Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

DİL VE KÜLTÜR SORUNLARI

24 Şubat 2013 - 18:48

 


İnsan dil ile birlikte vardır ve dil ile insan oluyor. Dili olmayan bir varlık insan değildir. Dilsiz bir insanın varlığı tespit edilememiştir. Dil olmadan insan yaşayamaz. Yıllarca önce Hindistan’da ergenlik çağında iki çocuk bulundu. Bunlar ormanda kaybolmuş ve yetişmişlerdi. Bunları alıp eğitmeye ve dil sahibi yapmaya çalıştılar. Beş on kelimeden fazlasını öğrenemeden öldüler.


Bütün insan topluluklarında dil vardır. Antropologlar hiçbir ilkel dilin olmadığını, her dilin gelişmemiş olsa da mükemmel bir yapısının olduğunu söylüyor. Dil yaratılamaz, ancak geliştirilebilir. Dünyanın en ilkel kavminin bile dili uydurulmamıştır. Dilin nasıl var olduğu açıklanamıyor. İnsanlar kendini dille birlikte bulmuşlar, dil ile insan olmuşlardır. Dilsiz insan topluluğu yoktur.


Dil bir canlı gibidir. Onu koruyup beslemek ve geliştirmek lazımdır. Geliştirmek zorla değiştirmek değildir. Onun tabii kanunlarına uyularak dil geliştirilir. Dil bizi etkiler biz de dili etkileriz. Keyfimize göre bir dil yaratamayız. Esperanto gibi suni diller vardır fakat bu hiçbir zaman orijinal ve yoktan yaratılmış bir dil değildir. Bir dil örnek alınarak yapılmış, yapısı kopya edilmiştir.


Bir dil etrafındaki dillerle alış veriş içinde gelişir. Kendi içine kapanan ve yabancı kelimeler ihtiva etmeyen diller gelişmemiş dillerdir. Dil saf olsun isteği ilkellik ve cahilliktir. Bu ancak dil ırkçılığıdır ve dile yapılacak en büyük kötülüktür. Dilde ölçü, bir kelime ve kavramın çoğunluk tarafından kullanılması ve anlaşılmasıdır. Gramer ve sözlüklere körü körüne bağlı kalınamaz.


Dili âlimler, sanatkârlar, yazarlar, düşünürler ve halk geliştirir. Sözlük ve gramer kitapları okuyarak dil öğrenilmez. Kelimelerin kullanışlarını bütün kapsamıyla bunlar veremez. Dil bir kelimeler hesap kitabı değildir. Sözlü ve yazılı konuşmalar, edebi eserler, deyimler, atasözleri, fıkralar, argolar ve daha başka zengin kullanışlardan oluşur. Dil hayatın içinde oluşur.


Her dilin içinde adi kelimeler ve terimler vardır. Her dilin içinde alt diller vardır. Kelimeler bölgeden bölgeye ve zaman içinde anlam kaymalarına, anlam değişmelerine uğrar. Sözlük çalışmaları bunu tam olarak zapt edemez. Her dilde okuryazarların, entelektüellerin, seçkinlerin farklı bir dili vardır. Bir balıkçının, bir demircinin, bir biyologun, bir hekimin farklı bir dili vardır.


Dil bir kültürün ve dünya görüşünün ifadesidir. Bu bakımdan zengin olan toplumun dili zengin olur. Yaşantısı zengin olmayan toplumun dili zengin olmaz. Bir toplum hangi bakımdan ileri ise dili de o bakımdan ileridir. Hayvancılıkla uğraşan bir toplumun dilinde bununla ilgili kelimeler ve deyimler çok çeşitlidir ve zengindir. Bilim ve felsefe ile uğraşanın da dili bu bakımdan zengindir.


Dil toplumun kültürel ilerlemesine veya gerilemesine uyar. Bu içten olur, zorlama ile olmaz. Kültürel bakımdan daha ilerlemiş toplumlarla alış verişi olan bir toplumun diline dışarıdan kelimeler girer. Buna karşı koyamazsınız. Sizin kültürel bakımdan üstün olmanız lazımdır. Bir kültür de öyle kolay var olup gelişmez. Bu asırların işidir. Birden değiştiremezsiniz.


Zamanında davranıp bilim ve teknolojik gelişmelere uygun kelimeler bulursanız belki diliniz yerli olur. Aksi takdirde buluşlara ait kelimeler olduğu gibi yerleşir. İlerlemiş toplumların kelimeleri alınır. Buna engel olamazsınız. Halk kolay anladığı ve söylenişi rahat olan kelimeleri kullanır. Onların menşeine bakmaz. Dilin en önemli yasalarından biri meramın kısa yoldan ifadesidir.


Dışarıdan yapılan zorlama ile dili kültür değişikliğinin aracı olarak kullanmaya çalışmak dile yapılan en büyük kötülüktür. Ne dil, ne kültür zorla ithal edilemez. Tarihin doğal akışını zorlamak nesiller arasında kopukluğu ve anlaşılmazlığı doğurur. Oğul babasının dilini anlamaz olur. Böyle bir dile büyük edebi ve düşünsel eserler tevdi edilemez ve yaratılamaz.


 


 

Bu yazı 1469 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum