Murat Başaran

Murat Başaran

[email protected]

ZULÜM VE SESSİZLİK ÜZERİNE

27 Kasım 2012 - 10:56

Zulüm nereden, nasıl ve kimden gelirse gelsin, karşı durmak gerektiği ile ilgili sanırım hiç kimsenin (en azından teorik anlamda) aksi bir söz söylemesi anlaşılır bir şey değildir.


 


Yaşadığımız coğrafya da ne yazık ki; zulmün –neredeyse- hiç eksik olmadığı bir coğrafya.


 


Yılarca devlet adına(!) hüküm süren kirli güçlerin insanlara sırf Allah’ın farklı bir ayeti oldukları için yapılan işkencelerin şeceresini tutmaya çalışırsak karşımıza belki de dünya tarihinin en aşağılık işkenceleri çıkacaktır.


 


Bir halkı, bir dili yok saymanın bile zulüm için yeterli bir sebep olduğunu düşündüğümüzde yapılan işkenceleri zulüm ile açıklamak sanırım yetersiz bir açıklama olacaktır.


 


Zira Kürt halkına reva görülen bu zulümde katledilen 600’e yakın çocuk zulmün boyutlarını anlatmaya yeterlidir.


 


Bu coğrafyanın zulüm tarihine baktığımızda, yarım asırdır başlayan ve sistematik bir şekilde devam ede gelen bir zulüm çıkıyor karşımıza…


 


Seçim yatırımı olarak “mavi emzikli bebeklerin” füzelerle katledildiği, misket bombalarına, tanklara ve “insafsız” hava araçlarına “taşlarla” karşılık verilen bir ülkede türlü zulme muhatap kılınan bir halk…


 


Yıllardır diktatörlerin buyrukları altında inleyen ve bir kıvılcımla baş kaldırıp, bu zulme bir son vermek için direnen halklar çıkıyor sonra karşımıza…


 


Tüm bu zulümlerin bir ortak paydası daha var; zulme uğrayanların dışında –neredeyse- tüm kesimlerin ölüm sessizliği…


 


Zulme karşı sessiz kalmak çok da zor olmuyor.


 


Bir yerde halkın etnik kimliği zulme ses çıkarmamaya bahane edilebiliyor. Otuz dört insan bombalarla paramparça ediliyor ve kimse bu duruma ses çıkarmıyor. Hatta bazı insanlar(!) bu katliamı haklı görmeye/göstermeye bile çalışıyorlar.


 


“mavi emzikli bebeklerin” bombalarla katledilmesine türlü bahanelerle haklılık elbisesi giydirmeye çalışanlar eminim kendi çocuklarını tırnağı kırılsa dünyayı yakacak durumdadırlar ancak bu zulüm de yine dünyanın gözü önünde tüm sıcaklığıyla devam ediyor…


 


Dedim ya zulüm eksik olmuyor bu coğrafyada hiç…


 


Bir ülkenin tüm zenginliklerinin altın tepsilerde belirli bir aileye sunulduğu bir coğrafya burası… Neyse diyorsun insanlar seslerini yükseltip başlarını kaldırıyorlar işte… Sonra bir ses yankılanıyor sokaklarında dünyanın…


 


“Batı uşakları”, “Kirli Çeteler” “Satılık Köpekler”…


 


EyvAllah! Ey etiket severler… Diyelim ki siz haklısınız… Diyelim ki Orta Doğu direnişi batılı ülkelerin işi… Diyelim ki direnen güçler kirli çetelerden ibaret… Diyelim ki aslında her şey büyük Ortadoğu projesinin bir parçası…


 


Bu durum –bu yazıyı yazdığım saatlerde bile- çocukların ve kadınların katledildiği gerçeğini değiştirir mi?


 


Peki, bu zulümlere böyle etiketler yapıştırma merakı zulme sessiz kalanlar kervanına koymaz mı insanı?


 


Sırf Kürt oldukları için insanların katledilmesini hoş görmek zalimlik değil de nedir?


 


Bırakın ırk farklılığını aynı ırktan insanlar bile sırf farklı düşüncede oldukları için insanların ölümlerine sessiz kalabiliyor ve hatta ölmelerini dileyebiliyorlar. (açlık grevleri süreçlerini hatırlayın)


 


“Dünya bizim yaşadığımız sıkıntılara sessiz kalıyor” yaygarasını bahane ederek dünyanın farklı bölgelerindeki zulümlere sessiz kalmak zalimlik değil de nedir?


 


Bugün Suriye’de yaşanan süreç –nereden bakarsanız bakın- sadece çocukların katledilmesi durumuyla bile değerlendirilirse zulüm olduğu anlaşılacaktır ancak bu çocukların ölümüne bile sessiz kalınabiliyor… Diyelim ki; Özgür Suriye Ordusu adındaki yapılanma tamamen kirlidir. Bu insanların katledilmesini haklı gösterebilir mi? Sessiz kalmayı gerektirebilir mi?


 


Suriye’de, Filistin’de, Kürdistan’da veya farklı bir coğrafyada “haklı kesimler” çıkarma veya herhangi bir kesime taraf olma gibi bir derim yok bu yazıyı yazarken…


 


Adalete taraf, zulme karşı olmak bana yetiyor ve çıldırtıyor beni bu sessizlik…


 


Zulme sessiz kalmak zulüm değil de nedir?


 



De ki; Rabbim Adaleti Emretti ( Araf 29)

Bu yazı 1492 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum