Muhammed Nur

Muhammed Nur

[email protected]

28 ŞUBAT SÜRECİ VE SİVEREK 14

27 Şubat 2018 - 21:16

28 Şubat'ın etkileri sadece üniversiteler, Kur'an kursları ve camilerle sınırlı değildi. 28 Şubat süreci hemen hemen toplumun her kesiminde olumsuz etkilerini göstermişti.

Batı Çalışma Grubu (BÇG) denilen yapı, gümüş yüzük takan, sünnete uygun sakal bırakan, tesettürlü olan, başörtüsü eylemlerine katılan, namaz kılan, cami ve Kur'an kurslarına giden kişileri, kendi rejimleri (!) için zararlı olarak görüyordu.

28 Şubat sürecinin baskılarına direnç gösteremeyen bazı Müslümanlar, maslahat gereği (!) İslami çalışmalarını sonlandırmıştı. Bazıları sakallarını kesmiş ve gümüş yüzüklerini parmaklarından çıkarmışlardı. Çeşitli takiyelerle, sürecin şerrinden emin olmak için çabalıyorlardı.

Bazı Müslümanlar için ise bu süreç;  imanlarını artırmaları, bir araya gelmeleri, zalimleri tanımaları ve safların netleştirmeleri için fırsat olmuştu.

Siverek'te 28 Şubat sürecinin en çok hissedildiği yerler ise camilerdi. Camilerde Peygamber Efendimizin, "İçinizde en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğreteninizdir." hadisine binaen çocuklara Kur'an dersi veren gençleri, zor günler bekliyordu. Batı Çalışma Grubu'nun istihbarat çalışmaları sonucu camide ders veren gençler ve Kur'an dersi alan çocuklar, fişlenmişti. Fişleme çalışmalarında, Siverek Müftülüğü ile koordineli olarak çalışan Batı Çalışma Grubu elemanları, Siverek tarihine kara bir leke olarak geçecek baskın için tüm hazırlıklarını tamamlamıştı.

Tarihler 27 Nisan 1999'u gösteriyordu. Şanlıurfa'dan gelen Terörle Mücadele Ekipleri, gece geç saatlerde düzenleyecekleri baskın için gerekli tüm izinleri almışlardı. Yüzleri maskeli, ellerinde uzun namlulu silahlar olan ve her biri zebellah gibi olan çelik yelekli terörle mücadele ekipleri, evlerin damlarına tırmanmak için merdiven ve kapıları kırmak içinde koçbaşları ile gelmişlerdi.

Semih, o akşam çok huzursuzdu, yatsı namazından sonra eve gelerek erkenden uyumuştu. Son zamanlarda sürekli takip edilmesi ve bazı ailelerin baskılara dayanamayarak çocuklarını camiye göndermemeleri onu çok üzüyordu. Bir yandan da babasının camiye gitmemesi için yaptığı baskılar çekilmez bir hal almıştı.

Babası hemen hemen her gün:

-Oğlum camiye bir daha gitme, hepinizi fişlemişler, hepinizi götürecekler. Bizim kimsemiz yok, eğer seni götürseler hapse atsalar, hepimiz perişan oluruz. Sana avukat tutacak paramızda yok. Kendine acımıyorsan bari bana, annene, kardeşlerine acı...

Semih babasının endişelerini çok iyi anlıyordu. Ama sonuçta Allah'n sünnetinde bir değişiklik yoktu. İslam davası erleri çeşitli şekillerde imtihan olacaktı.

Semih babasına teselli vererek:

-Babacım! benim camiye gitmem, orada çocuklara ders vermem suç mu? Ben asla kötü bir şey yapmıyorum. Ne yapıyorsam Allah rızası için yapıyorum. Eğer tek suçum camiye gitmekse...

Babası, Semih'in ahlakını, kendisine olan saygısını ve söylediklerinde haklı olduğunu bilmesine rağmen, çocuğunun başına bir şey gelmesinden korktuğu için aynı sözleri sürekli tekrarlıyordu.

Saatler saat 02.30'u gösteriyordu. Semih'in evinin etrafını saran polisler, bir yandan da merdivenlerle evin damına tırmanmışlardı. Damdan evin bahçesine inen polisler, herhangi bir uyarı yapmadan kirli ayakkabılarıyla direk evin içine dalmışlardı.

Semih neye uğradığını şaşırmıştı. Semih'in kafasına silah dayayan polisler, bir yandan da galiz küfürler savuruyorlardı. Polisler, giysilerini bile giymelerine izin vermeden Semih'i, babasını, kardeşlerini ve annesini evin bahçesine çıkarmıştı.

İçeri giren polisler, evi darmadağın ederek didik didik arıyorlardı. Ortalığa saçtıkları eşyaları kirli postalları ile eziyorlardı. Evdeki İslami kitaplara, Kur'an'ı kerimlere, takkelere, örgütsel doküman diye el konulmuştu.

Semih'in babasının itirazları polislerin ağza alınmayacak pis küfürleri ile bastırılmıştı.

Polisler, yaklaşık 30 dakika süren aramaların ardından, Semih'in gözlerini bağlayarak ekip arabasına bindirmişti.

Semih, en başta Siverek Devlet Hastanesine götürülerek sağlık kontrolünden geçirildi daha sonra ise Siverek İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Semih'in burada gözleri açılmıştı.

Semih İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirildiğinde kendisi ile birlikte yaklaşık 30 kişinin gözaltına alındığı görmüştü. Gözaltına alınanların çoğunu tanıyordu. Yalnız tanımadığı hatta namaz ile cami ile alakası olamayan bazı kişilerinde gözaltına alındığını görmüştü. TEM polisleri gözaltına aldıkları Müslümanların yeniden gözlerini bağlayarak minibüslere bindirdiler. Bir yandan da minibüse bindirdikleri kişilere hakaretler savuruyorlardı.

Gözaltına alınan Müslümanlar Karaköprü'deki, Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine götürüldüler. Burada 30 kişi tek tek hücrelere alındı.

Gözaltına alınan Müslümanlar 3 gün boyunca çeşitli işkencelerden geçirildiler. Sorgu odasına aldıkları Müslümanları çırıl çıplak soymuşlardı. Bir yandan göz altındakilerin ayak altlarına sopa ile vuruluyor bir yandan tazyikli su sıkılıyor bir yandan da soğuk üfüren buzdolabının önünde bekletiyorlardı. İşkencelerin en acımasız olan ise elektrik vermek, Filistin askısında sallandırmak hayâları sıkmaktı. Yapılan vahşi İşkencelerle, önlerine koymuş oldukları çeşitli suçlamaları gözaltındakilere kabul ettirmek istiyorlardı.

Semih, geçmişte Hz. Bilal'in , Hz. Yasir'in ve Habbab Bin Eret'in uğradığı işkencelerin benzerine maruz kalıyordu.

Aslanların saldırıp, parçaladığı ceylan gibi, Semih'te Allah korkusu olmayan zalimlerin eline düşmüştü. Semih'in konuşmaması adeta sorgucuları canavara çevirmişti. Semih ise kendisine yapılan işkencelere tekbir getirerek karşılık veriyordu.

Semih ve arkadaşları 3 gün süren işkencelerin ardından, önce hastaneye götürüldüler. Doktorlar, işkence izlerini görmelerine rağmen Hipokrat yeminlerini unutarak, polislerin baskısı ile gözaltında vahşi işkencelere maruz kalan gençlere, sağlam raporu vermişlerdi.

Siverek Adliyesine getirilen 6 kişi yaşları küçük olduğundan savcılık sorgularının ardından serbest bırakılırken, 24 kişi ise tutuklanma talebiyle Siverek Asliye Ceza Hukuk mahkemesine çıkarıldı. Burada da 24 kişiden 5'i tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 19 kişi serbest bırakılmıştı.

Allah'tan korkmayan 28 Şubat sürecinin medya ayağı olan bir gazete, o gün cami öğrencilerine yapılan baskını şu şekilde vermişti.

"Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nde yasadışı Hizbullah örgütüne yönelik düzenlenen operasyonlarda 24 militan yakalandı. Terörle mücadele ekipleri tarafından yerleri belirlenen 17 hücre evine önceki gece geç saatlerde operasyon düzenlendi. Tek tek basılan hücre evlerde Hizbullah'a üye oldukları iddiasıyla 24 kişi gözaltına alındı. Operasyonlarda, örgüte ait bol miktarda doküman, propaganda kasetleri ile iki ruhsatlı silah ele geçirildi." 

 

Cami öğrencilerini militan,

Cami öğrencilerinin aileleri ile birlikte kaldıkları sıcak yuvalarını hücre evi,

Ele geçirilen İslami kitapları ise örgütsel doküman olarak kayıtlara geçmişti.

Bu yazı 10414 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum