Bugün ABD kendisine ve İsraile Ortadoğuda uzun ve kısa vadede şüphe ve tehlike arz edebilecek tüm oluşumları ve engelleri kaldırma savaşını veriyor. Öncellikle İslam Ülkelerine karşı bu savaşı başlatmıştır.
ABD İslam Ülkelerinden hangi yöntemle bu savaşı devam ediyor, her ülkeye göre A ve B planlarını hazırlar, bunları uygulamaya koyar. Genelde her ülkenin durumunu istihbarat kaynaklarına göre değerlendirir.
Daha önce tehlikeli gördüğü sırasıyla İran, Irak ve Türkiye üzerinde değişik planlar kurguladı. İran ve Irakı birbirine kırdırdılar. Türkiyede zayıflatmak için Türkiyenin yönetimini eline alan liderleri pasifize ederek etkisiz hale getiriyorlardı. Bazen liderleri kendi emrine alıyorlardı, ya da darbe plan uyguluyorlardı. İçten destek alarak bu işleri yaparlardı. Tüm işleri yaparken, işbirlikçileriyle darbe yapacaklarsa ortamı darbeye uygun hale getirirlerdi. Tüm bunları da siyasetin yetersizliğine yüklerlerdi. Bu yüzden toplum işlerin farkında değildi. Hatta öyle zemin oluştururlardı ki halk bir an önce asker gelsin de rahat bir nefes alalım, çünkü ülkenin ipleri üst aklın elindeydi. Hesabına nasıl geliyorsa öyle yaparlardı. Bu konuda Türkiye çok bedel ödedi. Özgüvenden mahrum, bilgi birikimi olmayan, zayıf bir gençlik inşa etmeye çalıştılar. Bunun için milli kültürle, tarihle ve İslam inancıyla bağlantısını kesmeye çalıştılar. Bu projenin uygulanması sırasında, karşı çıkanlar için binlerce algı operasyonları üreterek onları suçlu konumuna düşürdüler. Kiminin infazına kiminin tutuklamasına karar verirken, bir kısmını meçhul cinayetlerle ortadan kaldırdılar, bir kısmını da cezaevlerinde çürüttüler. Gerçekleştirilen olayların gerçekten bilinmesi, öğrenilmesi onlar için hiç de iyi bir durum olmayacaktı ki belki topyekûn halk yönetime karşı ayaklanırlar diye her şey yerli işbirlikçileri tarafından yaptırılıyordu. Üst aklın Türkiyede yaptığı insanlık dışı uygulamaları kaleme dökmek ne benim ömrüm yeter ne de sayfalar.
Gerçi tüm bu suçları ecnebi millete yüklemek haksızlık olur. Müslümanların ve Müslüman Ülkelerin suçu yok mu? Müslüman toplumlar ve insanlar; dünyada mutlu, huzur ve barış içinde yaşamaları için Allahın sunmuş olduğu reçeteyi elin tersiyle ittiler. Nefsine çağrışım yapan üst aklın süslü yaldızlı tüm sözlerine kanarak, özgürlükten köleliğe terfi ettiler! Müslüman Ülkeleri maalesef ipinden kopan tespih taneleri gibi dağıldılar.
Türkiye bugün kendi küllerinden yeniden dirilişe geçiyor. Üst akıl tüm araçlarıyla ve tüm algı operasyonlarıyla ülkemize saldırmaktadır. Allahın izniyle Milletin ferasetiyle biz bu badireden de kurtulacağız. Bize dolarla, Fetöyle, faiz lobileriyle ve parayı kendi toplumun kurtuluşundan daha çok seven ahmakların desteğiyle yapılan tüm saldırıların amacı budur. Biz şimdi özgürlüğe koşuyoruz, artık Allahın izniyle bizi tutacak hiçbir güç yoktur.
Ancak bugün Müslüman Arapların göbeğinde ve Müslümanların kutsal mabedine sahip, aynı zamanda petrol kralı olan Suudi Kralı Amerikanın Suudideki Müslümanların başına indirmeye hazır bekleyen kılıcı durumuna geçmiştir. Amerikanın ve Suudi kralın zulmüne karşı çıkan halkına ve Âlimlerine uyguladığı politika ne insanidir ne de İslamidir. DEİŞten farkı olmayan olaylardır. Kral aleyhine olan en küçük bir eleştiri sonucunda Suudideki âlimlerin ve yazarların ya kellesi gidiyor ya da onları cezaevine tıkıyorlar. Bugün gerçekten İslam birliği olmuş olsaydı ABD Suudi kralına şantaj yaparak paralarını alamayacaktı. Müslümanlara kurşun sıkan İsraile paraları veremeyecekti. Suudi Kralının politikaları ister ABDnin dayatmasıyla olsun ister Kral Selmanın kişisel politikaları olsun, bu politikalarla Müslümanlara büyük darbe vurulmaktadır. Bu politikaları dile getiren alim ve yazarlara Cemal KAŞIKÇInın başına gelen suikastlar misali insanlık dışı uygulamalar yapılmaktadır. Hakkı savunan diğer insanlara da gözdağı vermektedir.
Amerikanın İslam Ülkelerine yaptığı zulmün Finansörü Suudi Kralı başı çekmektedir. Mademki Müslümanlar tek vücut ise Müslümanlara nerede bir haksızlık yapılıyorsa o haksızlığı engellemek için herkes gücüne göre gerekeni yapmalıdır. Bu insanlığın gereği ve Allahın Müslümanlara çağrısıdır.
Ortadoğunun güçlü ülkesi olan Türkiyeyi eski konumuna getirmek için her türlü yol denenmektedir. Oslo görüşmelerinin ifşa edilmesi, Tır olay, Gezi Parkı, Suriye meselesi ve Fetö terör örgütü 50 yıllık projenin birer parçasıydı. O amaca 15 Temmuz 2016 da ulaşmak istediler, Müslümanları ve insanlığın son kalesini yıkmak istediler. Türkiyeye Rabbim yardım etti, Ölü ruhları yeniden canlandırdı. Çanakkale Savaşını aratmayacak şekilde topyekûn halkın direnişiyle karşılaştılar.
Bugün Amerikanın emrine amade olan Suudi Kralı Selman üzerinde, Türkiyeye bir darbe vurmaya çalışmaktadırlar. Özgür basının temsilcilerinden olan Cemal KAŞIKÇI sıradan bir vatandaş gibi evlilik işlemleri için kendi ülkesinin konsolosluğuna gidiyor. Ancak bu konsolosluğa gidişi oluyor dönüşü olmuyor. Bu nasıl bir devlet anlayışı, bu anlayış nasıl Müslümanları temsil ve yönetecek bir makamda olabilir? Trumpa para lazım olduğu zaman, Kral Selman a Ben sana sahip çıkmazsam iki hafta dayanamazsın, sende hazinenin ağzını aç demesiyle oluk gibi para ABD üzerinden PKK, PYD, FETÖ ve İsraile akmaktadır. Bunlar da verilen güçle silah mermi olarak Müslümanlara sıkılmaktadır. Suudi içindeki haksız uygulamalara karşı çıkan, konuşan, yazan İslam Âlimlerini ve yazarların işini CIA ve Suudi yetkilileri tarafından etkisiz hale getirmektedir. Bugün PKK, PYD ve İsraile yardımların finansörü kim olduğunu Müslüman âlemi biliyor.
Gazeteci Yazar Cemal KAŞIKÇININ ölümü bize eski Türkiyeyi hatırlatmaktadır. Bu olayla birkaç projeyi devreye koyacaklardı. Çünkü biz bunları eski Türkiyede seyretmiştik. KAŞIKÇI kendi Ülkesinin konsolosluğuna giriyor, ama bir daha çıkışı olmuyor. Ardında Siyah bir arabanın giriş yaptığı ve sonradan o arabanın çıkış yaptığı görülmüştür. Büyük ihtimalle infaz edip o arabayla götürmüşlerdir. Ancak kurgulanan senaryo büyük bir tehlikeyi beraberinde getirilmektedir. Birinci ihtimal CIA yönetiminde bu suikast yapılmıştır. Amaç Suudilerle Türkiyeyi karşı karşıya getirmektir. Türkiyenin ekonomik krizi aşmadan yeni bir krizle karşılaşmasında, güç yetiremeyeceğinden ABDnin isteğine boyun eğileceği inancıyla planlı ve insafsızca böyle bir senaryoyu uygulamaya koymuşlardır. İkinci ihtimal Türkiyenin hemen bir refleksle Suudi kralıyla köprüleri atmak ve diğer Arap Ülkeleriyle de Türkiyenin ilişkilerini pasif ve güvensiz duruma getirmektir. Suudi Halkı Müslüman bir halktır. Bugün Kral Selmana dur deme gücü olmuş olsaydı. Bu işler olmazdı. Kral bugün ABDye karşı ve Kralın politikalarını eleştirenlerin hayatta kalmaları mucize gibi bir şey olur.
Türkiyenin Cemal KAŞIÇIK olayında uygulayacağı politika; öncelikle olayın tüm detayıyla öğrenmek ve bunu hem Türkiye Halkına hem de Dünya kamuoyu ile paylaşmaktır. Müslüman Arap halkı, kendilerine darbenin nerede geldiği bilme hakkı vardır. Bu Türkiye üzerinde gerçekleştirilirse çok daha güzel olur. Bu da Uluslararası prosedür nasıl işliyorsa gereği bence yapılmalıdır.
Öyle anlaşılıyor ki ABDnin ekonomiden sonra Türkiyeyi Suudi üzerinde vurmaya çalışacaktır. Bu büyük bir tuzaktır. Bu tuzağın tüm Arap liderlerine anlatılmalıdır. ABDnin canavarlaşan dişlerini görmelidirler.
FACEBOOK YORUMLAR