Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

Fırat'ın doğusunda normalleşme adımları

31 Ağustos 2012 - 07:43

Bazı olaylar vardır ki hayatı olağan dışına çıkarır. Hüzün, üzüntü ve yeise kapılır insan. Mesela Gaziantep’te içinde çocuklarında olduğu tamamı sivil 9 insanın öldüğü bombalı saldırı gibi. (Şiddetin dilini kullanıp topluma korku salan yasal kılıfa bürünen ve gayri yasal her türlü gücü şiddetle telin ediyor /lanetliyor/kınıyor ve ölenlere rahmet ailelerine de baş sağlığı diliyorum.)

 

Ama bazı olaylar da vardır ki olağan dışı olan gerilimli hayatı olağana çevirir. Yaşama sevinci katar insanın ruh dünyasına, insanla beraber toplumun huzuru perçinleşir. Hayata olağan bir akış getirir. Düşmanlık, kin, nefret ve intikam yerini barışa, selamete ve bir arada yaşama sevincine bırakır.

Evet, Siverek son dönemlerde bu iki farklı duyguya da ev sahipliği yapıyor. Gaziantep saldırısında biri çekici şoförü biride öğretmen olmak üzere iki Sivereklinin de ismi şüpheli sıfatı ile adı anılır oldu. Bu olay Siverek için olağan dışı bir olay olup nerede ise tüm toplumun gerilmesine neden oldu.

Bir de Sabah gazetesinin yazarı MAHMUT ÖVÜR iki yazı ile Siverek’te gönüllü köy korucularının Tutumlu köyünde sebep olduğu trajediye değinip sorunu ulusal basına taşıdı.

Mahmut ÖVÜR "Korucular Tapulu Arazisini Vermiyor" başlıklı yazısında sorunu şöyle özetlemiş.

"Siverek'in Tutumlu köyünde aşiretiyle birlikte yaşayan Milli, 1980'de siyasi nedenlerle köyünü terk etmiş bir aşiret lideri. Türkiye'ye dönemediği için köyünü ve köylüleri himaye etsin diye 1989'da Romanya'da buluştuğu Sedat Bucak'a emanet etmişti.

Ama çok değil, 4 yıl sonra işler değişecekti. Bucak ailesi korucu olmuş Tutumlu köylülerini de korucu yapmak için zorlamaya başlamıştı. Ancak köylüler ne koruculuğu ne de zorlamayı kabul etmedi ve köyü terk ettiler. Böylece 20 bin dönüm araziyi Bucak'ın köye yerleştirdiği korucular kullanmaya başladı. Hatta küçük bir bölümünü de satın aldılar.

Bu durum 2010'a kadar sürdü. O yıl aşiretin lideri Mehmet Milli Türkiye'ye döndü ve gidip tapulu arazilerini geri istedi. Ancak elinde silahı olan devletin korucuları devletin tapusuna rağmen köyü geri vermedi. Devlete başvurmak, Urfa valisine, Siverek Kaymakamı'na gitmek de sonucu değiştirmedi. Böyle şey olur mu demeyin. Bu gerçek şu anda devletin gözü önünde Siverek'te yaşanıyor. Peki çözüm?

Merak ediyorum, Urfa'da devlet, vatandaşa sahip çıkıp bir çözüm üretecek mi?” Demişti.

Bu yazısının akabinde bilgi kaynaklarımıza göre Siverek Milletvekillerinden Sayın Kasım GÜLPINAR ve Sayın Zeynep Karahan Uslu başta Ankara’daki bürokrasiyi ve Yerel yöneticilerden Vali, Kaymakam, Emniyet Müdürleri gibi idarecileri devreye koyarak olayın tatlılıkla çözülmesini için çalışmalar başlatıldı. Bilgi kaynaklarımızın ifadelerine göre Devlet erki iki aile arasında mekik dokuyup adaletin tesis edilmesi için baskılar yapmaya başladı.

Mahmut ÖVÜR ilk yazısından sonra Siverek Kaymakamlığına gönderdiği bilgilendirme mektubundan kendisine gelen cevabı ikinci bir yazında kaleme almış.

Mahmut ÖVÜR "Kürt Sorunu ve Koruculuk Sistemi" adlı ikinci yazısından Siverek Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu’nun kendisine gönderdiği bilgilendirme mektubundan alıntılar yaparak meselenin geldiği noktaya değinmiş.

Bir süre önce Urfa'nın Siverek ilçesine bağlı Tutumlu köyüne dönemeyen Mehmet Milli ve akrabalarının hikâyesini aktarmış ve devletin ne yapacağını sormuştum. İki gün önce devletten cevap geldi. Siverek Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu'nun gönderdiği cevaptan, karmaşanın sürdüğü ama devletin de "eski devlet" olmadığı anlaşılıyor. Artık karşımızda vatandaşı ciddiye alıp cevap veren bir "devlet" var.

Kaymakam Hersanlıoğlu, Urfa Valisi Nuri Okutan'ın da bilgisi dahilinde neler yapıldığını şöyle anlatıyor: "İlgili şahıslarla yüz yüze görüşme yapılmış, söz konusu korucuların köyden çıkartılmaları veya mülkiyetin belirli bölgesinde çiftçiliklerine devam etmeleri istendi. Kaymakamlığımızca söz konusu korucular ile yapılan görüşmelerde 18.000 dekarlık arazinin tek başına ilgili şahsın olmadığı, kendileri dâhil 75 kişinin bu topraklar üzerinde mülk sahibi oldukları, kendileri şuan tapuları olan, taşları temizlenmiş ve sulama sistemi kurulmuş olan 540 dekarlık alan için 5.000.000 TL bedel istemişlerdir. Korucuların yakınları ile arabuluculuk çalışmaları devam edilmekte olup, Mehmet Milli'nin köydeki mallarının kullanımı ile ilgili hiçbir problem olmayacağı kendisine izah edilmiştir."

Mahmut ÖVÜR'ÜN bu meseleyi ulusal basına taşıması Mehmet Milli ve ailesi için meselenin de çözülmesine neden oldu.

Yine bilgi kaynaklarımıza göre 3 Eylül 2012 günü Şanlıurfa Milletvekili Kasım Gülpınar, Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç, Siverek Kaymakamı Hamza Erkal ve Emniyet birimlerinin de katılacağı bir törenle Mehmet Mili ve ailesine toprakları geri verilecek.

Doğrusu Fırat'ın doğusuna Ergenekon ve Susurluk soruşturmaları her ne kadar uzanmadıysa Fırat'ın doğusunda da normalleşme ve değişimin devam etmesi sevinç verici bir gelişme olarak okumak gerek.

Siverek'te bu iki ailenin gösterdiği sağduyu ile köy ve toprakların devri, olası başka mağdur kişilerinde köy ve topraklarına kavuşmasına imkan verecektir.

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz hayatın normalleşmesi insanda gerekse de toplumun genelinde yaşama sevincini artırır. Huzur ve barışın sağlanmasının insanda oluşturduğu sükûnet/teskinlik duygusu ne hoş

Coğrafyam başta olmak üzere güzelim Siverek şehrinde birlikte güzel günler yaşama temennisi ile..

 

 

Bu yazı 3786 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum