Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

ÇOCUĞUM BENİMLE NEDEN KONUŞMUYOR?

18 Mart 2016 - 08:43

Ev ziyaretlerinde, ailelere sık sık sorduğum sorudur: “ Ahmet’le aranız nasıl?, Zeynep’le anlaşabiliyor musunuz?” gibi…

Ne yazık ki aldığım cevaplar, pek de iç açıcı değil. Genelde; “ne bileyim, annesine sorun, yüzümü görmek istemiyor, hep inat, beni üzmek için elinden geleni yapıyor, bizde gençtik ama….” vb. kabilinden…

Peki, birkaç yıl öncesinde aileleriyle çok sıcak ilişkileri olan ve kucaktan düşü

rülmeyen bu ciğerparelere ne oluyor da ergenlik döneminde anne babalarına buz kesiliyorlar? Bir kasaba medeniyeti olan bu toplumunda çocuklar, hala şiddet veya öfke metoduyla eğitilmektedir.

Bir eğitimci, sınıf yönetimi için üniversite eğitimi ile bin bir stratejiyi uygularken; geleneksel ve yöresel aile formasyonuyla çocuklarını büyüten bir annenin eğitim metodu da en kolay ve kestirme metod olan şiddettir.

Ve evde otoritede ancak dayakla olabiliyor ne yazık ki. Bu ülkede kadına olan şiddetin nedenlerinden biri de budur kanımca. Çocuk anneden, anne kocadan, koca ekonomik etkenlerden hep şiddete maruz kalır.

Biz eğitimcilerin okulda en çok zorlandığı öğrencilerde genelde bu tür öğrenciler oluyor. Çünkü şiddetle büyümüş bir çocuğun davranışını, şiddet uygulamadan değiştirmek de bir o kadar güç oluyor. Çocuk lütfen deyince, bunu korkaklık addeder. Çünkü bir davranışın değiştirilmesinde dayak kullanılmamışsa çocuk bunun bir anlamının olmadığını zanneder.

Anadolu’da ebeveyn olmak kadar, çocuk olmakta zordur aslında.

Düşünün! Tek başına 11 -12 çocuk yetiştiren bir anne!

Bu coğrafya da çocuk eğitimi, sosyolojik bir gerçek olarak şiddet içeriklidir. Hele Doğu’da bu daha da zordur. Çünkü; çok çocuk güç gösterisi ve caydırıcı bir güçtür çevresine. Daha doğrusu, otoriter ebeveynlerin beyinde çok çocuk kendini güvende hissetmektir. Ve siz de korkak ve pısırık çocuk yetiştirmemek üzere yetiştirilmişseniz bu yetiştirme tarzı daha da katıdır. Bu tür ebeveynlerin sevgisi genelde yetersizdir çocuklarına. Yeterince şefkat vitamini alamayan çocuklar, zaman zaman şiddet içerikli davranışlar da sergileyebilir.

Daha da kötüsü bu tür çocuklar, aile dışında şefkat ve önemli bir değer ile karşılaştıklarında; o klan veya grubun potansiyel kalifiye elemanı olabiliyorlar. Terör ve illegal yapılanmaların kaynağının bu tür ailelerden gelmesi, tezimizi kanıtlar mahiyettedir. Çünkü bu tür çocuklara örgütçe sözde önemli görevler verilmekte ve kendilerini önemli hissetmeleri sağlanmaktadır. Çocuk, burada bir nevi intikam almaktadır toplumdan.

Kendisiyle ilgilenilmemiş, bireysel farklılıkları dikkate alınmamış ve genelde şiddetle büyütülmüş veya susturulmuş çocuklar, ileriki hayatlarında da suskunluğu veya susturmayı öğreneceklerdir.

Bu sadece eğitimsiz veya kırsal kesimin çocukları için geçerli bir tez de değildir. Bundan birkaç yıl önce Eskişehir ilimizde prof. bir anne ve babanın kızı, öz annesini bıçaklayarak öldürmüştü. Nedenlerine baktığımızda yine aynı nedenlerin yattığı gözlenecektir. Çalışan anne-babaların, sorumsuzca çocuklarını teslim ettikleri bakıcı ve kreşler, kişinin öz çocuğuna ne kadar kendisi kadar sevgi verebilir? Unutmayın! Bizim onları kıyasladığımız gibi onlarda bizi hep başka anne-baba ile kıyaslar.

Çocukluktan itibaren kendini anne ve babasına yakın hissetmeyen-hissettirilmeyen çocuklar, suskunluğu öğrenir ve bu da toplumda “çok efendi çocuk” olarak bilinen fakat ileride sosyopat tipler yetişmesine neden olur. Çünkü, sevmek ve sevilmek duygusu fıtridir ve ekmek su gibi bir ihtiyaçtır. Bunlar karşılanmazsa psikolojik ve sosyolojik infiale neden olabilir. Normalde her çocuk konuşmayı sever. Çünkü fıtratı onu gerekli kılar. Ancak -özellik

le- ergenliğe doğru ya da ergenlikte ebeveynleriyle pek paylaşımda bulunmak istemeyebilirler bu tür çocuklar. Acaba bu durum, durup dururken mi oldu? Yoksa zaman içinde mi oldu? Elbette çocuğun ergenliğe gelmiş olması, ergenliğin daha çok kendi yaşıtları arasında paylaşımda bulunmak istemesi, bunda bir etkendir. Ama en önemli etken değildir. Peki nedir gençleri anne babalarına karşı suskun hale getiren?

Suçlayıcı bir tavır:

Hata kavramı insana mahsustur. Hayvanlar hata yapmaz. Ve hiçbir çocuk da bilerek, isteyerek hata yapmaz. Buna rağmen çocuk bir hata yaptığında anne baba tarafından eleştirilebiliyor. Önemli olan burada eleştirmek değil rehber olabilmektir. Sürekli eleştirilen çocuk, elbette zaman içinde düşüncelerini de sizinle paylaşmak istemeyecektir. Yaptığı ilk hatada onu mazur görünüz. Daha sonraki hatalarda da yol gösterici ve rol model olunuz. Onları ara sıra katıldığınız sohbetlere, gittiğiniz ortamlara götürün. Büyüklerin doğru ve onur verici davranışlarını gözlemleyerek öğrensinler. Bağışlamanın erdem sayıldığı menkibeler ve hikayeler okumalarına yardımcı olun.

Sıkıcı bir dille nasihat:

Çocuklarımız hata yaptığında, yaptığı yanlışı anne babası ile paylaştığında ya da bir konuda anne babasının fikrini soran bir çocuk anne babasının uzun uzun nasihatleriyle karşılaştığında bir süre sonra bunalacaktır. Ayrıca uzun nasihatle çocuğun kendisini suçlu hissetmesine neden de olacaktır. Mümkün olduğu kadar dinlemeye çalışın. Eğer fikrinizi sorarsa sadece sorduğu kadarıyla kalın, net ve somut cevaplar verin. Yok, eğer fikrinizi sormuyor, ancak konuyla ilgili mutlaka bir şey söylemeniz gerekiyorsa yine konuda kalın, cevabınız net, kısa ve somut olsun. Ona önem verdiğinizi ve elinden gelenin en iyisini sergilediğinizi ona hissettirin. Çünkü kendisi de ileride ebeveyn olacaktır. Ve çocuklarına nasıl davranması gerektiğini yine sizden öğrenecektir. Unutmayın, hocanın oğlu hoca, doktorun oğlu doktor, esnafın oğlu esnaf olacak diye toplumsal bir kanun yok. Çok kişi var ki evladıyla imtihan edilmiştir.

Etkin dinlememe:

Yaptığımız yanlışlardan biri de; elimizde kitap, gazete, telefon veya tv. kumandası ile çocuklarımızı dinliyormuşuz gibi yapmaktır. Birçoğumuz çocuğumuzu dinlediğimizi söyleriz. Lakin bu dinleme pekte etkin dinleme olmayabiliyor. Çoğu zaman aklımız ve gözlerimiz başka işte çocuğumuzu dinliyoruz. Çocuk kendisinin dinlenmediğini anlar. Etkin olarak dinlenmeyen çocuk zaman içinde kendini dinlemeyen bir anne babayla da paylaşımda bulunmak istemeyecektir. Nasıl ki dostlarımızı önem vererek dinliyoruz çocuğumuzu da öyle dinlemeliyiz. Sizin için sıkıcı ya da önemsiz şeyler paylaşıyor olabilir. Ama çocuğumuz paylaşıyorsa demek ki onun dünyası için çok önemli ve değerlidir. Ve çok değerli konuyu sizinle paylaştığı için sizi kendisine yakın hissediyor demektir. Bu anı yakaladığımızda onu, dünyanın en değerli varlığıymış gibi kendini hissetmesine yardımcı olabiliriz. Çocukluğumuzun bir anısıyla onun bu cesaretini arttırabiliriz. Korkutmak:

Siz, işin sonunda sizi tehdit edecek ya da size kızacak birine bir şey anlatmak ister misiniz? Eğer bir çocuk anne babasının tehditleriyle büyüdüyse zaten birçok şeyi paylaşmaması gerektiğini de öğrenmiştir. Korkması gerektiğini de öğrenmiştir. Bu durumda çocuk, ileride bir şeyler paylaşmak istese de çekineceği için paylaşmayacaktır. Anlamlı veya anlamsız olsun sizinle paylaşılan konularda bildiklerinizi anlatınız. Kendinizi yetersiz gördüğünüzde okuldan veya tecrübeli bir eğitimciden mutlaka yardım alınız. Öfkeli tavırlar sergileyip çocuğu korkutmak, onu içine kapanık ve korkak bir birey yapacaktır unutmayın.

Çocukların anne babalarıyla düşüncelerini, duygularını ve planlarını paylaşmanın önünde sadece bu engeller bulunmamaktadır. Bunun yanında; yanlış ve geleneksel örflerle büyümüş öfkeli anne-baba tutumları, ekonomik dengesizlik, sürekli karşılaştırılmak, kavmiyetçilik, aşiretçilik, bulunduğu coğrafyanın anlayış düzeyi, bulunulan semt vb.. nedenleri de ekleyebiliriz. Unutmayın beşeri sorunlarda çözümsüz sorun yoktur. “Ben en doğrusunu bilirim” fikrinde direnmenin çözümsüzlüğü vardır.

Bir sorun, beşer kaynaklıysa çözümü de vardır mutlaka. Yeter ki çocuklarımızın bir emanet ve imtihan aracı olduğunu kabul edelim. Emaneti iyi muhafaza edip, bu imtihana iyi hazırlanalım. Selam ve muhabbetle…

16.03.2016

Bu yazı 2009 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum