Muhammed Nur

Muhammed Nur

[email protected]

28 ŞUBAT SÜRECİ VE SİVEREK 10

04 Aralık 2015 - 12:04

Siverek yakın tarihinde ilk kez bir camiye Kur'an dersi verildiği gerekçesiyle baskın düzenlenmişti. Sivil polisler, baskın sırasında teröristlerin hücre evine girer gibi Allah'ın evine girmiş, camideki ders veren Müslümanlara terörist muamelesi yapmışlardı. Yaşanan tablo İsrail askerlerinin Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya düzenledikleri baskınları aratmıyordu.

Baskın sırasında polis; Cem, Talha, Suat ve Ahmet ile birlikte Kur'an dersi alan yaşları 15 yaşından büyük 6 öğrenciyi cami avlusuna çıkarmış tek sıra halinde dizmişti.

Cami girişindeki bölümde bekleyen öğrenciler ise yaşananlara bir anlam veremiyorlardı. Allah'ın yüce kitabını öğrenmek için kimisi kendi isteği ile kimisi de ailesinin tavsiyesi ile camiye gelmişti. Camide Allah'ın yüce kitabını, Peygamber Efendimizin hayatını, ilmihal bilgilerini, anne babaya saygı göstermeyi, yalan konuşmamayı, hırsızlık yapmamayı öğrenmişlerdi.

Kendilerine Kur'an dersi veren bu insanlar, "Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir" (Sebe :47) ayetinin işaret ettiği gibi kendilerinden hiçbir karşılık beklemeden kendilerine dinlerini öğretiyorlardı. İnsanlara güzeli, doğruyu, dürüstlüğü ve adaleti gösteren bu insanlar toplumda baş tacı edilmesi gerekirken maruz kaldıkları durum içler acısıydı. İşin en ilginç tarafı ise Müslümanlara bu çirkin durumu reva görenlerin "Elhamdülillah Bizde Müslüman'ız" demeleriydi.

Cami avlusunda, iki elini belinin arkasında birleştirerek bir aşağı, bir yukarı doğru gidip gelen Fuat, öğrencilerin tam karşısında dikilerek:

- Bakın çocuklar bir daha sizi bu camide görmek istemiyorum. Kur'an öğrenmek isteyenler okullar tatil olduktan sonra yaz Kur'an kurslarına kayıt yaptırarak Kur'anı öğrenebilir. Bir daha sizi burada görürsem feci şekilde döverim. Şimdi polis amcalar tek tek sizin bilgilerinizi alacak, anladınız mı?

Öğrencilerin hiç birinden ses çıkmamıştı. Çocukların bu tavrına öfkelenen Fuat:

- Anlaşıldı mı? Dedim. Bundan sonra akşam ile yatsı arasında kimse camiye gelmeyecek!

Öğrencilerinden biri bir anda ayağı kalkarak:

- Ne yaparsanız yapın bize yine camiye geleceğiz! dedi.

Neye uğradığını şaşıran Fuat, küçük çocuğun üzerine yürüyerek onu dövmeyi düşündü. Bir anda araya giren diğer bir polis:

-Efendim çocuğu camide dövmeniz uygun olmaz. Bu akşamdan sonra birçok öğrencinin camiye geleceklerini tahmin etmiyorum, dedi.

Polisin araya girmesi ile sakinleşen Fuat, yanındaki polise dönerek:

-Tek tek öğrencilerin isimlerini, baba, anne isimlerini ve adreslerini alın. Daha sonra gidip aileler ile görüşün. Bir daha çocuklarını camiye göndermemeleri konusunda onları uyarın, dedi.

Cami hocası yaşananları izliyor, baskından haberi yokmuş izlenimi vermek istiyordu.

Cami avlusunda bekletilen 10 kişi ise tek sıra halinde camiden dışarı çıkarılarak "Kamıkaze" denilen polis dolmuşuna bindirilmişti. Çevredeki insanlara camide terörist yakalamış gibi bir izlenim verilmek isteniyordu. Cami imamı ise diğer sivil araca bindirilmişti.

"Kamıkaze" denilen polis aracı adeta insanların yüreğine korku düşürmek için düşünülmüştü. Motorundan çıkan ses bile insanları ürkütmeye yetiyordu. 100 metre öteden aracın sesini işitenler "Kamıkaze" olduğunu anlıyordu. 1992-1994 yılları arasında PKK ile Bucak Aşiretinin çatışmasında, kamıkaze denilen araç şehir merkezinde âdete terör estirerek insanlara korku salıyordu.

Devletin, PKK ile mücadele adı altında uygulamış olduğu yöntem mazlum halkı mağdur ediyordu. Sırf Kürtçe müzik dinlediği için, Kürt sorunu ile ilgili duyarlılığından dolayı birçok insan yakalanmış bu araçla emniyete götürülmüş, vahşi işkencelerden geçirilmişlerdi. İlçede yapılan araştırmalara göre 1992-1994 yılları arasında insanların yaşadıkları korkulardan dolayı "Sarılık" hastalığının arttığı gözlenmişti.

"Kamıkaze" denilen dolmuş ile emniyete taşınan Müslümanlar, emniyette az çok ne yaşayacaklarını tahmin edebiliyorlardı. Yaşadıkları durum sünnetullah gereğiydi. "Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsınız" (Fetih: 23) İslam davasını sürdürenlerin Hz. Yusuf misali elbette zindanlara "Merhabası" olacaktı.

Emniyet Müdürlüğü'nün kapısında duran Kamıkaze aracından inen Müslümanlar ifadesi alınmak üzere sorgu odasına götürülürdü. İçlerinde yaşça en büyükleri olan Ahmet soğukkanlılığı ile arkadaşlarını teskin ediyordu.

Bu yazı 1975 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum