Muhammed Nur

Muhammed Nur

[email protected]

28 ŞUBAT SÜRECİ VE SİVEREK 5

14 Kasım 2015 - 14:16

Bölgede PKK- Hizbullah çatışması her geçen gün alevleniyor, her iki taraftan ölüm haberleri geliyordu. Bölgede kendisinden başka bir güce tahammül gösteremeyen PKK, Müslümanlara hayat hakkı tanımıyor, Müslümanları bölgeden silebilmek için acımasızca saldırıyordu.

Hizbullah Cemaati, 1991 yılında, çatışmalar başlamadan önce, PKK'yı net bir şekilde uyarmış, çıkacak çatışmaların lokal kalmayacağını, çatışmalardan tüm bölgenin olumsuz şekilde etkileneceğini söylemişti.

Hizbullah Cemaatinin, PKK'ye elçiler vasıtasıyla göndermiş olduğu mesajda:

- Bölgede her ikimizde çalışalım. Halkımız kimi isterse onu kabul etsin. Cemaat mensuplarımızla uğraşmayın, İslami faaliyetlerimizi engellemeyin, aramızda bir çatışma çıkarsa bu işten sadece devlet istifade eder, deniliyordu.

PKK'nın bu mesaja cevabı ise mağrurane olmuştu. PKK mesajında:

- Bir işin zararlı olup olmadığına ancak örgüt karar verir. Bu topraklarda Parti'ye teslim olmaktan başka kimsenin hayat hakkı yoktur. Ya teslim olacaksınız, ya bu memleketi terk edeceksiniz ya da öldürüleceksiniz.

PKK'nın saldırılarına bölge Müslümanları karşılık verince neye uğradığını şaşıran örgüt; Müslümanları halkın gözünde itibarsızlaştırarak, çizilen karizmasını yeniden kurtarmanın derdine düştü. Bu amaçla propaganda silahını devreye soktu.

Bölge Müslümanları için önce bunlar "Şii" dir söyleminde bulundu. Bu söylem tutmayınca ise bunlar "kontra"dır iftirasını attı. Bu söylemleri oluşturdukları yalan komiteleriyle, basın yayın organlarıyla, kahvehane, okul, iş yeri, akraba ziyareti, bölgedeki sivil toplum kuruluşu ve kanaat önderleri ziyaretlerinde, kısacası gidebildikleri her yerde dillendirdiler. Bölge Müslümanlarının ise herhangi bir propaganda aracı olmadığından dolayı bu iftiralara etkili şekilde cevap vermesi imkansızdı.

PKK'nın propagandaları kısa sürede amacına ulaşmış, sünnetullah tecelli etmişti. Hz. Nuh, Hz. Yusuf, Hz. Meryem ve Hz. Muhammed'e ve nice İslam davetçisine atılan iftiralar, günümüzün versiyonu ile günümüz zalimleri tarafından İslam davetçilerine atılıyordu. Kur'an ve sünnet ekseninde nebevi metot ile mücadele veren, PKK'nın saldırılarına karşı kendisini savunmaktan başka bir çaresi olmayan Müslümanlar, uğramış olduğu iftiralarla çok zorlu bir süreçten geçiyordu.

Halkın, PKK'nın Müslümanlar hakkındaki yalan dolan propagandalarına inanması belki bir şekilde mahzur görülebilirdi. Yalnız kendisine Kur'an'ı rehber alan İslami camiaların bu iftiralara inanması akıl karı değildi. Olayları tam olarak analiz etme gücünden uzak, olaylara Kur'an penceresinden bakmayan, cemaat taassubu ile hareket eden bazı islami kesimlerin PKK'nın bu iftiralarına inanması büyük bir vebaldi.

Halbuki Allahu Teala bu konuda Müslümanları uyarıyor: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurât / 6) diyordu.

PKK"nın hiç şüphesiz en etkili silahı "Propaganda" gücüydü. Bu silah sayesinde insanları kolayca manipüle edebiliyorlardı. PKK, 12 Eylül askeri darbesi öncesinde bu silahını Siverek'te çok iyi kullanmıştı. Örgüt, 22 Kasım 1978 tarihinde PKK lideri Abdullah Öcalan!ın talimatıyla, Denge Kawa örgütü kurucusu Ferit Uzun'u katlederek, olayı Bucak Aşireti'nin üzerine yıkmayı başarmış ve büyük acıların yaşanmasına neden olmuştu.

Olayları aşiretler arasında da yaymak isteyen PKK bu olayın hemen ardından Kırvar ailesinden de birkaç ailenin evine saldırarak saldırıyı Bucak'ların üzerine yıkmıştı. Böylelikle çatışmalara aşiretlerde dâhil edilmişti. Siverek'te yıllarca süren çatışma ortamı toplumun tüm kesimlerini mağdur etmiş, Siverek adeta büyük bir köy haline gelmişti. Siverek'in yetiştirdiği değerler ilçeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

************************************************

Siverek'te kahvehane yapılan bombalı saldırının hemen ardından PKK'nın yoğun propagandaları sonucu tüm gözler İslami kesime çevrilmişti.

İslami kesimde PKK'yı çok iyi tanıdığından dolayı onlardan gelebilecek saldırılara karşı gerekli tedbirleri almıştı. Siverek Lisesi'nde yaşanan küçük sürtüşmelerden başka o güne kadar PKK ile İslami kesim arasında ciddi bir olay yaşanmamıştı.

Siverek çarşı merkezinde düzenlenen bombalı saldırının ardından PKK yeni bir bombalı saldırı için örgüt elemanlarına talimat vermişti. Bu bombalı saldırının ardından da olay Hizbullah Cemaati'ne mal edilecek hemen akabinde önceden tespit ettikleri mütedeyyin insanlara saldırılacaktı.

Ama küfrün hesaba katmadığı bir husus vardı. Herkesin bir planı varsa Allah'ında bir planı vardı. Onlar tuzak kurarken Allah'ta onlara tuzak kuruyordu.

"Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır." (Ali İmran 54)

PKK'lılar yeni düzenleyeceği bir saldırı için bir evde bomba düzeneği hazırlarken bomba ellerinde patlamış olayda bir kişi ölmüştü. Olayın hemen ardından evin damına çıkan bir kadın:

- Ha hoooo! Hizbullahçılar evimize bomba attı, diyerek bağırıyordu.

PKK'nın tabiatında bu vardı. Aleyhinde olan en olumsuz durumu bile iyi kullanarak bu durumdan karlı çıkmayı hedefliyordu. Ama bu sefer amaçlarına ulaşamamışlardı. Polis tarafından yapılan incelemelerde evde patlayan bomba ile çarşıda patlatılan bomba düzeneklerinin aynı olduğu ortaya çıkmıştı.

Aradan birkaç gün sonra PKK'nın yayın organı Yeni Ülke Gazetesi, Siverek'teki saldırı ile ilgili vermiş olduğu haberde,  "Siverek'teki güçlerimiz tarafından askerlerin içerisinde bulunduğu bir kahvehaneye bomba atılmıştır." denilerek saldırı üstlenilmişti.

Yaşanan bu olaydan sonra, PKK'nin islami kesime saldırıları için uygun zemin oluşmamış, Siverek'teki PKK- Hizbullah çatışması başlamadan bitmişti.

Bu yazı 2277 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum