Prof. Dr. Yılmaz Emre

Prof. Dr. Yılmaz Emre

[email protected]

Bu Coğrafya’dan Nitelikli Bir Aydın :   Cuma ÖZUSAN

26 Ağustos 2020 - 11:05











Aslında insanı kaderi şekillendirir. Adeta kasırgalar gibi insanı doğanın akış mekaniği yasaları çerçevesinde sürükler. İnsanın külli iradeye nüfusu yoktur. Kuşkusuz insan yaşamında irade-i cüz’iye kapsamındaki müdahaleler de sınırlı bir etki sahiptir. İşte Cuma Özusan Hocamız çok renkli ve bence oldukça önemli bir süreçten geçmiştir. Zorluklar yaşamıştır. Bu çoğu zaman onun fikri sancılarını anlamayan çevresi ve meslektaşları olmuştur.


1946 yılında doğdu. İlk ve orta tahsilini Siverek’teki okullarda ikmal etti. Henüz çok küçük bir çocuk iken; Kur’an-i Kerim okumayı öğrendi. Ayrıca diğer İslami kaynakları d a okuyarak dini kültürünü geliştirmeye çalıştı. Yaşına göre çok okuyan ve sorgulayan bir yapıda olduğunu biliyorum. Bu yaklaşımlarıyla bazı kesimlerin tepkisini bile çekmiştir. Zaten bu yapısı kendisini bugünkü konuma taşımıştır. Ürettiği kitaplar ve yazdığı makaleler fikri olgunluklarının yansımasıdır diye düşünüyorum.


Dedim ya Cuma Özusan Hoca, düşüncelerinden dolayı haksızlıklara uğramış bir aydınımızdır. 1963-1967 yılları arasında İstanbul Haydarpaşa Sağlık Kolejinde okurken düşüncelerine yönelik oluşturulan suçlamalarla son sınıfta okulunu bırakmak zorunda kalmıştır. Doğrusunu isterseniz, fikri çilekeşliği de buradan başladı. Ancak ilmi gayretleri ve mücadelesi sekteye uğramadan devam etti. Molla Ramazan Acar Hoca’dan Arapça dersleri alarak dışarıdan sınavlara girerek Urfa İmam-Hatip Lisesinden mezun oldu. Bu süreç sonunda Hilvan ve Siverek’te (Hamidiye ve Gülabi Bey Camiileri) İmam-hatiplik yaptı. O zaman ben de lise öğrencisiydim. Hoca çok düşünce ve felsefe kitaplarını okuyordu. Bu duruşuyla meslektaşlarından İslami sorunlara daha farklı bakıyordu. Zaten şarkın her coğrafyasında bu böyle olmuştur. Geri kalışımızın kökenleri irdelendiğinde farklı düşünceye tahammülsüzlük ilk madde olarak önümüze çıkar. Bu konuda yıllar sonra yazdığı bir cümle “Müslümanlar düşünmüyor ve düşünmeyi öğrenmek de istemiyorlar. Retorik daima düşünmeye tercih ediliyor. Düşünmeyen bir topluluk nasıl ayakta kalır!” Yine bir makalesinde belirttiği gibi “Bildiklerinizden farklı bir şey öğrenmek istiyorsanız size aykırı gelen yazarları ve kitapları okuyun. Bunlar soğuk duş gibi zihninizi uyaracaktır. Farklı bakış açılarını görmek bilincinizi genişletip derinleştirecektir. Sadece düşündüklerinizi onaylayan yazarları okursanız çok dar bir görüş açısına sahip olmakla kalırsınız. Düşünce zenginliği her türlü fikirle karşılaşmakla ve çatışmakla oluşur.”


Cuma Hoca 1974 yılında çıkan af üzerine 1974-1975 öğretim yılında Van sağlık kolejinde tahsiline devam ederek diplomasını aldı ve tekrar sağlık memurluğu mesleğine  geri döndü. İslâhiye ve Siverek’te 1982 yılına kadar çalıştıktan sonra Bursa’ya tayin oldu. O gün bu gün Bursa’da ikamet etmektedir. İzleyen yıllarda ben de Bursa’da çalıştım. İş yerlerimiz birbirinden uzak değildi. Zaman zaman görüşmelerimiz oluyordu. Daha sonra Bursa’dan Antalya’ya tayin oldum. Ve irtibatımızda kesildi dünya telaşesi içinde…


Ailesini çok iyi tanımıyorum. Ancak kayın pederini iyi hatırlıyorum. Yetmişli yıllarda siyasetle yoğun ilgileniyorum. MSP ilçe Başkanlığı kurulmuş ve ilçe binası da Sulu Camii yakınındaki Kontaş yazıhanesinin bitişiğinde bulunan küçük iş hanının içindeydi. Zaten Erbakan Hoca da Siverek’te ilk halka hitabını burada yapmıştı. Zaman zaman ilçe binasına gittiğimde tatlı ve sevecen bir Amca vardı. İlçe Başkanı Rahmetli Mustafa İzol’idi. O amca da ikinci başkan veya ilçe sekreteriydi. Ancak her gidişimde onunla oturup sohbet ediyorduk. Ağa Eşko ( Dr. Fuat Beyin Babası) diye bir zat vardı onun Kardeşi Mahmut’muş o amca… Ağa Eşko’nun oğlu Mehmet Amca da babamın iyi arkadaşıydı ve kirvemizdi.


Cuma Özusan Hoca yıllarca okuduğu kitapların hasadını çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan makaleleriyle topluma zaten aktarmaya çalışıyordu. Ancak son yıllarda sosyal medyanın yanı sıra yayınladığı kitaplarıyla da takviye yapmaya çalışmaktadır. Öyleki “ İslam ve Biz Müslümanlar” , “Bilgece Yaşamak”, “Güzel Bir Hayat İçin Düşünceler ve Hikmetler” ile “Düşünceler Sohbetler I” adlı kitaplarını da yayınlayarak kültür ve düşün hayatımıza katkıda bulundu.


Ancak ne kadar güzel bir şehirde yaşarsanız yaşayın herkeste olduğu gibi; Cuma Hoca’da da bir memleket hasreti var. Tıpkı Nenesi gibi: “...ya o hatıralar kaybolup giderse, ya yerlerinde yeller eserse! Neyi anacaksın! O eski yerler ve insanlar yok olmuş, neyi anacaksın! Çocukluğunun geçtiği yerde hiçbir yüzü tanımıyorsun, doğduğun ve yaşadığın mahallede, sokakta her şey değişmiş. O eski insanlar yok, o eski evler yok... Sanki yabancı bir ülkedesin, sanki uzaydan gelmişsin. Ah, en çok o doğduğum yere yabancılaştım! Şimdi orada ben sanki bir turistim. Keşke turist gibi olsam! Turistin içi sızlamaz. Benim ise orayı düşündükçe içim kanıyor. Nenem yani babamın annesi kocası ölünce amcamla birlikte babamı alarak Siverek’in içine gelmiş. Onları büyütmüş ve doğduğu yerin hasretine dayanamamış, “çabuk” demiş “oranın taşlarını görmek istiyorum”...


Halen bir sağlık memuru olarak Bursa’da emekli, ama fikir ve düşünce adamı olarak hepimizden aktif bir şekilde topluma hizmet ve katkı sunmaya çalışıyor. Allah kendisine daha verimli ve güzel bir ömür nasip etsin..

Bu yazı 4956 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum