Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

DERİNLİK PSİKOLOJİSİ AÇISINDAN BAŞKALDIRI OLAYLARI

18 Nisan 2011 - 21:00

Bilinçaltı bilinçten daha mı güçlüdür. Bunu kesin olarak bilmiyoruz ama psikologlar -özellikle psikanalistler- bilinçaltının bilinçten daha etkili ve güçlü olduğunu söylüyorlar. Bunun doğru olması mümkündür. İyi ama eğer böyle ise bilinçaltına hem iyi hem kötü algıları gönderiyoruz. Neden sadece kötü algılar egemen oluyor. Bilinçaltından korkuyoruz. Fakat öyle değil. Herhalde kötü algıların iyi algılardan daha yüksek gücü vardır. Çünkü “bin dost insana yetmez, bir düşman çoktur” demiş atalar. Bunu kesin olarak bilmiyoruz fakat bilinçli düşüncenin o kadar etkili olmadığını biliyoruz. Bilincin kaleleri çok çabuk yıkılıyor. Hiç de doğru bildiğimiz şeylere göre davranmıyoruz.

Bilinçaltına yerleşen şeyler bizi daha çok etkiliyor. Bazı şeyleri neden yaptığımızı, bazı şeylerden neden korktuğumuzu, bazı şeyleri neden istediğimizi bilmiyoruz. Fakat şöyle de olabilir: Bir insanın çocukken aldığı algılar hangi bakımdan baskınsa onlar etkili oluyorlar. Hangi izlenimleri daha çok edinmişsek onların uyarınca hareket ederiz. Yani bilinçaltı bir defa algılayıp sonra unuttuğumuz şeylerle doludur. Hiç algılanmamış şeyler değildir onlar. Bunların etkisi asla kaybolmuyor. İçten içe bizi eylemlerimizde etkiliyor. Hoşlanmadığımız algılarımız vardır. Bunları unutmak isteriz. Mesela aciz ve zavallı bir insan olduğumuzu unutmak isteriz. Yok sayarız bunu.

Bütün algılarımız bilinçli değildir. Bazıları yarı bilinçli veya az bilinçlidir. Onlar bir şeyi algılarken esas algının dışında kalan şeylerdir. Onlar tamamen algılanmış olmasalar da hiç algılanmamış da değillerdir. Mesela çarşıda yürürken pek çok şey duyularınıza çarpar. Bunları ister istemez algılarsınız. Patlayan bir şeyi duyarsınız, yere düşen adamı görürsünüz. Fakat bu algılama her zaman irade dışı değildir. Normalde bazılarını bazılarına tercih edersiniz. İlginizi çekenlere enerji aktarırsınız. Algı daima seçicidir. İşte o ikinci veya üçüncü derecede kalan algılar bilinçaltını teşkil eder. Onları -hele hoşlanmadığımız şeylerle ilgili ise- unutmaya, hafızamızdan silmeye çalışırız. Bunu yaparken de büyük bir enerji harcarız. Buna psikolojide baskılama denir.

Her baskılamada bir miktar enerji baskılanan şey için harcanır. Böylece esas yapmak istediklerimize ait enerjimiz azalır. Büyük kısmını hoşlanmadığımızı unutmak için harcarız. Deliler hiçbir bariyer olmadan hareket ederler. Çünkü zihin parçalanmış ve dağılmıştır. Kendini toparlayamaz. Muhakeme yürütemez. Algıladığı her şeyi filtrelemeye tabi tutmadan dışa aktarır. Bunun için onların müthiş bir gücü vardır. Fakat gerçeklerden kopmak sağlıklı değildir ve işe yaramaz. Hiçbir engel ve disiplin olmadığı için o enerji yapıcı olmaz yıkıcı olur. Akan seller gibi…

Bilinçaltı enerjisinden akıllı bir şekilde yaralanmak lazımdır. Bilinçaltına söz hakkı vermek, kendini ifade etmesine imkân tanımak lazımdır. Psikolog Jung “kendini ifade imkânı bulmayan bilinçaltı karşımıza felaketler şeklinde çıkar” diyor. Bilinçaltı enerjisi zayıf ve silik kimselerin aktivitesi az olur. Fakat zihin ve bilinç bariyerinin olmaması da tam bir deliliktir. Bilinçaltını tamamen serbest bırakmak uygun olmadığı gibi onu devamlı baskılamak da uygun olmaz. Bir gün bilinçaltı patlar ve akılsızca hareket etmeye başlar. Bu olay bireylerde ve kitlelerde meydana çıkabilir. Bir deprem olayında olan hadiseye benzer. Veya bir yanardağın patlamasına benzer. Yanardağın kapağı patlamıştır. Müthiş bir enerji ortaya çıkmıştır. Artık kimse onu zapt edemez. Ta ki enerjisini tüketinceye kadar… Bu durumda akıl ve mantık çalışmaz.

Birçok bireysel ve sosyal patlamalar ihtiyaçlarına cevap verilmeyen bilinçaltının patlamasıdır. Kendini ifade edilmesine izin verilmemiştir. Öyle birikmiş bir kuvvet vardır ki kimse ona engel olamaz. Bütün enerjisini boşaltıncaya kadar püskürmeye devam edecektir. Daha evvel yapılan baskılama ne kadar derinde ise ve ne kadar uzun zaman yapılmışsa ortaya çıkan enerji de o kadar büyük olacaktır.

Geçenlerde Amerika’da ellili yaşlarda bayan bir öğretim üyesi kendi arkadaşlarını otomatik silahla taradı. Birkaç kişinin ölümüne neden oldu. Bir başka adam okul kapısında durarak genç çocukları taradı. Ondan fazla çocuğu öldürdü. Bunlar işte cevap verilmeyen bilinçaltının patlamalarıdır. Toplu olaylara sosyal bilinçaltı zaviyesinden bakmadıkça onları anlayamaz ve açıklayamayız.

Bizde terör olayı veya güneydoğu olayı veya Kürt sorunu denilen şeye ve bugünlerde Arap halkları arasında görülen ayaklanmalara bu açıdan bakmak lazımdır. İnsanların kendilerini ifade etmelerine, özgürlüklerini ve haklarını kullanmalarına kısıtlamalar getiren veya hiçbir düşünceye hayat hakkı tanımayan siyasi rejimler eninde sonunda böyle patlamalara sebep olur. Korku bariyeri bir defa da aşılınca artık kitleleri kimse durduramaz. Barajın kapakları açılmıştır, önüne çıkan her şeyi sürükler götürür. Vesselam.

Bu yazı 955 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum