Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

EVLENMEYEN İNSAN PSİKOLOJİSİ

25 Haziran 2011 - 21:00

EVLENMEYEN İNSAN PSİKOLOJİSİ

Cuma Özusan

İnsanın içinde yaşadığı topluma ve bütün insanlığa bir borcu vardır ki o da onun devamına katkıda bulunmaktır. Bunu da evlilik vasıtası ile yapar. Evlenmek aynı zamanda insanlarla işbirliği yapma kabiliyetini ortaya koyar. İnsanın sosyalleşmesinin en önemli alanlarından biri evliliktir. Sosyal ilgisi zayıf kimseler kendi kendileriyle yetinirler. İnsan ancak başkalarıyla var olduğunun farkına varır ve tamamlanır. Tek başına yaşayan insanın davranışları ahlakilik ifade etmez. Tek başına yaşayan insan iyi veya kötü değildir. İnsan cemiyetin yardımına ve desteğine muhtaçtır. Diğer canlı türleri gibi hemcinsleriyle ortak yaşamaya ihtiyacı vardır. Tek başına kalsaydı yok olup giderdi. Öyle ise cemiyet hayatını kimse küçümseyemez ve ondan uzak kalamaz. Psikologlar yalnız maddi değil, ruhi bakımdan da gelişmemiz için cemiyetin varlığını şart görürler. Dil, din, örf ve adetler, giyim ve kuşam, meslek ve sanatlar toplumun eseridir ve bunlar olmadan insan düşünülemez.

Yeryüzündeki bütün canlı türleri varlıklarını yeni doğanlarla sürdürürler. Eğer üreme olmazsa insan varlığını koruyamaz ve yok olur giderdi. Hayat her yere yayılmak ister. Karada ve denizde çoğalmaya çalışır. Etrafa spermler ve tohumlar saçarlar.  Evlilik, insanlığın istikbalini garantiye almak için bireylerin üzerine düşen bir sorumluluktur. Bu sorumluluktan kaçan kimse kendisine düşen görevi yapmamış, insanlığın devamına hayır demiş olur. Akıl ve beden hastalığı hariç hiç bir mazeret evlenmemeyi haklı çıkarmaz. Evlenmekten kaçınan kimse bilsin ki onun ana ve babası bir evlilik sonucu onu dünyaya getirmiştir. Öyle olmasaydı bugün olmamış olacaktı. Evlenmeyen kimselerde gerçeklik ve sosyallik duygusu zayıftır. İş birliğine yatkın değillerdir. Çoğu zaman asalaktırlar. Başkasının sırtından geçinmek isterler. Rahipler, dervişler, manastırdakiler, münzeviler çalışmayıp insanların yaptıkları yardımlarla geçinirler. Hâlbuki peygamberimiz “İnsan için en helal rızık emeğiyle kazandığı rızıktır” buyuruyor. Psikologlar insanın sosyal duygusunun kuvveti oranında akıl sağlığını koruyabildiğini söylemektedir. Evlenmeyenler insanlarla geçinemeyen, ortak bir yaşamı beceremeyen, kendini eksik hisseden, hayattan korkan ve tolumdan kaçan kimselerdir.

İslam ruhbanlığı hoş görmediği gibi bekârlığı da hoş görmemiştir. Peygamberimiz evlenmiş,  insanlara evlenmelerini tavsiye etmiştir. Bir hadisinde: “evlenmek benim sünnetimdir, benim sünnetimi terk eden benden değildir” der. Başka bir hadisinde de:“Eşi olmayan kendine bir eş edinsin” demiştir. Adler insanın üç önemli sorunu olduğunu söyler: iş, eş, arkadaş. Ona göre bunlarda başarılı olamayan kimselerin akıl sağlığı bozuktur. Evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak, işi ve arkadaşları olmak insanı gerçek bir dünyada yaşatır, hayali şeylerin peşinden koşmaktan kurtarır. Bekârların çoğu uçuk fikirler taşırlar. Bazıları, dine uygun bir yaşantı sürdüremeyeceği korkusuyla evlenmediklerini öne sürerler. Bu düşünce topluma karşı gizli bir düşmanlığı ve suçlamayı içermektedir. Yani herkes kötü kendisi iyidir. Bunlar esasında evlenirlerse kadın derdini çekemeyeceğini, üstünlük hayallerinin suya düşeceğini bilirler. Hiç kimse bir başkasıyla yaşamasını bilmeden, onun derdini çekmeden gerçek bir olgunluğa kavuşamaz. Dünyadan ayrı bir din, dinden ayrı bir dünya yoktur. İnsanların en üstünü evlendi ve kadınların nazını çekti. Bu hususta insanlara örnek oldu. Birçok insan karısının eziyetini çektiği için evliyalık mertebesine yükseldi.

Her insan yaşam tarzı ile insanlara böyle yaşamak gerektiğini anlatır. Birinin “Ben evlenmesem bir şey olmaz, insanlar bana bakmazlar” demesi yanlıştır. Sizin yaşam tarzınızı insanlar seçerlerse insanlık zarar görecekse o yaşam tarzı normal değildir demektir. Evlenmeyenler genellikle bencil ve kendini beğenmiş kimselerdir. Dostları ve arkadaşları olmaz, ancak bağlıları olur. İhtilalcı ve radikal fikirleri benimserler. Ya hep ya hiç derler. Gayret sarf etmeden büyük şeylere kavuşmayı tasarlarlar. Evlenmemiş büyük adamların varlığı evlenmemeyi normal yapmaz. Anormallik deha ile birlikte de olabilir. Topluma hizmet eden büyük önderlerin hemen tamamı insanların içinde yaşamışlar, onlarla birlikte hareket etmişler, onların eziyetlerinden kaçmamışlar, tek başına yaşamamışlardır.  Mesela Peygamberimiz Arapların içinde onlar gibi yaşamıştır. Efendimiz  “insanların en hayırlısı insanlara yararlı olandır” ve yine “başkaları ile arkadaşlık etmeyen ve kendisi ile arkadaşlık edilmeyen kimselerde hayır yoktur” demiştir.

Elbette her evliliğin insanı normalleştirdiğini söylemiyoruz. Evlendiği halde ruh sağlıkları bozuk insanlar vardır. Bunlar başkaları üzerinde egemenlik kurmaya çalışan, ortaklığı beceremeyen egoist insanlardır. Adler kadın ve erkeğin birbirine üstünlük kurmaya çalışmasının yanlış olduğunu söyler. Eşler arasında eşitliği, saygıyı ve sevgiyi savunur. Üstünlük amaçlarını tatmin etmeye alet edilen bir evlilik huzur ve mutluluk sağlamaz. Evlilik bir sınavdır. Evliliği yürütemeyen kimse işte ve arkadaşlıkta da başarılı olamaz. Adler uzun zaman geciken evliliğin kişiyi oto erotizme sürükleyeceğini ve işbirliği kabiliyetinin zayıflayacağını söylüyor. Karşı cinse yönelmek toplumsal ilgiyi geliştirir. Refahın ve uygarlığın gelişmesiyle evlenme yaşı yükselmiştir. İnsanlar otuz yaşından önce evlenmemektedirler. Bu yaşa kadar bekâr kalmak sosyal duygunun ve ortak yaşam arzusunun gelişimini zayıflatır.

Vesselam. 25 Eylül 2010.

Bu yazı 3738 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum