UZAK DİYARLARI YURT EYLEDİK
10. BÖLÜM
Anlattıklarımın havasına kapılan babam ve Ramazan amca sustuğumu görünce uykudan uyanırcasına irkilip birbirinin yüzüne baktılar. Ramazan amca babama Yahu hacı bu oğlun ne diyor? diye sordu. Babam düşünceli düşünceli onun yüzüne bakarak, Vallahi ne diyeyim Ramazan, bence Kadir çok doğru şeyler söylüyor. Kadirin söylediklerini dinleyince eski günlerime gittim geldim. Mazata gittiğim yıllarda ben de hergün mazat dönüşü Paşanın kahvehanesinde oturur aynı şeyleri yapardım. Masama beş altı kişi gelmeden kahvaltıya oturmazdım. Bana kalırsa Kadirin söylediklerini yabana atmayacaksın. Madem böyle bir imkanın var, madem erkenden emekli olma gibi bir şansın var, neden yararlanmayacaksın? Bence de zaman geçirmeden işlerini hallet ve hemen Sivereke dön. Şimdiye kadar para kazanmak için durmadan çalıştın, şimdi de otur biraz paranı ye dedi.
Ramazan amca babamı büyük bir dikkatle dinledi. Sonra sağ elinin üç parmağını birleştirerek Yok hacı yok şimdi olmaz, üç yıl daha çalışayım ondan sonra söylediklerinizi yerine getiririm. Hele önce şu geriye kalan şu üç yılımı doldurayım dedi.
Ramazan amca birkaç adım ötede, köşe başında pusuya yatmış azrailden habersiz üç yılının hasabıyla, kitabıyla uğraşırken içeriye büyük oğlu Eyyüp ve gelini Mürrüvet girdi. Yanlarında getirdikleri içecekleri ve temiz giysileri bittişikte ki masaya bırakarak bizimle merhabalaştılar. Eyyüp Baba doktorlar gelip gittiler mi? diye sorunca, Ramazan amca Evet geldiler gelmesine ama söylediklerinden birşey anlamadım dedi. Eyyüp sorun değil biraz sonra hemşirelerden durumu sorar, öğrenirim dedi.
Bir iki saat kadar oturup sohbet ettik. Sonra Yolumuz uzak, gitmemiz gerek diyerek Ramazan amcadan müsaade istedik. Kendisini ziyaret etmemize sevinen Ramazan amca Çok sağ olasınız, ayaklarınıza sağlık. Allah sizden razı olsun. diyerek bize iyi yolculuklar diledi.
Babam Ramazan amcaya sarılarak, Kardeşim bana hakkını helal et. dediğinde üzüntüsü yüzünden okunuyordu.
Eyyüp ve değerli eşi Mürrüvet bizimle asansör kapısına kadar yürüdüler. Yaptığımız ayak üstü sohbet sırasında Eyyüp babasının ciddi anlamda hasta olduğunu, bunu kendisine söylemeye cesaret edemediklerini, bu yüzden de sıkıntı içinde olduklarını söyledi. Eyyübe annemin hastalığını ve sonrasında yaşananları anlattım. Bu arada doktorla görüştüğümü ve doktorun hastalıkla ilgili her şeyi anlattığını söyledim. Sonra Beklemekten başka çare yok, ruh çıkmadıkça Allahtan umut kesilmez dedim. Eyyüp Evet orası öylesi öyle dediğinde son derece üzgün görünüyordu. Eyyüple vedalaşıp hastaneden ayrıldık.
Dönüş yolunda babamla Ramazan amcanın durumunu konuştuk. Babam Allah bilir ama bana kalırsa Ramazanın durumu pekiyi görünmüyor dedi. Kendisine hak verdim. Babam Allah bilir ama sanırım Ramazan dostum uzun süre yaşamaz dediğinde, Yok canım Ramazan amcanın hemen gidecek hali yok, nerden baksan en azından altı ay filan yaşar dedim.
Ramazan amcayi ziyaret ettikten birkaç gün sonra acil bir iş için Hollanda dışına çıkmam icab etti. Benden sonra eşim Nurhan yanına kardeşim Ahmeti alarak Ramazan amcayı ziyaret etmeye gitti. Moral bozukluğuna uğramasın diye kimse ona hastalığının ciddiyetinden söz etmemişti. Hastalığının ne olduğunu bilmemesi onun için bir avantajdı. Bunun böyle olduğunu annemin hastalık günlerinden biliyordum. Ne var ki Ramazan amcanın hastalığı ondan uzun süreli gizli tutulamadı. Günün birinde çocuklarından biri ağzından bir şeyler kaçırıverince Ramazan amcanın morali yerle bir oldu, bütün direnci kırılıldı, durumu kötüleşti ve birkaç gün içinde yaşama veda etti
Ramazan amca yaşama gözlerini yumduğunda takvimler 4 Aralık 1996 Çarşamba gününü gösteriyordu. Cenazesi Sivereke götürüldüğünde Hollandada değildim, bu yüzden yüreği temiz bu güzel dostuma karşı olan son görevimi yerine getiremedim. Ramazan amcanın düşünü kurduğu tam emeklilik onu yarı yolda bırakmıştı. Van Nelle tütün fabrikasında geçirdiği yirmi küsur yıl rüzgar gibi gelip geçmişti. Tam emeklilik için gerekli olan o üç yıl hiç gelmek bilmedi. Yıllar önce toy bir delikanlıyken, konforlu bir uçağın koltuğunda geldiği Hollandaya, yıllar sonra yüreği tükenmiş yaşlı bir dede olarak, dev bir uçağın bagajında dönmüştü memleketine. O, kendinden önce diğer tarafa intikal eden birçok insan gibi sırasını savmıştı. Biz, yaşam denen bu zor ve çetin akıntıya kürek çekmeye devam edeceğiz. Sıramız geldiğinde eziyeti, özlemi bol bu uzak laleler ülkesine efendi efendi elveda diyeceğiz. Çok sevdiğimiz, her santimetre karesine dünya kadar dert binen ülkemiz topraklarında payımıza bir mezar düşer mi düşmez mi orasını da Allah bilir diyeceğiz.
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya / Hollanda
FACEBOOK YORUMLAR