Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

ARKADAŞIM HALİT-21.BÖLÜM

04 Temmuz 2017 - 19:01

ARKADAŞIM HALİT
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM


 


 


Kışın üst üste yığılan hayvan pisliği havaların ısınmasıyla birlikte çilekeş kadınların elinde tezeğe dönüştürülürdü. Kızgın güneşin altına serilir, bir çıra gibi kuruyunca, yakmak için evin bir köşesine istif edilirdi. Hayvan pisliğini tezeğe dönüştürmek zordu, sabır isterdi. “Cehennemden ateş çalmak kadar zordu.” derdi büyüklerimiz.  Kadınlar kış boyunca evlerinin bir köşesinde üst üste yığdıkları ve kocaman bir tümseğe dönüşen bu hayvan pisliğini, havaların ısınmasıyla tezeğe dönüştürmek için zorlu bir işe soyunur, bu işin üstesinden gelmek için akla karayı seçmek zorunda kalıyordu.


 


Eski giysilerini giyen kadınlar, onlara yardım eden kızları ve gelinler, ellerinde kazma ve küreklerle bir maden ocağında çalışır gibi evlerinin bir köşesinde bulunan pislik çukuruna yönelirdi. Pisliğe vurulan her kazma kürek sonucunda berbat, pis kokan su, kendine yol bularak avlunun bir yerine doğru akmaya başlardı. Ortalığı kasıp kavuran kokuya dayanamayan genç kızlar ve gelinler burunlarını kapatıp yüzlerini buruştururlardı.


Kimi de yalnızca gözleri görebilecek şekilde başını bir çefiye ile adamakılı sarardı. Onların bu hali diğer kadınlar tarafından garipsenir ve “İnsan bu hayvan pisliğinin içinde türeyen kurtçuklardan ve burun direğini titreten bu korkunç kokudan hiç rahatsız olur mu?”  diye alaya alınırdı.


 


Anne ve kaynanaların emir ve dayatmasıyla genç kız ve gelinler kibarlığı bir tarafa bırakıp hemen işe koyulurdu. Hayvan pisliğinin karnı yarılarak orta yere serilirdi. Bir iki kadın çıplak pisliğin üstüne çıkar, çıplak ayaklarıyla tepelemeye çalışırdı. Pislik belli bir kıvama gelince, hayvanlardan arta kalan daha önceden istiflenmiş sapla saman artıkları pisliğin üzerine serpiştirilerek iyice karılırdı. Bu işlem bittikten sonra karılan pislik tenekelere doldurulur ve duvara dayatılan ağaç bir merdiven yardımıyla damdaki toprak zemine dökülürdü. Burada da daha önceden rüştünü ispatlamış, usta, maharetli bir kadın tarafından avuç avuç alınır, aynı hacim ve aynı büyüklükte tezek olarak biçimlendirilirdi. Biçim verilirken de pisliğin altına mutlaka saman artıkları serpiştirilirdi. Bu hem tezeğin toprak zemine yapışmamasını hem de ilerde daha kolay yanması için ekstradan bir işti.


 


Zor ve yorucu geçen bir uğraştan sonra tezekler sıra sıra dizilirdi. Başarıyla işlerini bitiren yaşlı kadınlar kurumaya bırakılan tezeklere bakıp ortaya çıkardıkları eserleriyle övünürken, genç kız ve gelinler bu ağır işe koşturuldukları için kaderlerine lanet okur, gına getirir,  yemek yemeye bile fırsat bulamadan yorgun bedenlerini bir kenara bırakıverirlerdi. Kadınlar gençlerin bu halini görünce,  kendilerinin geçmişte kalan gençliklerine hayıflanırlar, iç geçirirlerdi. Onlara göre “şimdiki kızlar ve gelinler naylondu. İnsan buncacık bir işten ötürü yorulup hiç burun kıvırtır mıydı?”


 


Neyse ki sonraki yıllarda toplumsal değişimin insan hayatına kazandırdığı yeniliklerin olumlu etkileri tezek yapma işine de yansımış ve kadınların işleri az da olsa kolaylaşmıştı. Önce kalbur kasnağı kullanıldı, faydalı olduğu görülünce de marangoz ustalarına yaptırılan özel bir kasnak onların işlerini oldukça kolaylaştırmıştı. Yere konulan ve çapı kırk–kırk beş santimetre kadar olan bu kasnağın içi tezek malzemesiyle doldurulur, ardından bir tahta çubuk yardımıyla üstüne bastırılarak istenilen sonuç elde edilirdi. Sonra kalıp olarak kullanılan kasnak iki yanından tutulup usulca çıkarılırdı. Kalıp halinde çıkan tezekler hem yapılırken, hem taşınırken hem de üst üste istiflenirken büyük kolaylık gösteriyordu.


 


“Peki, binbir emek ve cefayla elde edilen bu tezekler neye yarıyordu?”  diye sorulacak olsa, benim “Neye yaramıyordu ki?” diye cevap vermem gerekir. Bizim coğrafyada çamaşır yıkamak için bile su tezekle ısıtılırdı. Banyo yapmak için yine tezeğe ihtiyaç duyulurdu. Halis buğday unundan saç ekmeği pişirmek için de tezeğe ihtiyaç vardı. Dahası birçok yoksul aile için tezek aynı zamanda önemli bir geçim kaynağıydı. Tezek satarak aile bütçelerine katkıda bulunurlardı. Kısacası tezek demek hayat demekti. Halkımızın gaz ve kalorifer sistemiyle tanışması için aradan uzun yılların geçmesi ve ağır bedeller ödemesi gerekiyordu.


 


Devam edecek...


 


 


 


Kadir Büyükkaya / Hollanda

Bu yazı 1774 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum