Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

Bir Şehir Düşünün Ki-5

16 Ocak 2011 - 22:00


Söz uçar yazı kalır deyimi boşuna değilmiş. Sözün çabuk unutulduğu, özellikle iletişimin baş döndürücü bir hızla artığı bu çağda uzun ömürlü sözden söz etmek mümkün olmuyor. Buna karşın yazı ise varlığını bir şekli ile devam ettirebiliyor. Biz başkaları da okusun ve tartışsın diye gözlemlerimizi yazı diline aktarmaya devam edelim dedik. Ve gözlem yazılarımızın beşincisini esnaf, zanaatkâr ve işçilere ayırdık. Takdirlerinize sunuyorum.

Bir şehir düşünün ki güler yüzlü, alçak gönüllü, adil, haksız kazancı elinin tersi ile iten, gözü haramda olmayan, insana kıymet veren, kaliteli hizmet anlayışına sahip esnafı ve işçisi gün geçtikçe azalsın.
 Bir şehir düşünün ki esnafı, zanaatkârı ve işçisinin çoğu Paris’te yaşar gibi iş sözleşmesi yapsın.( Ki çoğu iş sözleşmesini yazılı olarak yapmaz.) Angola’da yaşar gibi işini baştan savma, kalitesiz ve dayanıksız yapsın.
Bir şehir düşünün ki hukuka, mizana ve kitaba ters düşen bir işte "BEN YAPTIM OLDU" diyen insan sayısı gün geçtikçe artmasın.

Bir şehir düşünün ki işçi ve zanaatkârların büyük çoğunluğu sözünde durmadığından "SÖZÜN SENET" olması söylemi rafa kalksın.

Bir şehir düşünün ki yaptığı işi ile alakalı düzenlenen eğitici ve geliştirici seminer, panel, sergi ve toplantılara katılan insan sayısı yok denecek kadar az olsun.

Bir şehir düşünün ki işçisi ve esnafı sürekli olarak işsizlikten dem vursun; buna karşılık kendisine gelen birçok işi az para kazandırıyor diye beğenmezlik yapıp hak ettiğinden daha fazlasını istesin. İşveren tarafından iş için çağırıldığında (günde 3–5 saatini harcadığı) okeyin başından kalkmasın. Birçok memurun sahip olduğu "yarın gel" anlayışı onlara da bulaşmış olup "birazdan gelirim" ya da "yarın gelirim" söylemi dillerinden düşmesin.

Bir şehir düşünün ki esnafı tartıda hile yapsın ve zabıta tarafından kesilen cezalar silinsin diye çok sayıda aracıya başvursun. Bazı aracılar bu hırsızlıkların meşru görülmesi için belediyenin ilgili birimlerine başvursun hatta baskı yapsın.

Bir şehir düşünün ki esnafı ya da işçisi hizmet kalitesini artırarak rekabet etme yerine işinin/emeğinin fiyatını/bedelini aşağı çekerek rekabet yapsın. Bu sayede yapılan işin kalitesi giderek düşsün.

Bir şehir düşünün ki insanların çoğunluğu kendi asıl meslekleri icra etmek yerine hep başka işlerle uğraşsın. ( Etrafımıza göz gezdirdiğinizde bu gözlemimle ilgili çok sayıda örnek bulabilirsiniz. Birilerini töhmet altında kalıp incinmesin diye örneklerini kasten yazmıyorum.)

Bir şehir düşünün ki karşılıklı borç takıntısı sayısızca olsun ve bu borç takıntısı yüzünden ekonomisi zayıf olan esnaf ve zanaatkâr tefecilerin eline düşsün. Bu hal üzere şehrin sosyal ve ekonomik dokusu giderek canhıraş bir hal alsın.

Bir şehir düşünün ki güçlü ekonomik imkânlara sahip olanlar daha çok kazanmak için tekelleşme yoluna gitsin.

Bir şehir düşünün ki esnafın çoğunluğu müşterisini ikna etmek ve dolayısı ile daha fazla para kazanmak için sözüne yeminle başlasın.

Bir şehir düşünün ki daha çok kazanmak için daha çok rüşvet veren bir anlayış serpildikçe serpilsin ve ihalelerin bir kısmı göstermelik yapılsın.

“Her doğan yeni çocuk Allah’ın insandan umudunu kesmediğinin göstergesidir.” Şükür Rabbimize ki her gün bu şehirde yeni çocuklar doğmakta.

Bu yazı 950 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum