Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

ERCİŞ DEPREMİ VE SİVEREK

30 Ekim 2011 - 22:00

 
Bizim çocukların her sabah söylediği kutsal bir yalan vardır. Türk’üm, doğruyum, çalışkanım!
 
Ne için ve nerden geldiği herkesçe malum olan bu kutsal yalan, gözlemlerimize göre maalesef bu ülkenin insanlarına erdem adına hiç bir şey verememiş. Aksine doğruluk ve çalışkanlığı öğrenmesini bile engellemiş gibi gözüküyor. Çünkü kendisine her gün bu kutsal yalanı okutanlar da doğruluk ve çalışkanlığı yaşayamamış dolayısıyla da yaşatamamışlardır.
 
Van depreminin ardından Siverek ilçesinden büyük bir özveriyle başlattığımız yardım kampanyası umduğumuzun fevkinde ilgi odağı oldu. En ücra köylerden bile ummadığımız yardımlarla karşılaştık. Belediyemizin sağladığı kamyonlarla Van yollarına düşüyoruz.. Arkamızda Siverek İ.H.H gönüllüleri ve Memur-Sen camiasının neferlerini bırakarak. Yardım kamyonlarımıza yolda büyük bir ilgi var. Yoldan geçen araçlar, Siverek Yardım Grubu yazısını okuyunca duygulanıp selam veriyor. Bitlis’te su kamyonumuzun önündeki EĞİTİM-BİR-SEN yazısını gören Bitlisli üyelerimiz etrafımızı sarıyor, neler yapabilecekleri hususunda bizi hoşnut ediyorlar… Duygulandırıcı bir tablo.
 
Ne güzel örgütlü çalışmak. Ne güzel Türkiye’nin her yerinde bir gönüldeşinizin olması… Akşam gece saatlerinde Erciş’e varıyoruz. İ.H.H yetkilileri büyük bir sevinçle karşılıyor bizi. Tamda akşam yemeğinin servis yapıldığı bir sırada suya olan ihtiyacı gideriyoruz. Depremzedeler bizi bağrına basıyor. Siverek yazısını okuyanlardan ağlayanlar bile var… Geceyi İ.H.H neferi olarak yardım dağıtım işiyle geçiriyorum. Gece saat 03.00’e kadar fay hattı 13 defa sarsmaya devam ediyor bizi. Siverek’ten gelen zabıta ekibini karşılıyorum. Onlarda da büyük bir heyecanla yardım etme isteği var. Biri birinden iyi. Gece Belediye Başkanı arıyor: “ ne tür ihtiyaçları varsa ben hazırım”. Ne güzel bir duygu kişinin tanımadığı bilmediği insanlara yardım için seferber olması.
 
Sabah erkenden kahvaltı dağıtımı için İ.H.H’nın seyyar mutfağındayız. Edirne, Antalya. Tarsus, Midyat, Diyarbakır, Zonguldak… ve birçok yardım kamyonları sıraya girmiş… Allahım bu ne aşk! Bir anda şaşırıyor; gelen yükleri nereye boşaltacağımızı düşünüyoruz. İhtiyaç sahipleri bir bir beliriyor. Kucağında çocuğuyla, kolunda yaşlı babasıyla vatandaşlar İ.H.H’nın kapısında. Herkese şefkatle merhametle yaklaşılıyor, ihtiyaçlar gideriliyor. Geceyi büyük bir soğukta geçirmiş gönüllüler ayaküstü atıştırmadan sonra tekrar, yardıma muhtaçları belirlemek için bölgelere yayılıyor. Bununla kalmıyorlar, tespitten sonra ihtiyaçlar akşam kapılara bırakılacak.
 
Bu duygu yüklü güzel çalışmalardan sonra aklımı yiyip bitiren, insanlığın sus pus olduğu ve belki de aşağıların en aşağısına düştüğü birkaç manzarayı çizmeden de geçemeyeceğim.
 
İyi duygularla çevresinden kendi imkânlarıyla yardım toplamış vatandaşlar Erciş’teki profesyonel kuruluşlarla irtibat kurmadan kendi imkânlarıyla yardım dağıtmaya çalışıyorlardı. Kriz merkezinin önü bir anda hareketlendi dönüp arkama baktığımda batan gemiyi yağmalayan leş kargalarının belgeselini izledim ne yazık ki.
 
insanlığın en alçak seviyesine şahit oldum. Çevre il ve ilçelerden yağmaya gelenlerin bir birlerinin elinden mal çekerken çekilen fotoğrafları medya tarafından tüm Erciş’e mal ediliyordu o sıralarda… Dahası gözlerini ırk taassubu bürüyenler, bunu belli bir kavme bile mal etmeye çaba gösterdi. İ.H.H doğu ve Güneydoğu sorumlusu Sellahaddin Bey, büyük bir olgunlukla bu manzaranın mealini bizlere yapıyor. İnsan bu hem aziz hem rezil mertebelere gelebiliyor diyor.
 
Çadır alma sırasındakilere birisi haykırıyor: “hepiniz ölesiniz diye size Kızılay yazlık çadır getirmiş” halk galeyana gelip homurdanmalar başlıyor, küfredenler, haykıranlar ve isyan edenler… Bereket yigit bir Kızılay görevlisi: “ yahu el insaf, bizim yazlık ve kışlık diye bir çadırımız yok ki, hepsi tek tip” diyor ve millet biraz yatışıyor. Bu ve bunun gibi binlerce provakatif eylemlere sık sık rastladık.
 
Halk arasında konuşulan konulardan biri de PTT ile gelen kargolardan çıkan çakıl ve kum dolu Türk Bayrağı sarılı koliler masalı. Buna inanıp mesaj atanlara bile rastladık. Sağ olsun Diyanet-Sen Başkanımız kendisine de gelen bu mesajlardan birinin sorumlusunu arayarak uyardı.
 
Müge ANLI ismindeki spikerin yorumlarına hak verenlere de rastladık. Özellikle 25 askerin öldürülmesi olayının Allah tarafından hoş karşılanmadığı, kimsesiz savunmasız ve zorunlu olan askerlik mesleğindeki masum gençlerin keklik gibi avlanılmasının zemini hiddete getirdiğini dile getirenleri ve bunları büyük bir can kulağıyla dinleyenlere de rastladık.
 
Yazının başında da belirttiğim gibi her gün doğruyum, çalışkanım demekle maalesef insanlar doğru ve çalışkan olamıyor. Beşere dünyanın faniliği ve baki bir alem için çalışmanın önemi anlatılmadıktan sonra hiçbir beşeri fikir kişileri mutlu ve erdemli kılamıyor ne yazık ki…
 
 
Her ne olursa olsun, dört MEMUR-SEN fedaisinin başlattığı bu gönül yardımı, tamamen Siverek’e mal oldu çok şükür. Özgür-Der, Siverek Yardımlaşma Derneği, Siverek Belediyesi ve birçok yardımlaşma neferi, bu işi samimi olarak ancak bu kadar yapabilirlerdi. Dönüşümüzü zafer sevinciyle karşılayanlar bizlere onur verdi. Sonuç olarak diyebiliriz ki Siverek Sivil Toplum Kuruluşları artık bir bütün ve MEMUR-SEN bunu başarabildi. Teşekkürler Siverek… Teşekkürler Anadolu’nun Gönül Fedaileri…
 
Selam ve Muhabbetle...
 
 
Rayiha
 

Bu yazı 1005 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum