Osman TEMİZBAŞ

Osman TEMİZBAŞ


DOĞUDA FEODAL YAPI ÇÖKÜYOR MU ?

29 Temmuz 2011 - 21:00

Doğu ve Güneydoğuda Aşiret yapısının tarihi eskidir. Anadolu’da siyasi birliğin olmadığı 1200–1300 yılları arasında doğu ve güneydoğu bölgelerinde aşiretler, beylikler ve mirlikler bulunmaktaydı. Bu beyliklerin bulunduğu coğrafyada genelde refah, özelde ise yer yer çatışmalar vardı. Yavuz Sultan Selim Mısır ve İran seferleri sırasında doğudaki beylikleri kendisine bağlamak istemiştir. Bu durum üzerine en güçlü mirlerden biri olan İdris-i Bitlisinin liderliğinde mirler Osmanlıya bir anlaşma metni sunmuşlardır.
             
Bu metinde öngörülen şartlar kısaca;  Mirlikler Osmanlı padişahına bağlı olacak, savaş sırasında Osmanlıya asker takviyesinde bulunacak,  Osmanlıya vergi verecek ve bu şartları sağladığı sürece kendi içişlerinde mirlerin yönetiminde olan özerk ve içişlerinde bağımsız bir  eyaleti olarak varlığına devam edecektir. Bu anlaşma metni Yavuz Sultan Selim tarafından aynen kabul edilip ferman olarak yayınlanmıştır. Bu anlaşmanın tarihi 1515’tir.Bu anlaşmanın uygulandığı 1839 yılına kadar Mezopotamya  eyaleti Osmanlı için hiçbir zaman tehlike olmamış bilakis Osmanlının gücünü perçinleyen güçlü bir odak olmuştur.
               
Osmanlı için Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim (Sarhoş Selim)’in tahta geçmesi bir kırılma noktası olmuş. Dirayetsiz, aymaz, eğlence ve kadınlara olan düşkünlüğüyle devlet işleriyle ilgilenmemiş ve Osmanlı duraklama dönemine geçmiştir. Dağılma döneminin başladığı 19.yy.da Osmanlı dağılmayı engellemek için her türlü çabayı göstermiştir. Bu çabaların ahlaki veya haklı olup olmadığına bakılmamıştır. Yine Osmanlı için 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı bir başka kırılma noktasıdır. Tanzimat Fermanının içeriği ve nedenleri bu yazının konusu değildir. Ancak Tanzimat fermanının azınlıklarla ilgili maddeleri hem Osmanlı için hem de onun bir nüvesi olan T.C. için bir kangren olan Kürt meselesinin başlangıcıdır. Özerklik ortadan kaldırılmış merkezden atanan ve bölgeyi tanımayan valiler doğu ve güneydoğunun toplumsal ekonomik yapısını bozmuşlardır. Halka tam olarak hükmedemeyen liderler, padişahlar, sadrazamlar ve devamında Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri güneydoğu üzerinde etkin olabilmek için;  bazı Mirleri, beyleri ve ağaları kendi tarafına çekerek güneydoğu üzerinde kendi inisiyatiflerini kullanmak istemişlerdir. Atatürk daha  Cumhuriyetin ilanı sırasında Tunceli ağalarından Diyab Ağayı Milletvekili seçmek için özel kanun bile çıkarmıştır.(Milletvekili olmak için ilkokul mezunu olmak gerekir; ancak Diyab ağa hariç).Cumhuriyet döneminin başlangıcında gerçekleşen Ağrı ve Zilan isyanları ve sonucunda gerçekleşen katliamlar, Şeyh Sait ve 50 arkadaşının Dağkapı meydanında halkın gözü önünde asılması, Dersim katliamı, Bediüzzaman Said-i Kurdinin zındandan zındana, sürgünden sürgüne gönderilmesi, bazı ailelerin bütün üyelerinin sürgün edilmesi(Örneğin Bedirhan ve Cemilpaşa aileleri) ve daha bir sürü baskı Kürt meselesini iyice içinden çıkılmaz hale getirmiştir.Güneydoğu ve doğunun bir bölümünde halk nezdinde hiçbir güvenirliği ve inandırıcılığı kalmayan devlet adamları ve hükümetler bazı ağa ve beyleri kendi tarafına çekerek halk üzerinde etkili olmaya çalışmışlardır.
            
Daha sonra devlet erkânı Doğu ve Güney doğuda feodal yapı, aşiretcilik ve Kürt meselesinde kurtulmanın reçetesini bulmuştur. Asimilasyon.Asimilasyonu gerçekleştirmek için bazı ağalar ve beyler devlet tarafından piyon olarak kullanılmıştır.Hatta 50’li yıllarda İnönü tarafından hazırlanan Şark Raporunda hangi aşiretlerin asimilasyona uygun olduğu hangilerinin olmadığı detaylı olarak belirlenmiştir.Söz konusu rapora meclis arşivlerinden ulaşılabilir.Cumhuriyetten günümüze kadar bu politika aynı şekilde devam etmiştir.Ecevit toprak reformu ile 70’li yıllarda bu durumu çözmeyi düşünmüş ama Ecevit’in birçok düşüncesi gibi bu düşüncede siyasi bir iradeye dönüşmemiştir.Özal, Kürt sorununun çözümünün demokratikleşmeden geçtiğini söylemiş ve bu düşüncesini hayata geçirme anlamına gelebilecek uygulamalarda yapmıştır.Ancak Demirel’in liderliğini yaptığı derin devlet Özal’ı öldürmüştür.Hatta Özal öldükten sonra cumhurbaşkanı olan Demirel’in ilk açıklaması da ‘’Devleti kurtarmaya geldim’’ olmuştur.Devlet tarafında yer alan ağalar güçlenerek varlığına devam etmiş, devlet tarafında yer almayan ağalar ise ya sürgünde ölmüş ya da cezaevlerinde itibarı ve hayatı kaybolana kadar tutulmuştur.Hatta Çiller döneminde iyice güçlenen feodal yapı  ağalık sistemi o kadar çok güçlenmiş ki örtülü ödeneklerden yapılan gizli ödemeler devletin her türlü imkanını ve gücünü ağaların ve aşiret reislerinin hizmetine vermesiyle güçlerine güç ve failli meçhul cinayetlerin artmasına yol açmış kardeş kanı Mezopotamya da dinmeyecek şekilde sürmesine öncülük yapılmıştır..
               
Gelelim Ak Parti dönemine. Medyada ağalık sisteminin çöktüğü, bu çöküşün hizmetten kaynaklandığı popüler bir konu olarak tartışılmaktadır. Ak Parti Türkiye Cumhuriyetinde ilklere imza atmış ve atmaya devam etmekte. Artık Vesayet sistemi ortadan kalkmış Askeriye, YÖK, Yargı vb. kurumların hükümdarlıklarına son vermiş doğuda da  Yıllardır süre gelen Ağalık sistemi TBMM’de temsil yetkisini yitirmeye başlaması ile yeni bir dönüm noktasına yol açmıştır..
           
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yıllardır hükümranlıklarını sürdüren feodal zihniyet çözülmenin eşiğine gelmiş durumda, geçmiş dönemleri, irdelediğimizde sürekli aşiret ağaları sırtlarını devlete dayayıp TBMM’de güya halkı temsil etmeye çalışmışlardır. Dokunmazlık zırhına bürünüp siyaseti koz olarak kullanıp mazlum halk üzerinde sömürü yapılmış kendi yandaşlarına büyük ekonomik zenginlikler elde etmişlerdir.

Şuan ki sürece baktığımızda Ağalar listelerde artık boy gösteremiyorlar ve mecliste yer alamıyorlar bunu Ak Parti hükümeti başarabildi ve doğudaki oy oranını katlayarak başarısına başarı katmıştır, hizmet anlayışına ağa değil, paşa değil; halkın içinden gelmiş eğitimli ve kültürlü insanlara yer vermesiyle doğu halkı için hayal olan bir gerçeği başarabilmiştir;Bundan sonraki süreci hükümetin daha iyi analiz edip hizmet anlayışında işin ehli olan siyasetçiler ve bürokratlarla yola devam etmesi ve oto kontrolün sağlayabilmesi için denetim mekanizmasının oluşturup temsilin halkın öncülüğünde yapılmasında öncülük etmesi gerekmektedir.
            
Doğuda listelerde yer alamayan aşiret ağaları kendi oy potansiyelinin fazlasıyla yeterli olduğunu düşünüp bağımsız aday olmuşlardır .Ama halk sandıkta en güzel cevabı kendilerine vermiş onları meclise göndermemiştir, halkımızın bilinçlenip artık hizmet edenleri desteklemesine bunun en bariz örneğidir.
Bundan sonraki süreçlerde bireylerin değil, toplumun çıkarlarını gözeterek feodal yapının bitmesi konusunda umut varili  gelişmeler olduğunu görülmekte kısa dönemde  olmasa da uzun vadede çok büyük bir başarı elde edileceğini düşünülmektedir. Siyasi partiler, halka mal olmuş temiz siyaseti benimseyen liyakatli bireylerle çalışıp topluma hizmeti götürmeye çalışmakta bununla beraber Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde aşiret reisleri büyük oranda kan kaybına uğramakta yıllardır devletin gücünü kullanıp dokunmazlık zırhına bürünüp çete, mafya, ihale yapılanmasına zemin oluşturmuş feodal zihniyet bundan sonra ki süreçlerde bunu yapma olanağını yitirmiş olmaktadır.
 
Acaba yeni gelen siyasi konjonktür feodal  zihniyetin yolunu mu takip edecek yoksa toplumsal olguları ele alıp çözüm önerileri mi oluşturulacak bu süreci hep birlikte izlemekte fayda var.

Artık halk halkı düşüneni, halk olanı ve halkla olanı, yani kendilerinin gerçek temsilcilerini temsil-i Mecliste görmek istemiş ve Türkiye de bir ilki gerçekleştirmiştir.

Siyasete yeni bir çehre yeni bir bakış açısı gelmiştir. Doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde böylelikle ilk kez demokrasi sandığa yansıtılmış olmaktadır yıllardır beri, demokrasinin gereği olarak yapılan seçimlerde feodal yapının egemen olduğu doğu bölgelerinde halkta oy veriyor bu bölgedeki oy oranı  Türkiye halkının toplam oyunun üçte biri kadardır. Ama şimdiye kadar bu bölgede kullanılan oylar ağların ve feodal yapının isteği doğrultusunda verişmiş liste başlarında  oy avcılığından başka bir şey düşünmeyen siyasi partiler, oradaki halkın oyunu almak için illaki yöre ağalarından veya aşiret zenginlerinden birinin liste başlarında göstermeleri  halkın büyük bir kısmının nefretini celp etmiş o partiye oy verse dahi içine sindirememiş. Böylelikle ağalık sistemi sürüp gitmesine siyasi partiler öncülük yapmışlardır demokrasi sandığa yansıtılmamıştı demek oluyor ki yıllardır bu oylar güdümlü kullanılmış ilk kez doğuda halk kendi iradesiyle sandığa gitmiş ve halkın kendi temsilcilerini meclise yollamıştır çünkü liste başlarında artık ağa, paşa yoktu artık hizmet ehli kişiler vardı.

Bu yazı 4770 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum