Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

ARKADAŞIM HALİT - 4. BÖLÜM

05 Şubat 2017 - 15:19

ARKADAŞIM  HALİT



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM


 


 


 


Sokağımızda kimlerin yaşadığını, nasıl yaşadıklarını ve bütün gün neler yapıyorlardı doğrusu çok merak ediyordum. Merakımı gidermek için sokak kapısına yöneldim. Başımı dışarıya uzatıp sokağı izlemeye koyuldum Evimizin az ilerisinde,yolun hemen bitiminde bulunan küçük düzlükte bir grup çocuk oyun oynuyordu. Çocuklar ara sıra anlaşmazlığa düşerek birbiriyle önce didişiyorlar, ardından anlaşarak tekrar oyuna kaldıkları yerden başlıyorlardı.  Bir süreliğine büyük bir hayranlıkla izledim onları. Sonra bütün cesaretimi toplayarak sokak kapısından sokağa dışarıya çıktım. Biraz ilerleyerek, birkaç metre ötemde oyun oynayan çocukları yakından seyre daldım. Çok geçmeden çocuklardan birisi beni fark etti. Parmağıyla beni işaret eden çocuk yanındakilere heyecanlı heyecanlı bir şeyler söylüyordu.


 


Çocuklar oyun oynamayı bırakarak yanıma geldiler.Bir müddet hiçbir şey söylemeden beni tepeden tırnağa bir güzel süzdüler.  Sonra içlerinden birisi bana Türkçe bir-iki soru sordu. Türkçe bilmediğim için bana yönetilen soruları tam olarak anlamıyordum. Cevap veremediğimi gören çocuklar birbirine bakarak gülüşüyorlardı. Bu arada çevremde oluşan kalabalığı gören mahallenin diğer çocukları da olup biteni merak ederek yanımıza geldiler.  Çocukların kötü niyetli olmadıklarını, amaçlarının benimle sadece arkadaş olmak istediklerini önsezimle anlamış olsam da, Türkçe bilmediğim için bana  gülmeleri  doğrusu gururuma dokunmuştu.


 


Çocuklardan biri  yakınıma kadar gelerek Türkçe tekrar  bir şeyler soruyor. Diğerleri ağzımdan çıkacak olan yanıtı bekliyorlardı. Zazaca ‘’Ez Tirki né zana’’dediğimde,


 


Çocuk; ;  ‘’La bu Türkçe bilmi, bu köyden gelmiş, köyden!’’ diyerek kendince meseleye açıklık getiriyor. Türkçe bilmemem çocukların keyfini kaçırıyor. Öyle ya mahalleye yeni taşınan birisiyle nasıl anlaşacaklardı!


 


‘’Hele durun la, o Türkçe bilmiyorsa biz Zazaca biliyoruz ya biz de Zazaca konuşalım’’diyor, benimle yaşıt, bana göre biraz daha kısa boylu, etine dolgun, yeşile çalar çakır gözleri olan biri. “Ben Halit” diye ekledi. ’ti. Güleç, sevimli bir yüzü vardı. Düzgün ve yuvarlak yüzü insana güven veriyordu. Çakır gözlerini yüzüme dikmiş, baygın baygın bakıyordu. Şehirde yaşayanlara karşı kendimi o kadar şartlandırmıştım ki, şehirli bir çocuğun Zazaca konuşması karşısında adeta donup kalmıştım. Bana göre şehirde oturanların  tümü sadece Türkçe,  köyde yaşayanlar ise Zazaca konuşuyordu. Halit’in benimle Zazaca konuşması diğer çocukların da dilini çözmüştü. Çevremi saran çocuklardan kimi düzgün kimi bozuk bir Zazaca ile bana habire sorular yöneltiyorlardı. Sorularına kısa yanıtlar vererek onların  merakını gidermeye çalışıyordum. Çocuklarla kaynaşmamız uzun sürmedi,  hemen birbirimize ısınmıştık. az önce bıraktıkları oyuna beni de dâhil etmek istiyorlardı. Ne var ki oynadıkları oyun nasıl oynanır bilmiyordum. Bunun üzerine Halit elinde tuttuğu yirmi-yirmi beş santim uzunluğunda, her iki ucu kesici bir aletle sivrilmiş, küçük ve ince bir odun parçasını bana göstererek:


 


Oynadığımız bu oyuna  ‘tol’ diyoruz. Oyun iki  grup arasında oynanır. Az sonra iki ayrı  gruba ayrılacağız. Sonra hep birlikte oyuna başlayacağız. Önce tolu  şu gördüğün iki taşın üstüne yerleştireceğiz, sonra elimde tuttuğum bu değnekle tolu havalandırıp hızla vuracaksın. Tola ne kadar hızla vurabilirsen o kadar uzağa gidecek ve bu senin başarın olacak’’ diyor.


 


Halit’in izah ettiği oyunu bütünüyle anlamasam da anlamış gibi görünerek oyuna katıldım. Halit beni kendi  grubuna dâhil ediyor. Karşı  gruptan birisi mızmızlandığında Halit hemen müdahale ediyordu. Halit’ in oyun sırasında sergilediği hal ve hareketlerden onun diğer çocuklar üzerinde belli bir ağırlığı olduğunu anlamıştım.  Mesela çocuklar arasında herhangi bir sorun yaşandığında araya hemen Halit giriyor  ve sorun tatlıya bağlanıyordu.Bunun böyle olmasında sanırım Halit’in iri yarı bir cüsseye sahip olmasının önemli bir rolü vardı. Çocuklarla olan beraberliğim öğlene kadar sürdü, herkes acıkınca bana da evin yolu görünmüştü.


 


Şehirdeki ilk günüm güzel geçmişti. Birçok arkadaş edinmiş ve  Halit’i  çok sevmiştim. Çünkü o benimle   Zazaca konuşmuştu. Diğerlerine göre Halit daha cana yakın ve daha samimi gelmişti bana. Diğer çocuklar hiç gereği yokken  birbirine bağırıp çağırırlarken ve  birbirilerine  ağıza alınmayacak ağır küfürler savururken, Halit  son derece ağır başlı ve kibar davranıyor,  küfür etmediği gibi diğer çocukların birbirine küfür etmelerine de müsaade etmiyordu.


 


Bir şeyler atıştırmış, camdan dışarıya bakıyordum. İkindi vaktiydi, sokak kapımız çalındı.  Bana fırsat vermeden annem kapıya yönelip gitti. Annemin birisiyle Zazaca konuştuğunu duyunca  kapıya yöneldim.  Gelen arkadaşım Halit’ti. Anneme:


 


‘’Kadir gelsin sokakta oynayalım’’ diyordu.


 


Annem bu güzel yüzlü çocuğun önerisine başını okşayarak:


 


“Tamam,  “ diyor.


 


Annemden izin çıkınca kendimi sevinçle dışarı atıyorum. Evden çıktığımı gören çocuklar fazlasıyla seviniyorlar.  Arkadaşım Halit’in komutasında bir araya gelen biz çocuklar gün batımına kadar mahalle aralarında  birbirinden güzel oyunlar oynayıp eğleniyoruz…


 


 


Devam edecek…


 


 


 


Kadir büyükkaya / Hollanda


[email protected]


 


 

Bu yazı 1533 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum