Osman İzol

Osman İzol

asitiya_gel@hotmail

TEVHİD VE ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE 1

21 Temmuz 2011 - 21:00


 
Kuran'ın insana vermek istediği dünya görüşü, tevhidi dünya görüşüdür. Bu bağlamda var olan her şey yüce bir kuvvet olan Allah tarafından yaratılmıştır. Aynı zamanda Allah, bu evrendeki düzenin tek düzenleyicisi, idare edicisi, çekip çeviren, şekil ve suret veren, canlıları rızıklandıran ve hayat verenin Allah olduğu bilincini insanoğluna vahiyle bildirmek istiyor.

Kur'anın bütün ayetleri gerek direk ve ya gerekse dolaylı olarak insanoğlunun dikkatini Allah'ın yegâne rab ve ilah oluşu üzerine çekmektedir.  Bunun sebebi insanın hevasını ilah edebilecek durumda olmasıdır. Bu konuyla ilgili Furkan 43'te Allah şöyle buyuruyor:  İhtiraslarını ilah edinen kimseyi görüyor musun?  Aynı zamanda gene yaratılmış olan varlıkların rab yerine konabilmesi ve kendilerini rab olarak öne sürmelerindendir.

Bununla ilgili olarak Naziat 24'te firavunun şöyle dediği bildiriliyor: Sizin en yüce Rabbiniz benim dedi.  
Bunun için kitap ve elçi gönderen Allah insan ile yaratıcı arasındaki olması gereken ilişkinin şeklini açıklıyor. İşte tevhidi dünya görüşü bu anlayış üzerine şekillenmesi gereken bir yaşam biçimidir.

Kendisini kâinatın tek yaratıcısı ve her şeyin sahibi olarak tanıtan Allah, insanı yarattı. Yaratılmışlar arasında en şereflisi olarak seçtiği insana irade vererek sorumluluk sahibi bir varlık kıldı. Bu sorumluluğun bizzat insan tarafından kabul edildiğini (Ahzab 72) de Allah şöyle açıklıyor: biz emaneti göklere dağlara ve yerlere teklif ettik onlar bu sorumluluğu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi…

Evet, insan bir emanet yüklendi. Yani insan Allah tarafından teklif edilen ve insan tarafından kabul edilen bir emanet taşıyor. Bu emanet insanoğlunun taşıyabileceği bir emanettir. Bu gerçeği bakara 286 da Allah şöyle açıklıyor: Allah hiç kimseye kapasitesini aşacak sorumluluk yüklemez…

Peki, bu emanet bizden neyi istiyor?  Kurana bir bütün olarak baktığımızda hayatın her alanına ilişkin emirler ve tavsiyeler içerdiğini göreceğiz. İnsanın kendisine karşı, ailesine karşı, çevresine karşı ve eşyanın tümüne karşı nasıl davranması gerektiğinin yolunu gösteriyor.
Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. Var olan her şeyin hayat içerisinde bir yeri, bir görevi ve bir gayesi vardır. Bu gerçek Enbiya 16 da şöyle açıklanır: biz gökleri, yeri ve ikisi arsındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık..

Aynı zamanda İnsanın varoluş gayesini Zariat 56 da rabbimiz şöyle açıklıyor: cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım…
Bu gerçek, insanın bu kara parçasında alması gereken pozisyonunu belirliyor. Yani Allaha karşı kayıtsız ve şartsız kulluk etmek için yaratılan insanın durması gereken yeri gösteriyor. Çünkü Allah itaat dilmeyi hak eden tek yaratıcıdır. O her alanda hâkimdir ve gücüyle her şeyi kuşatmıştır. zuhruf 84'te Allah şöyle buyurur: o gökte de ilahtır yerde de ilahtır…

Allah insan ile kendisi arasındaki ilişkinin şartlarını belirledikten sonra, insan ile insan, insan ile toplum ve toplum ile başka bir toplum arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği konusunda, Nisa 135 de şöyle buyuruyor.  Ey - müminler, kendinizin, ana- babanızın ve akrabalarınızın aleyhinde bile olsa, adalete sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz. Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah kendilerine herkesten daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak doğruluktan sapmayınız. Eğer kaypaklık eder, ya da şahitlik yapmaktan kaçınırsanız, kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır…

Evet, insan sorumlu bir varlıktır. Kendisine karşı, ailesine karşı, çevresine karşı ve en önemlisi Allaha karşı sorumludur. Ancak rabbimiz insana vermiş olduğu özgür irade ile bu sorumluluğu yerine getirip getirmeme noktasında onu özgür bırakmıştır. İnsana karar verme yetisi verildiği için, herhangi bir zorlamaya itilmemiştir. Çünkü zoraki dayatılan şeylerin meşruiyeti olamaz.

Bu konuyu Allah Bakara 256 da şöyle açıklıyor: dinde zorlama yoktur. Doğru ile eğri birbirinden ayrılmıştır. Artık kim tağutu inkâr edip Allaha iman ederse, o kopması mümkün olmayan sapa sağlam bir kulpa sarılmış olur.  Demekte ve Kehf 29'da da: de ki bu gerçek rabbinizdendir artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin.  Ayetiyle de insanı serbest bırakmıştır. Yani Allah, insanın iradesine müdahale etmiyor. Onu bu konuda özgür bırakıyor.      (DEVAM EDECEK)

Bu yazı 764 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum