Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

BAŞARI VE MUTLULUĞUN ON ALTIN KURALI

24 Ocak 2011 - 22:00

Birincisi bir hedefi olmaktır: Ne olmak istediğinizi kesin olarak belirlemelisiniz. Ve bunu asla değiştirmemelisiniz. Onu hayatınızın amacı bilmelisiniz. Bu takdirde başarılı olmamanız mümkün değildir. Ne yazık ki insanlar bu konuda bir belirsizlik içindedirler. Araştırmalar insanların ancak yüzde üçünün kesin bir hedefe doğru yürüdüklerini gösteriyor. İnsanların çoğu her gün değişik bir şeyin peşinden koşar. Veya hayatlarını akışa bırakır. Hoş ve çekici görünen her şeyin ardına düşerler. Kararlarını çabuk değiştirirler. Ortam ve olaylar onları yönetir. Oysaki  “Ne yapacağını bilen insanlar için her kes yol açar”. Bunlar kendine bir hedef seçer ve bütün gücüyle ona yüklenir, başka hiçbir şeyi aklına getirmezler.

İkincisi devam etmektir: Bıkmadan usanmadan istediği şeyin peşinden koşmaktır. Hedefini hiç değiştirmemektir. Bir amaca sabırla devam etmek umulmayan başarılar getirebilir. Birkaç başarısız deneyden sonra amacından vazgeçmekle hiçbir şey elde edilemez. Israrla istemek lazımdır. Baltayı hep aynı yere vurmak lazım ki ağacı yarasın, hep aynı yeri kazmak lazım ki su çıksın, hep aynı hedefe oku atmak lazım ki isabet etsin. Hep aynı kapıda beklemek lazımdır ki kapı sana açılsın. Israr etmeyen, bir şeyi devamlı istemeyen onu elde edemez. Bir tek şeyin hizmetçisi olmalısın. Nice orta zekâlı ve sabırlı insanlar, çok zeki fakat istikrarsız olanları geçmiştir.

Üçüncüsü esnek olmaktır:
Seni amacına ulaştıracağından kuşkulandığın vasıta ve metotları değiştirmelisin. Baktın ki bu şekilde çalışmakla hedefine ulaşamayacaksın, durup düşünmelisin. Yeni yollar ve metotlar bulmalısın. Eskiyi sürdürmek mecburiyetinde değilsin.  Buna esneklik denir ve başarının temelidir. En başarılı sistemler esnekliğe en fazla sahip olanlardır. Hep aynı şekilde çalışmaya devam edenler gelişmelerin gerisinde kalırlar. Katı kuralcı olmamalısın. Adet ve alışkanlıklarını değiştirebilmelisin. Bir kapıyı açamıyorsan yeni bir anahtar denemelisin. Başarılı olmak için mutlaka bir yol vardır. İşe yaramadığını gördüğün halde bir şeye devam etmenin hiçbir anlamı yoktur. Burada değişmesini istediğimiz şeyin amaç değil, araç olduğu da unutulmamalı.

Dördüncüsü süreyi belirlemektir:
bir işi bitireceğin zaman ve süreyi önceden belirlemelisin. Yani bir plan ve program yapmalısın. El yordamıyla çalışmakla kimse bir şeyde başarılı olamaz. Ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan hedeflere hiçbir zaman varılamaz. Programa koyduğun çalışma için üç ay, altı ay, bir sene, iki sene gibi belli bir zaman belirle. Böylece çalışmandan verim alıp almadığın ortaya çıkar. Her işi süresinde yapmaya çalış. Ölçülemeyen işte ilerleme sağlanmaz. Hedef açık, somut ve ölçülebilir olmalı. Mesela “çalışkan olmak, sabırlı olmak, bilgili olmak” bir hedef olamaz. Zira belirsizdir. Bir ömür boyu da çalışsan sonuca ulaşamazsın. Ama bir okul okumak, bir lisan öğrenmek, bir ev sahibi olmak belirli zamanlarda varılması istenen kesin şeylerdir.

Beşincisi ilerleme kaydetmektir:
İşini gittikçe daha ustaca yapmalısın, bilgi ve becerin günden güne artmalı. Müesseseni her gün biraz daha geliştirmelisin. Ahlakın her gün biraz daha düzelmeli. Ne kadar az olursa olsun küçük ilerlemeler çok kıymetlidir. Japonlar buna KAİZEN diyor. Hayatın en büyük neşesi ilerlediğini görmektir. Zira ne kadar büyük şeylere sahip olursan ol aynı seviyede kaldıkça ona alışır ve zevk almaz olusun. Daima ileriye geçmelisin. İnsan bir geçiştir. Bir köprüdür. Hedef değil. Varış değil. Güzel olan yolculuktur. Mesela bir yazar her gün çok güzel yazılar yazıyor. Fakat ilerlemiyor. Bir başkası da o kadar güzel yazamıyor fakat günden güne hatalarını azaltıyor. Ben bu ikincisi olmayı tercih ederim. Çünkü bunun önü açıktır.

Altıncısı işe bağlanmaktır:
İnsan soyutta, hayalde, düşüncede tutunamaz. Gözle görülür bir iş yapması lazım. Düşünce ve hayal ne kadar güzel ve mükemmel olursa olsun tatbik edilmezse işe yaramaz. Ulaşmak istediğin şeyi belli bir iş haline getirmelisin. Bu ister bir kitap yazmak olsun, ister bir işyerini çalıştırmak olsun fark etmez. Her gün yapacağın bir işin olmalı. Onu yapmakla sonuca bir adım daha yaklaşmalısın. Mesela yazı yazıyorsan her gün belli bir miktar yazmalısın. Bu bir iştir. Konuşmak bir iş değildir. İş takip edilebilir, düşünce takip edilemez. Düşüncenin neresinden tutacağını bilemezsin. İş ise açık ve kesindir. Ne kadar yaptığın, ne kadar yapmadığın bellidir. İş yapınca insanın bütün düşünceleri dağılır. İnsanın ne düşündüğü değil, ne yaptığı önemlidir.

Yedincisi tedrice riayet etmektir
: Tedriç doğadaki bütün gelişmelerin sırrıdır. İşler zamanla ve yavaş-yavaş gelişir. Gerek kendini geliştirmede, gerek hayat başarısında bu kurala riayet etmelisin. İşlerini kolaydan zora doğru yavaş-yavaş geliştirmelisin. Bir defadan en üst basamağa çıkamazsın. Ağaçların, çocukların nasıl yavaş-yavaş büyüklerini gözlemle. En zor şeyler bile hafiften başlamak suretiyle elde edilebilir. İyi huylar edinmek de tedricen olur. Tedriçle zor olan şeyler kolaylaşır. Alışkanlığın gücü hakkında bir hikaye vardır: derler ki bir zamanlar buzağısı olan bir adam varmış. Onu çok sevdiği için her gün evinin üst katına çıkarırmış. Buzağının büyümesiyle birlikte onun gücü de inanılmayacak bir şekilde artmış. Bunun hiç farkında olmamış.

Sekizincisi sahayı daraltmaktır:
Pek çok şeyle uğraşmaktan vazgeçip uğraşacağın alanı daraltmalısın. Alan daraldıkça ona olan hâkimiyetin artar. Kendini toparlar ve üzerinde rahatlıkla yoğunlaşırsın. Hiçbir insan birkaç işte aynı derecede başarılı olamaz. Pek çok şeyle uğraşmak, onları yarım yamalak yapmaya neden olur. Bilgi edinirken de, bir müesseseyi çalıştırırken de, huylarımızla uğraşırken de böyledir. Az şeyle uğraşırsan onu daha iyi ve derinliğine kavrar ve hâkim olursun. İşlerinde başarılı olmanın yolu budur. Her şeyle uğraşan her şeyde yarım ve eksik kalır. Ne kendine ne başkalarına yararı olur. Bir şeyi bilmeli fakat çok iyi bilmeli.

Dokuzuncusu kendisi ile yarışmaktır:
Başkalarının yapabildikleri şeyler senin için ölçü olamaz. İnsanın başkalarına yetişmesi değil, kendine koyduğu çıtayı aşması başarıdır. İnsanlar yetenekleri ve imkânları bakımından eşit değillerdir. Bir kartalla bir serçe bir olmaz. Başkalarının yaptığını yapmayı düşünmek yanlıştır. “Falanın yaptığını ben neden yapamıyorum” dememelisin. Bu düşünceler insanın kendine olan güvenini de sarsar. Her kesin yaptığını yapmak mecburiyetinde değilsin. Sen en iyi yapabildiğin şeyi yapmalısın ve kendini geçmelisin. Bugün dünden daha iyi isen başarılısın, mesele yoktur.

Onuncusu akışa uymaktır:
Durmadan dinlenmeden çalışmak yanlıştır. İşleri fazla zorlamak, kendini sıkıntıya koymak, çok fazla ciddiye almak yanlıştır. Çok çalışmak her zaman başarıyı getirmez. Gerektiği kadar dinlenmek ve işi oluruna bırakmak da lazımdır. Akıllı ve planlı çalışmalı. Aç insanın yemeğe saldırması gibi saldırmamalı işe. İşten başkasını göremeyecek şekilde çalışmak, doğacak yeni fırsatların farkında olmayı engeller. Ufkumuzu karartır. Her şeye, yeni fırsatlara açık olmalıyız. Zaman-zaman rutin işleri bırakmalıyız. Olacak olan olur. Bir şeyi hiç olmayacakmış gibi istemeliyiz. Fazla hırs zararlı olur. “Olsa da olur olmasa da olur” demelisin. İnsan hiçbir iş yapmadığı anlarda işi hakkında en iyi fikirlere sahip olur. Zaman-zaman işten uzaklaşmak şarttır. Sakin ve rahat ol, hedefine daha çabuk ulaşırsın.
Sonuç: Yukarıdaki düşüncelerin bir kaçının dahi iyi anlaşılıp uygulanması, insanın hayatında büyük değişiklikler meydana getirecektir. Fakat her şeye rağmen başarı ve mutluluk kişiye özeldir.  İnsan her şeyi başkalarından öğrenemez.  Başkasının tecrübelerinden yararlanmalı ama onların bir taklidi olmaktan da sakınmalı. İnsan kendindeki kaynağın farkında olmalı, onu meydana çıkarmalı, kimsenin bilmediği bir şey yapmalı, yeni bir yol açmalıdır.

Bu yazı 829 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum