Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

DOĞU VE BATI KÜLTÜRÜ

24 Mayıs 2011 - 21:00

Yazılı ve sözlü olmak üzere iki çeşit kültür vardır. Bu onların hâkim vasıflarından dolayıdır yoksa her kültürde hem yazılı hem sözlü öğeler bulunur. Her kültürün kendine özgü güzellikleri ve üstünlükleri vardır. Biz doğu toplumlarının kültürü genellikle sözlü kültürdür. Bu kültürde müktesebatın içerikleri nesilden nesle canlı olarak aktarılır. Yani insanlar kendinden evvelkilerin dizinin dibinde onların nefeslerini hissederek her şeyi alırlar. Onların duygularına, maharetlerine, sezgilerine, bakışlarına, mimiklerine doğrudan muhatap olurlar. Eğitilir ve şekil alırlar.
         
Batılı ulusların kültürü yazılı kültürdür. Batıda her şey yazı ile nesilden nesle aktarılır. İnsanlarının birikimleri kitaplara geçer. Kitaplara geçtiği için kaybolması mümkün değildir. Ayrıca batılı kültür akla dayanır. Tabiatı bilim ve teknik vasıtası ile egemenliğine almış, diğer uluslara üstünlük kurmuştur. Manevi huzurun ve mutluluğun sağlanamaması bu kültürün en zayıf noktasıdır. Bu aşırı bir maddeciliğin ve dünyevileşmenin sonucudur. Aydınlama ve reform hareketlerinden sonra batıda dine ve dini kurumlara olan ilgi zayıfladı. Laik ve dünyevi anlayış insanların ahlak ve maneviyat ihtiyacını karşılayamıyor. Refah insan ruhunu doyurmuyor.
         
Müslümanları eskiden üstün kılan kurumların çoğu yozlaşmıştır. En büyük haksızlıklar ve zulümler doğuda olmaktadır. Müslüman ülkeleri çoğunlukla diktatörler ve despotlar yönetmektedir. Bu kültürün hayat tarzının yaşatıldığı ve insanların terbiye edildikleri tekkeler, zaviyeler, dergâhlar ortadan kalktıktan sonra büyük bir ruhi boşluk meydana geldi. Bu saydığımız mekânlar eskiden çöldeki vahalar gibi susamış insanlara su veriyordu ve onların ihtiyaçlarına çare oluyordu. Onları hayata karşı donatıyordu. Rıza, sabır, şükür, kanaat, tevekkül, teslimiyet, merhamet sahibi yapıyordu. Artık bunlara değer verilmiyor. Bunlar bizi geri bıraktırdı deniyor.
         
İnsanların bir kısmı dini; bazı hareketleri tekrarlamaktan, bazıları da bazı bilgileri öğrenmekten ibaret sayıyor. Bu çok yanlış ve eksik bir anlayıştır. Bu anlayış bizi bir adım ilerletmez. Din ne bazı hareketleri tekrarlamaktan ibarettir ve ne de zihinsel bir durumdur. Din bir yaşama şeklidir, ahlaktır, özgeciliktir, kendini aşmaktır, fedakârlıktır. Belli mekânlarda ve zamanlarda yapılan bazı şeylerden ibaret değildir din. Dindar olmak insanın bütün hayatını değiştirir. Din hayatın her alanında ve anında yaşamalıdır. Aksi takdirde insana hiç bir etkisi olmaz. Gerçek dini hayat insanın kendini daha iyi tanımasına, anlamasına ve külli varlığa yaklaşmasına yol açar.
Müslüman âlimlerin çağdaş bilimsel keşiflerde ve icatlarda payları yoktur. Kullandıkları yöntemler ve teknikler batılılarındır. Onları taklit ederek yüksek lisanslar ve doktoralar yaptırılıyor. Şekli bir hazırlıktan sonra hiçbir orijinallik ve yaratıcılık olmadan ortaya konan eften püften şeyler unvan kazandırıyor ve bununla âlim olduklarını sanıyorlar. Bilim yapmaya çalışmıyor, bilim yapar görünüyorlar. Ele aldıkları konuların ciddiyetini kavramıyorlar, emek harcamıyorlar. Şuradan buradan malumat toplamayı ve bunu tasnif etmeyi bilim sanıyorlar. Bununla bir yere varacağımız yok. Bizim kendimize ait alternatif bir bilim anlayışı ve yöntemimiz olmalı.
         
İşin daha derinine inersek asırlardan beri İslami ilimlerde kullandığımız tek boyutlu Aristo mantığı imana uygun bir mantık değildi. Bu mantık bize bir şey öğretmiyor. Sadece bilgilerin tutarlılığını sağlıyor. Hâlbuki dindarlığın özü derin bir anlayış ve zengin bir içsel hayattır. Bu fıkıhtaki bilgilerle olmaz. Fıkıh dünyevi bir bilgidir. Bilgi edinmekle bu iş olsaydı oryantalistlerin en iyi insanlar olmaları gerekirdi. Tekke ve tasavvuf yararlı olduysa da son zamanlarda bozulmuştu. Şimdi ise sadece adı kalmıştır.  Din bizi daha bilgili kılmak için değil, daha kuvvetli yapmak içindir.
         
Biz ancak kendi kültürümüzün gösterdiği yolda ilerlersek ayakta kalabiliriz. Entelektüel sahada batıya üstünlük kurmamız mümkün değildir. Rakibinizi kendi stilinizde güreşmeye davet etmelisiniz. Yoksa mağlubiyet kaçınılmazdı. Vesselam.

Bu yazı 670 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum