Azraille karşılaşmaları


Bundandı gayri.


 


 


 


Sonrası malum hikayeye


Bol tasvirli romanlar


Uzun-kısa hikayeler


Renkli-renksiz


Sinamaskop filmler


Gazete başlıkları


Televiziyon haberleri


Eşkiyaya çıkardı adları


Kimseler anlamazdı


Yoksul hallerini


Onlar birer kaçakçı


Birer eşkiyaydı artık


Gecelerin zifiri karanlığında.


 


Bu kaçıncı helalleşme


Kaçıncı ölüm yolculuğu


Kimsecikler bilmezdi.


Baykuşlar tünmesin


Bacası  sönen ocaklara


Çiyan yuvasına dönmesin


Viran haneler,


Kadınlar dul


Çocuklar yetim kalmasın diye


Bütün bildik dualar


Yola koyulmadan


Postalanmıştı yaradana


Yaşlı anneler


Hızır Baba’yı yoldaş eyleyip


Kova kova su dökmüşlerdi


Gidenlerin ardından.


Gün görmüş


Bilge dedeler


Öğüt, nasihat tutuşturdular


Civan boylu gençlerin eline



“Giderken


Gelirken


Alınan her nefes


Verilen her soluk


Karara bağlanmıştı,


Atılan her adım, her ayak


Sağlam basmalıydı toprağa


Ne ileri


Ne geri


Umut ve cesaret kuyusu gözler


Faka basmamalıydı,


Sevdalı yürekler


Düşmemeliydi kancık pusulara


Her ağaç kovuğu


Her taşın ardı


Dönmemeliydi hain tuzaklara


Felaket haberleri ulaşmamalıydı


Hısım akrabaya’’


Ata-ecdat nasihatları


Böyle nakışlandı


Yakışıklı civan gençlerin yüreklerine.


 


Sonrası malum hikayaye


Paparazi magazin programları


Pembe diziler


Çirkin sosyete kaçamakları.


Vur patlasın cal oynasın çılgınlığı


Ve


Unutulur otuz dört Kürdün


Hazin dramı


Onlar katli vacip birer kaçakçı


Birer eşkiyaydı artık


Ölümün kol gezdiği


Bu sınırlarda.


 


Otuz dört yürek tetikte


Altmış sekiz göz menzilde


Yol alıyordu sesizce


Daha çok vardı menzile


Sırtlarında çoluk çocuk nafakası


Yüreklerinde eş-dost


Gelecek kaygısı


Yürüyorlardı ard arada


Sıra sıra


Dar patikalardan


Dik yamaçlardan


Derin uçurumlardan.


Önlerinde fedakar atları


Ve


Güçlü katırlarlarıyla


Yürüyorlardı gecenin karanlığında


Onlar kimisi için


Uslanmaz birer vatan haini


Birer anarşit olsa da bu kuytularda


Aslında onlar


Ele güne muhtaç


Birer mahsum fukara


Birer bé- çare-i hüda idi


Bu imansız gecelerin ayazında.


 


Yaşıtları oynarken


Mahalle-sokak aralarında


Sevişirken karşıyaka kaldırımlarında,


Huzur içinde


Uyurken yataklarında


Onlar


Akıyordu ecel-bela girdabına


Atılıyordu ölümün kollarına


Karnı deşilesi


Bu sınır boylarında


Oysa onların da vardı


Kendine göre derin dertleri


Hiç kimseye anlatamadıkları bir bildikleri


Lakin diller lal


Kulaklar sağır


Ve


Gözler  âmâydı


Bu kara kıtasında


Kimseler anlamazdı hallerini


 


Sonrası malum hikaye


Yuvarlak masa söyleyişileri


Uzman-akademisiyen görüşleri


Bölgesel etkenler


Jeo-politik faktörler


Uluslararası konjoktürel ifadeler


Kaçakçıya çıkardı adları


Kimsecikler görmezdi hallerini


Onlar birer haydut,


Birer asi eşkiyaydı artık


Bu sınır boylarında


Ne duyan vardı ne soran.


.


Kavruk yüzlü rehberler


Qeda-bela çemberinden geçen


Usta gözcüler


Yol yordam gösteriyordu


Ölüme mahkum


Tıfıl gençlere.


Büyükler usul erkan öğretiyordu


Jilet yüzü görmemiş


Cesur çocuklara


Sıralanmıştı ard arda


Sıra  sıra


Dayı-amca


Hısım-akraba.


Geleceğe dair binbir düş


Binbir hayal vardı kafalarında


Kimi bahar ertesi


Yapılacak düğünü,


Kimi yaz sonrası doğacak çocuğunu


Kimi de


Dal boylu gençlerin


Göz bebeklerinde ışıldayan


Güzel günlerin düşünü kuruyordu


Bu zor anlarında.


Vurulup gitmek yoktu


Hiç birisinin hesabında


Her birisi


Bir ahu bırakmıştı ardında


Kavuşmaya dair vaadler verilmişti


İki gün önce yapılan


O son vedalaşmada.


 


Sonrası  bilinen hikaye


Deve-horoz güreşleri


Boks-yüzme müsabakaları


Bilgi-yetenek yarışmaları,


Kültür-edebiyat şovları,


Güzellik-asalet tantanaları


Ve


Küllenirdi Roboski dramı


Unutulurdu insanlık katliamı


 


Varılacak menzil çok uzaktı onlara


Yürüyorlardı emin adımlarla


Ard arda


Sıra sıra


Cesur ve korkusuzdular


“Geldim geliyorum’’ diyen


Ölümden habersizdiler


Bé-haberdiler birazdan kopacak o kızıl kiyametten


Farkında değillerdi


Etraflarında dönen o hain dümenden


İnsafsız dolaptan.


Önce motor sesleri duyuldu uzaklardan


Sonra karanlığı yırtan bir gök gürültüsü


Demir canavarlar üşüştü başlarına


Bir kaçı sağdan


Bir kaçı soldan


Dolandılar etrafında


Bildik canavarlar değildi bunlar


Ne kurt, ne çakal


Kan kokusuna koşan


Çelik kanatlı birer leş kargası


Zırhlara bürünmüş birer vampirdi anlaşılan.


Kürd’e acımak yoktu kitaplarında


Af, merhamet yoktu tarihsel kodlarında


Mahşer günü yaşanıyordu etrafta


Ateşten dağlar devriliyordu başlarına


Gökten


Taş-toprak


Kan-barut


Kurşun-şarapnel yağıyordu kafalarına


Bilcümle


Cehennem kapıları birden


Açılmıştı başlarına


Volkanlar patlıyordu yanı başında


Kor ateşler


Lav ırmakları


Akıyordu yüreklerine


Asrın icadı


Gâvur teyyareler cirit atıyordu


Otuz dört canın etrafında


İnsanlığın korkunç yüzü


Medeniyetin mutlak gücü


Bir kez daha sokuluyordu


Sahipsiz Kürdün


Akılsız kafasına.


 


Can pazarı yaşanıyordu dört bir yanda


Koordinatlar belirleniyordu


Yakın-uzak noktalardan


Emirler yağdırılıyordu


İhtişamlı köşklerin muhteşem odalarından


Ölüm oyunları izleniyordu


Ekran başlarında


Laurel ile Hardi tadında


Naklen yayınlar yapılıyordu


Gezegenler arası


Farklı kıtalardan.


“Aman verilmeyecekti


Sözden anlamayan


Bir buçuk eşkiya bozuntusuna


Yol verilmeyecekti


Haddini bilmeyen bu


Eşkiya-kaçakçı şürekâsına”


Kafalar iyi demlenmişti akşamdan


Böyle anlaşılıyordu


Yapılan vicdansız hasaplardan


Emin ellerden çıkmıştı fetvalar


Üst makamlardan verilmişti ferman


Caymak yoktu alınan karardan.


Cehennem menşeli silahlar


Ölüm kusuyordu geceye


Alev topları patlıyordu


Otuz dört canın başında


Lastik çizmeler fırlıyordu


Çıplak ayaklardan


Kol-bacak savruluyordu


Parlak yıldızların suratına


İnsan-hayvan


Parçacıkları yağıyordu


Yandaki çukura,


Etinden sıyrılmış


Bedenler sarkmıştı


Bodur ağaçların dallarında


Sahipsiz giyisiler


Savruluyordu uçurum diplerine


Taş-toprak çaresiz


Gece karanlık,


Huma kuşu


Param parça


Yaradanı çağırıyordu imdada


Otuz dört can


Fena kıstırılmıştı tuzağa


Bütün umutlar kesilmişti


Bu rezil dünyadan.


Gözleri açık,


Hak Divan’ına yürüyordu


Otuz dört can


Yanında


İki bidon mazot


İki karton sigara


Ve


Üç metre patiskayla.


 


Gerisi malum hikaye


Onlar ciğerleri deşilmiş


Birer terörist


Yürekleri susturulmuş


Birer eşkiya


Yıldızı sönmüş


Birer kaçakçı


Ve


Güneşi karartılmış


Bir avuç Kürt’tü artık.


Onlar at katır sırtında


Cesetler yan yana


Koyun koyuna


Roboski’ye ulaştırılan


Bir avuç biçareydi artık.


 


Yanmış bedenler


Çıplak ayaklar


Lastik çizmeler


“Ey Muhammet ey meddeniyet gör halimi” diye


Haykırıyordu yıldızlara


Lakin ne duyan vardı


Ne gören,


Ne soran vardı


Ne anlayan.


 


Sonrası malum hikaye


Gösterişli gurup toplantıları


Şatafatlı parlamento oturumları


İnsan hakları bildirgeleri


Uluslararası sözleşmeler safsatası


Çok ödüllü


Bol soslu


Demokrasi masalları


Parlak vaadler


Cilalı söylemler


Roboski’ye turistik geziler


Ve


Sonrası bilinen hikaye


Otuz dört can


Düşleri kırık


Sevdası yetim dönüyordu


ROBOSKİ’ye


Otuz dört yürek


Korkusuzca yürüyordu menzile


Gerisi laf -u güzaf’dır halden anlayana.


 


Kadir Büyükkaya/Hollanda


28.12.2014 / Nijmegen


[email protected]

Bu yazı 2420 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum