Muhammed Nur

Muhammed Nur

[email protected]

28 ŞUBAT SÜRECİ VE SİVEREK 8

21 Kasım 2015 - 17:07

Semih hızlı adımlarla Adnan'ın işyerine doğru gidiyordu Hava neredeyse kararmak üzereydi. Siverek Ulu Cami yanından geçerek T. Lokantası'nın önündeki sokaktan Şeytan Küçesi'ne girdi. Şeytan Küçesi'nin dar sokaklarında ilerleyen Semih kısa bir zaman sonra Adnan'ın işyerine ulaşmıştı. İşyerini kapatmak üzere hazırlıklar yapan Adnan, bu saatte Semih'i görmesi ile birlikte şaşırmıştı. Hâlbuki akşam namazından yarım saat sonra camide görüşeceklerdi.

Semih, işyerine girer girmez Adnan'a doğru yanaşarak:

- Selamün Aleyküm

- We Aleyküm Selam Semih kardeş hoş geldin.

- Hoş bulduk Adnan abi kusura bakma, bu saatte seni rahatsız ettim. Senle görüşmemiz lazım

- Tamam, gel kardeş tezgâhın arkasında oturup konuşalım.

- Abi ikindi namazından sonra evimize biri erkek, biri bayan olmak üzere iki kişi gelmiş. Kapıyı açan annem ile görüşen bu kişiler kendilerini "Yeşil kart görevlisi" olarak tanıtmışlar. Güya, Yeşil kart başvurusunda bulunmuşuz da evimizi kontrol etmeye gelmişler. Abi biliyorsun bizim sağlık güvencemiz olduğundan yeşil kart ile bir alakamız olmaz.

Adnan, gelen kişilerin kim olduğunu anlamıştı. Semih'in omzuna dokunarak:

- Semih Kardeş gelen kişiler BÇG tarafından adres teyidi amacıyla gönderilmişlerdir. Şu anda bölgede Müslüman kardeşlerimize yönelik baskınlar çoğaldı. Büyük ihtimalle ilerde yapacakları olası bir baskın için adres tespiti yapıyorlar. Ailen nasıl bir tepki verdi.

- Annem gelen kişilerden şüphelenmiş. Babama söylemeden önce olayı bana anlattı. Sanırım akşamda babama anlatacak. Abi anlamadığım nokta, bunlar bizden ne istiyorlar. Peygamber Efendimiz'in "İçinizde en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretinizdir." teşvikiyle camilere gidip çocuklara Kur'an dersi veriyoruz. Yasa dışı yaptığımız bir faaliyet yok.

-Semih Kardeş, Hz. Adem'den günümüzü İslam davetçileri benzer sıkıntılar çekmiştir. Allah'ın en salih kulları olan peygamberler bile çeşitli zulümlere duçar olmuş hatta kavmi tarafından şehit edilmişlerdir. Cumhuriyet ilanı ile birlikte rejim kendisine düşman olarak Müslümanları seçmiştir. Şeyh Said kıyamını biliyorsun?

- Evet, Adnan abi "Piran'dan Yükselen Feryat" kitabında  Şeyh Said Hazretlerinin hayatını okumuştum. Gerçekten Şeyh Said zulme karşı başkaldırısı ile bölge Müslümanlarına örnek olmuştur. Hatta kıyama destek veren Siverekli Şeyh Eyüp'te katledilmişti.

Semih ve Adnan koyu bir sohbete dalmıştı. Akşam ezanı nerdeyse okunmak üzereydi. Semih Şeyh Said kıyamı konusu açılmışken Adnan'a Şeyh Eyüp Hakkında merak ettiği sorusunu sordu:

- Adnan Abi, Şeyh Eyüp hakkında tüm araştırmalarıma rağmen bir kaynak bulamadım. Örneğin Kürdistan tarihinde bile Şeyh Hazretleri hakkında bir bilgi yok

- Doğrudur Semih Kardeş. Şeyh'in idam edilmesinin ardından Şeyh'in ailesi sürgün hayatı yaşayarak çok acılar çekti. Ailesi bu sebepten dolayı Şeyh hakkında bilgi vermekten çekiniyor. Yalnız Şeyh'in şahadeti ile ilgili bir kaynakta bir şeyler okumuştum. İstersen senle de paylaşabilirim. Ama önce abdestin varsa akşam ezanı okunmak üzere önce camiye gidip namazımızı kılalım.

Gün içinde yaşadığı tüm sıkıntıları bir an da unutan Semih:

- Çok iyi olur Adnan Abi, Allah senden razı olsun.

Adnan ve Semih Akşam namazını hemen 100 metre uzaklarındaki camide kıldıktan sonra Adnan'ın işyerine geçtiler. Şeyh'in hayat hikayesini anlatan Adnan:

-Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte rejim güçleri tarafından İslami değerlere savaş açılmıştı. Yapılan inkılâplarla gayri İslami bir toplum oluşturulmak isteniyordu. Peygamber varisi şeyh ve alimler, toplumu dinden uzaklaştırmak isteyen rejime karşı baş kaldırarak büyük bedeller ödemişlerdi. Bu alimlerinden biri de Şeyh Eyüp Hazretleridir.

Şeyh Said Kıyamının Kürdistan bölgesinde yayılmasının ardından Siverek Karacadağ Şeyh'lerinden Şeyh Eyüp'te kıyama destek vermişti. Çevrede önemli bir güç olan Şeyh Eyüp'ün kıyam hareketine destek vermesi rejim güçlerini tedirgin etmişti. Şeyh'in kıyama destek vermesi ile birlikte kıyam hareketi kısa süre içerisinde Kürdistan'ın dört bir tarafına yayılmıştı.Şeyhin hayat hikayesi ile şöyle:

Bir nisan ayıydı, Poyrazdan şiddetli esen rüzgâr atların ilerlemesini engelliyordu. Atın üzerindekiler bir yandan dondurucu soğuk ile bir yandan da yol almakta zorlanan atlar ile uğraşıyorlardı.

Şeyh atının ilerleyemediğini görünce atından inerek kısa süre de olsa sığınabilecekleri bir yer aradı. Şiddetli rüzgâr ve tipi Şeyh'in çevresini görmesini de engelliyordu. Bir taraftan da ellerini yumruk şeklinde sıkıp, ellerine sıcak hava üflüyor, buz tutan ellerini ısıtıyordu. Başka yolu yoktu, ne pahasına olursa olsun tepeyi tırmanmaları gerekiyordu. Zaten Karacadağ etekleri aşılınca Amed gözükecekti. Şeyh'i, Şeyh Said ve arkadaşlarını görebilme düşüncesi bile kendisini heyecanlandırmaya yetiyordu. Yeniden atına binen Şeyh eliyle müritlerine işaret ederek beni takip edin işareti verdi.

Rejim güçleri ne yapıp edip Şeyh Eyüp'ü engellemek istiyorlardı. Bunun içinde hileli planlarını devreye sokmuşlardı. Rejim güçleri tarafından Şeyh Eyüp'e bir telgraf gönderilerek, rejim güçleri ile Şeyh Said arasında bir müzakere sağlandığı, daha fazla kan dökülmemesi adına Şeyh Said ile Diyarbakır'da görüşüleceği belirtilerek barış müzakeresine Şeyh Eyüp'te davet edilmişti.

Şeyh Eyüp'te telgrafı alır almaz bu gelişmeye çok sevinmiş müritleri ile birlikte Diyarbakır'a doğru yola çıkmıştı.

Şeyh, müritleri ile birlikte tepeyi açtıktan sonra Diyarbakır'ı çevreleyen surlar gözükmeye başlamıştı. Tepe aşılır aşılmaz dondurucu soğuklarda etkisini kaybetmişti. Şeyh gökyüzüne bakarak öğle namazı vaktinin girdiğini anladı. Her ihtimale karşı şehre giriş yapmadan müritleri ile birlikte öğle namazını cemaatle kıldı. Şeyh namaz sonunda ellerini gökyüzüne doğru kaldırarak kıyam hareketinin başarıya ulaşması için Allah'a dua etti.

Şeyh ve müritleri, Diyarbakır girişine yaklaşır yaklaşmaz telgrafta belirtildiği gibi rejim askerlerinin şehrin girişinde beklediğini gördü. Şeyh müritlerine:

-Burası sahabeler diyarı Amed'tir.Halid Bin Velid'in oğlu Hz. Süleyman'ın ve 27 şehit sahabenin türbesi buradadır. Rabbim inşallah bizleri de kendi davası uğruna sahabeler gibi şehit olanlardan eyler. Şeyh Said Hazretlerinin kıyamını bizden sonra gelecek Müslümanlar için bir meşale kılar.

Şeyh ve müritleri Diyarbakır girişinde rejim askerleri tarafından karşılandı. Rejim askerleri rollerini iyi ezberlemişti. Şeyh'e hürmette kusur etmeyen rejim askerleri önce Şeyh'i ve yanındakileri dinlenmeleri için misafirhaneye götürdü. Şeyh misafirhanede dinlendiği sırada tüm ihtiyaçları karşılandı.

Şeyh misafirhane odasında dinlendiği sırada kapısını çalan bir asker:

- Şeyh'im eğer müsaitseniz toplantı birazdan başlayacak. Toplantı salonuna geçelim, dedi.

O ana kadar hiçbir şeyden şüphelenmeyin Şeyh:

- Neden misafirhane salonunda benden başka kimse yok. Şeyh Said Hazretleri nerede?

- Şeyh'im birazdan toplantı başlamadan önce sizi Şeyh ile görüştüreceğiz. Yalnız toplantı başlayana kadar sabır etmeniz lazım. Ayrıca toplantıya silahsız ve yalnız katılmanız gerekiyor, dedi

Şeyh yaşananlara bir anlam veremese de askerin dediklerini kabul ederek müritleri ile vedalaşarak misafirhaneden çıktı.

Şeyh Eyüp Hazretleri, askeri bir araca bindirilerek toplantı salonuna doğru götürüldü. Yolculuk boyunca çevreyi dikkatlice izleyen Şeyh, söylenenlerin aksine Amed'in her tarafında zulüm rüzgârlarının estiğini gördü. İnsanların yüzünde korku okunuyordu. Sokakta koşuşan çocuklar yoktu. Adeta Amed rejim güçleri tarafından esir alınmıştı.

Askeri araç iki katlı toplantı salonunun önünde durdu. Şeyh araçtan iner inmez sözde Amed Valisi kendisini karşıladı. Merdivenlerden çıkarak ikinci kata çıkan Şeyh Eyüp Hazretleri, toplantı kapısını çalarak içeri girdi. Şeyh, içeri girer girmez görmüş olduğu manzara karşısında şok olmuştu. Girmiş olduğu oda istiklal mahkemeleri salonundan başka bir şey değildi. Tam karşısında da bir cellât edasıyla kendisini bekleyen mahkeme heyeti vardı. Oyuna getirildiğini anlayan Şeyh Hazretleri başı dik, izzetli duruşunu bozmadan koluna giren iki asker tarafından sanık kürsüsüne oturtuldu. Mahkemeye heyeti kimlik tespitinden sonra Şeyh'i yargılamaya başladı. Yargılama sonunda Şeyh hakkında idam kararı verilerek zindana atıldı.

Cehennem zebanileri anımsatan cellatlar, idam sehpasına çıkardıkları Şeyh Eyüp'ün boynuna ip geçirdiği sırada Şeyh tüm kuvvetiyle tekbir getirdi.

Şeyh Eyüp, Çermikli Dr. Fuad ile birlikte 18 Nisan 1925 tarihinde idam edildi.

Şeyh'in hayat hikayesini dinleyen Semih "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" diyerek İslam şehitleri için dua etti.

 

Bu yazı 2253 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum