Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

28 Şubat Postmodern Darbesi

27 Şubat 2011 - 22:00



28 Şubat; takvim yapraklarında diğer günler gibi bir günü gösterir. Ama 28 Şubat 1997 ise farklı bir günü gösterir. 28 Şubat 1997; MGK'da kurulun TSK'yı temsil eden kanadından gelen ve 54. Erbakan hükümetine "EMİR" niteliği taşıyan talepleri ve o taleplerin uygulanabilmesi için yapılan "Psikolojik harekâtın'' fiilen işlerliğe girdiği günün adıdır. Tam 14 yıl geçti o günün üzerinden.

Birçok kişi için o günün bir önemi olmayabilir. Ama Allah’ın verdiği aklı, bilinç ve bilgi ile birleştirip onu yine yaratanın istediği doğrultuda tanzim eden insanlar için herhangi bir gün değil di olmadı da.

Türkiye’nin 90 yıllık kısa tarihinde (27 Mayıs 1960–12 Mart 1971–12 Eylül 1980)  atanmışlar/askerler tarafından dönemin seçilmişlerine/meclise ve halka karşı olmak üzere üç darbe yapıldı.

Bu darbelerin dördüncüsü ise anayasal mı değil mi tartışmasına konu olan, ilkin gazeteci Cengiz Çandar tarafından, sonrada dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Erol Özkasnak tarafından  "postmodern darbe" olarak adlandırılan “28 Şubat 1997” darbesidir.

28 Şubat darbesinin postmodern olarak adlandırılmasının nedeni; darbenin Cumhurbaşkanı, yüksek yargı, bazı partiler, medya, sivil toplum kuruluşları velhasıl kalburüstü tüm kurumlara, aynı amaç doğrultusunda yön vermiş, onları ikna için brifingler verilmiş ve nihayetinde fiili yönetimi eline almadan yapıldığında bu adı almıştır.

28 Şubat 1997 TSK merkezli ve bazı kurumların cümbür cemaat katıldığı bu harekât, psikolojik bir harekât olup 1996 Aralık ayına dayanır.

Peki, Nedir darbe? Kime karşı yapılır? Niye yapılır? Kim yapar? Velhasıl 5 N çok K.

Darbe; toplumu tepeden dizayn etmedir. Tehdidin egemen olduğu zihinlerde toplumu mühendis edasıyla kırpma sürecidir. Güya gergin ve sancılı dönemi baypas etmedir.

Oysa darbeler toplumu tümden etkileyen toplumu biçen, kırpan, kıran, farklılıklarını ortadan kaldıran, toplumu tek tipleştiren, kişiliksiz, direngensiz, teslimiyetçi yapan travmatik bir olağanüstü haldir.

Sahi niye Türkiye'de 10 -15 yılda bir darbe yapılır?

Cevabını darbe ile yaşayan yarasa beyinli zihinlerde ve oluşturduğu sonuçlara bakarak bulmak mümkündür.

Evet, 10–15 yılda bir yeni nesil yetişir, yeni fidanlar ekilir,  insanların oluşturduğu bu bahçe de yeni anlayışlar ve yeni fikirler yeşerir. Yeşeren yeni beyinler kurulu düzeni sorgulamaya başlar. Hatta kurulu düzeni kabul etmez reddeder.

Yeni nesil direngen ve değişimcidir. Yeni nesil de bilgi akışkandır, durağan değildir. Bilgiyi sorgulayarak elde eder, durmadan bilincini biler ve en temelde Statükoya karşıdır.

Oysa eski nesil, yeniye oranla gelenekselcidir hatta statükocudur. Kesin sarsılmaz, değişmez kabulleri vardır. Genelde değişime kapalıdır. Eskinin kabulleri /kalıpları içerisine sığınır ve duygusal reflekslere sahiptir.

İşte kuşak çatışması tamda burada başlar. Yeni nesil itiraz edince statükocu anlayışa sahip olanların etekleri tutuşur. Tam da bu noktada darbe fikri işlemeye başlatılır toplum mühendisleri tarafından.

 Toplumun ancak tepeden şekilleneceğine inananların zihinlerinde zaten var olan darbe sürecine hazırlık başlar. Kapalı odalarda devam eden süreç nihayet caddelere, meydanlara devşirilir. Darbe kararının tüm insanların zihinlerine işlenmesi için çalışmalar başlar. Darbe fikri her eve girmeli, her işyerine girmeli hatta girmedik yer, duymadık kulak kalmamalı anlayışı ile özene bezene işlenir bu süreç. Bu işin en iyi ayağı da yazılı ve görsel medyadır. Her zaman hazır ve nazır olarak bekletilir yandaş medyalar.

Yani darbeler hep yeni tercihe, yeni yaşamlara karşıdır. Onları budama, uslandırma ve biçmek için yapılır. Hatta farklı seslerin ve farklı beklentilerin çıkışını engelleme girişimidir.
Sünetullah’a yani yaratanın koyduğu kurallara aykırıdır, hatta karşıdır.

İşte 28 Şubat darbesi de kendi halkına ve halkının inancına karşı yapıldı. Onların değerlerine, geleneklerine ve yeni oluşan İslami yaşam tarzına karşı yapıldı.

28 Şubat darbesinin bıraktığı izlere bir bakalım. Yolsuzluk, kirlilik, banka skandalları, laiklik ve cumhuriyet elden gidiyor teraneleri ile gayri meşru bir sürü yapılanmaya gidildi. Siyasi entrikalar ve hükümet değişimi, ekonomik kaos da cabası.

Ve 1997 yılında yapılan darbe yıllar sonra ürününü verdi ve vermeye de devam ediyor. Bu gayri meşru dönem sonunda bir sürü şiddet öngören faili belli suikastlar, bayrak -silah -Kuran üzerine yapılan toplu yeminler, kendini devlet yerine koyan çeteler, skandallar ve daha neler neler.  

28 Şubat 1997darbesinin sonucunda;
—Zorunlu eğitim 8 yıla çıkarıldı.
—İHL’lerin orta kısmı kapatıldı.
—Kuran kursları kapatıldı.
—Dönemin iktidar partisi kapatıldı.
—Başörtülü onbinlerce kişi işinden ve okulundan atıldı.
—Namaz kıldığı için hakkında rapor tutulanların sayısını ancak Allah bilir.
—Yaptıkları yolsuzluğa kılıf bulanlar oldu.
—İfade özgürlüğün yasaklandı.
—Sürgünler, tutuklamalar, soruşturmaların hadi hesabı yok zaten.

Toplumda oluşturulan paranoya ve dezenformasyonlar sayesinde birçok iş ve ilişkiyi nasıl tespit edeceğimizi anlayamaz olduk.

Bütün bunlar "Psikolojik Harp" dairesi tarafından yapıldı.

Psikolojik harp dairesi resmen kaldırılmış olsa da etkisi de uygulamaları da devam ediyor.

Eh! Zalimler için yaşasın cehennem ve yaşasın cezaevi demek elde değil ne dersiniz?

Bu yazı 894 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum