KONUK YAZAR

KONUK YAZAR

[email protected]

İSLAMDA VE CAHİLİ TOPLUMLARDA KADIN

23 Mart 2012 - 22:00



        
“Onlardan biri, kız çocuğu ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak
yüzü simsiyah kesilir! kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenir.
Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında mı tutacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak
ne kötü hüküm veriyorlar!”(Nahl-58,59)


          
Rabbimiz, bu ayeti celile ile cahiliyenin, kadına bakış açısını gözler
önüne sermiştir.Kadın tarihten bu yana sürekli hor ve hakir görülmüş,itilip
kakılmıştır.Eski Yunan ve Roma’da kadınlar hiçbir hakka sahip
değillerdi.Evlenmenin tek gayesi erkek çocuk sahibi olmak, şehevi duygularını
tatmin etmek ve mal,mülk üzerine bekçi dikmekti.Kadınlar istenilirse eşleri
dışında başka erkeklerle de cinsel ilişkiye
zorlanırlardı.


          
Eflatun “Kadın elden ele orta malı olarak gezmelidir” der. Aristo ise,
“Kadın, yaratılışta yarım kalmış erkektir” der. Eski şaman geleneklerinde kocası
ölmüş olan bir kadın kocası ile birlikte diri diri toprağa gömülürdü. Kadının
itiraz etme hakkı olmazdı. Eğer erkek birden fazla kadınla evli ise, en çok
hangi eşinden hoşlanıyorsa o eşiyle birlikte gömülürdü. Tahrif edilmiş olan
Yahudilik ve Hıristiyanlık inancına göre ise; Hz. Havva, eşi Hz. Adem’i
kandırarak Allah’ın kendilerine yasakladığı meyveden yemesine, böylece cennetten
kovulmalarına sebep olmuştur. Bu sebeple, bu dinlere göre tüm kadınlar
günahkârdırlar ve bunun cezasını çekmek zorundadırlar. (Tekvin, Bab:
3,Ayet,1-6-17)


              
İslam’dan önceki Arap toplumunda da durum diğerlerinden pek farklı
değildi. Kadın değersiz bir eşyadan farksızdı.Erkek sayısız kadınla evlenebilir,
isterse iki kardeşi birden nikahlayabilirdi.Araplar fakirlik korkusu ile yahut
savaşlarda esir düşmeleri korkusu ile kız çocuklarını diri diri toprağa
gömerlerdi. Bir baba için kız babası olmak utanç verici bir durumdu.  


               
Kadın layık olduğu en yüksek değeri İslam da bulmuştur. İslam, ilk kadın
Havva validemize bir suç yüklemediği gibi onların işlediği hatayı sonraki
nesillere intikalini de reddeder.İslam ‘a göre kadın ne cinsel bir oyuncak ne de
atalarının günahını çekmek zorunda bırakılan bir varlıktır.Kadın eşinin can
yoldaşı, huzur kaynağı ve evinin kraliçesidir. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de,
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için
türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun
(varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum
için elbette ibretler vardır.” (Rum-21)
ayetiyle bize bu gerçeği hatırlatır. İslam’a göre erkek ve
kadın birbirlerini tamamlayan bir bütünün iki parçasıdır. İkisi de birbirine
muhtaçtır, biri olmasa diğerinin de var olması düşünülemez. Rabbimiz bir ayet-i
celile de, “Mü’min erkekler ve mü’min  kadınlar birbirlerinin
velileridir. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar,
zekatı verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet
edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir. Hüküm ve hikmet
sahibidir.” (Tevbe-71)
buyurur.


                Rabbimiz, kadına fıtri bir vazife olan annelik misyonunu
yüklemiş, karşılığında cenneti ayaklarının altına sermiştir. Peygamber Efendimiz
(s.a.v) bu gerçeği şu hadis-i şerifi ile dile
getirir.


               “Cennet annelerin ayakları
altındadır.”
İslam’da kadın,
insanlığın ilk eğitmeni ve öğreticisidir. Peygamber efendimiz kadına karşı
takınılan kötü tutumu yıkmak için şöyle
buyurmuştur:


“Bana sizin dünyanızdan üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve
gözümün nuru namaz.”


Peygamber efendimiz insanlarda tekrarlayabilecek olan eski cahiliye
düşüncelerinden dolayı, kız çocuklarının eğitimine özel önem vermiştir. Bir
hadis-i şerifte, “(İslami terbiye ile) İki kız büyütüp yetiştirenlerle
ben, kıyamet  gününde  (iki parmaklarını
birleştirerek) şöyle olacağız.”
buyurur.


               Asr-ı Saadet döneminde birçok kadın şairler
yetişmiştir. Bunlardan bazısı Hz. Fatımat-üz Zehra ve Hz. Şeyma bintü’l
Haris’dir. Hadis rivayeti konusunda en müstesna kişilerden birisi ise Hz.Aişe
(r.a)’dir. O dönemde çıkan savaşlarda kadınlar da boş durmamış, erkeklerine hem
maddi hem manevi yardımlarda bulunmuşlardır. Gerek hemşirelik yaparak gerek
bilfiil savaşa katılarak destek olmuşlardır.


                 Günümüzde ne yazık ki kadınlar, asli
kimliğinden koparılarak, hürriyet ve medenilik maskesi altında sokaklara
itilmişlerdir. Kadın her türlü güzel değerlerden uzaklaştırılarak ticari bir
meta haline gelmiştir. Kadınlar çağdaşlık ve moda adı altında tesettüründen
uzaklaştırılarak vücudundan faydalanılan bir reklam malzemesi haline
getirilmiştir. Eşitlik ve kariyer yapma hırsından dolayı annelik ve zevcelik
gibi asli vazifeler ikinci plana atılmışlardır. Bunun neticesinde ne yazık ki
sevgiden ve eğitimden uzak nesiller yetişmektedir.  


                 Genç kızlarımız, seviyeli bir eğitimden
uzak kaldıkları için, içinde bulundukları boşluğu televizyon dizileri ile
doldurmakta ve bu dizilerdeki kişileri kendilerine model almaktadırlar. Maalesef
yazılı ve görsel  basın organları aracılığı ile islami kimlikten
uzaklaştırılarak batı kültürü empoze edilmektedir. Karma eğitim sistemine olan
güvensizlikten dolayı okula gönderilmeyen kız çocuklarının eğitimsiz kalması da
sorunun ayrı bir boyutu olarak karşımıza çıkıyor.  Berdel yahut
zoraki evliliklerle mutsuz bir hayata mahkum edilmektedirler. Töre adı altında
kadınlarımız kendilerini savunma ya da ifade etme fırsatı bile tanınmadan,
cinayetlere kurban gitmektedirler.


                 Her şeyin başının eğitimden
geçtiğinin bilincinde olarak çok geç olmadan, kadın dünyasındaki sorunlara inip
çözüm üretmek ve sahip çıkmak geleceğimizi garantiye almış olmak demektir. Çünkü
toplumları doğuran onlar olduğu gibi yetiştiren de onlardır.  


Öznur TAŞ ÇETİNKAPLAN

Bu yazı 3506 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum