ARKADAŞIM HALİT
33. BÖLÜM...
1950 yılında yapıldığı söylenen siverek sağlık ocağıyla ilgili bir dizi anım vardır. Aklımdan hiç çıkmayan bu anılardan birisi de kardeşim Ahmetin doğumuyla ilgilidir.
Ahmetten önce dünyaya yedi çocuk getiren rahmetli annem ( ilk üçü küçük yaşta ölmüş ) birçok Siverekli kadın gibi doktor hastahane, ebe - hemşire nedir bilmezdi. Bizim zamanımızda anne adayları doğum anı gelip çattığında kendisini köy veya mahalle ebelerinin ellerine teslim eder ve onların yardımıyla doğum gerçekleşirdi.
Annem beşinci doğumu için de böyle hazırlamıştı kendini . Doğum belirtileri baş gösterdiğinde Muskanlı Hıdır Çiftçi Dayı ile evli olan halam, akrabalarımızdan Ayşa Kâlana haber salmış ve yaşlı kadıncağız hemencecik koşmuştu evimize. Ne var ki annemin işi bu kez pek kolay görünmüyordu.Kardeşim Ahmetin dünyaya gelişi zora girmişti. Bazı şeyler ters gittiğinden ebe niyetine çağrılan Ayşa Teyze eli kolu bağlı, hiçbir şey yapamamanın sıkıntısıyla yüz yüze kalmıştı.
Doğum sancıları başlayan annem iki günden beri yataktaydı. Başına üşüşen konu komşu ve yakın akrabalar mahalli ebe Ayşa Kâlanın bilirkişiliği öncülüğünde anneme yardımcı olamaya çalışıyordu. Ne var ki bütün çaba ve gayretlere rağmen doğum bir türlü gerçekleşmiyordu.
Herkes diken üzerindeydi. İmhan Halam içeriyle dışarı arasında mekik dokuyordu. Herkes annem için dua ediyordu. Allah dostu yaşlı dedemin yüksek sesle dillendirdiği dualar diğer bütün duaları bastırıyordu. Evimizin bir köşesinde oturarak dedemden öğrendiğim bütün duaları içimden okuyarak annemin selameti için dua edenlerin kervanına ben de katılmıştım.
Gel gör ki Tanrıya gönderilen niyaz ve duaların gücü annemin durumunu değiştirmeye kâfi gelmiyordu. Kan ter içinde kalan annemin durumu saniye saniye kötüye gidiyordu. Çevresinde halka oluşturan kadınlar büyük bir çaresizlik içinde beklemekten başka hiçbir şey yapamıyordu ve bu da onları kahrediyordu.
Annemin elden gittiğini gören komşumuz ve aynı zamanda annemin manevi kızı Kadriye Kirve Bu böyle gitmez. diyerek Siverekli kadınlara has mavi çarçafını kaparak büyük bir telaşla sağlık ocağının yolunu tuttu.
Kadriye Kirve odadan çıktığında benimle göz göze gelmiş ve derin bir iç çekmişti. Yüzündeki ifadeden önemli şeyler olduğunu sezinleyerek hemen takılmıştım arkasına Kadriye Kirvemin.
Kadriye Kirve öylesine hızlı yürüyordu ki arkasından yetişmek mümkün değildi. Geride kalmamak için canımı dişime takmıştım. Annemi öz annesi kadar seven Kadriye Kirve bir yandan yürüyor bir yandan da kendi kendine birşeyler mırıldanıyordu. Söylediklerinden çıkardığım kadarıyla o doğumun iyi gitmediğini daha iki gün öncesinden sezinlemiş, yakın akrabalara durumu izah etmiş, istenilmeyen bir duruma meydan vermemek için vakit geçirmeden hemen bir hemşire çağırmanın gereğinden söz etmişti. Ne var ki her birisi birkaç doğum yapmış olan çok bilenlerimiz Hangimiz basit bir doğum için eve hemşire çağırdık. diyerek yaşamlarında tanık oldukları ilginç doğum hadiselerini birbirine aktarıyordu.
Kadınlardan birisi ekin biçme zamanı doğum sancısına nasıl tutulduğunu , gün ortasında ekin yığını gölgesinde nasıl doğum yaptığını anlatırken, bir diğeri karnı burnunda karakış ortasında, kar boran içinde köyden bir hayli uzak olan çeşmeden su taşırken nasıl yığılıp kaldığını, kadınların onu nasıl eve taşıdıklarını anlatıyor du yanındakilerine. Halam İmhan, Mehmedé Şéxonın kızı Zerif Teyzenin bir zamanlar gece doğum yapıp ertesi gün ev yapımında çalışan duvar ustasına nasıl taş toprak taşıdığını anlatırken, sıradan bir doğumun annem tarafından bu bu denli büyütmesine anlam veremiyordu.Annemin başında bekleyen Kadriye Kirve kadınların bu kadar rahat olmaları karşısında sinirlenip kendi kendini yiyip bitiriyordu adeta.
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya
FACEBOOK YORUMLAR