Prof. Dr. Yılmaz Emre

Prof. Dr. Yılmaz Emre

[email protected]

Gurbet içinde Gurbeti Yaşayan :İzzet Çiftçi

07 Ekim 2020 - 09:53




Lise öğrenciliğimin sırasında; “Kasaplar Çarşısı”nın giriş kısmının karşısında “Din görevlileri Derneği Lokali” vardı. Yani eski Sümerbank’ın hizasında ve Köran Otelinin bitişiğinde bir çayhane gibi tek gözlü bir mekandı. Okulun olmadığı zamanda arkadaşlarla oraya takılır ve güncel meseleleri konuşurduk. Sınırlı müşterileri vardı bu mekanın. Birkaç öğretmen, bazı cami görevlileri ve halktan sınırlı kişiler..Ancak bu müdavimlerin ortak özellikleri muhafazakar ve “Milli Gazete” okuyucuları olmalarıydı.. Sıcak ve samimi sohbetler yapılırdı. Dernek Başkanı Mahmut Yüksekkaya’idi. Mahmut Hoca pratik düşünen ve sorun çözen bir kişiliğe sahipti. İşte bu mekanda tanıştık İzzet Çiftçi ile..Sömestr veya yaz tatillerinde ortak arkadaşlarımızın aracılığıyla bu mekanda veya “ Ağaçhanların Parkı”nda görüşür ve sohbet ederdik. Aslında aynı hassasiyetlere sahiptik. Fakat olaylara bakış noktasında da fikri nüans farklılıklarımız vardı. Zaman zaman bunları müzakere ederdik.. Ama bu bizi ayrı cenahlara sürüklemezdi. O gurbete ilim tahsil etmeye gitmişti. Biz de “gitmek” için gün sayıyorduk. Hatta biraz da kendisine imreniyorduk. Onun bu “gurbet” sevdasının “kaderi” olduğunu yıllar sonra öğrendim.


Evet nedense her yazdığım dostum ”Haliliye Mahallesi”nden ve “Şair İbrahim Rafet İlkokulu”ndan.. İzzet için de bu   geçerli.


1959 yılında Haliliye Mahallesinde doğmuş. Bazen kendisine takılır Haliliye Mahallesini “ğıllık Mahallesi” diye adlandırdığımda o da bu şakamı tebessümle karşılar. Babasının adı Hıdır, Annesinin adı Ümmühan.. Babasını hatırlamıyorum. Ancak Annesiyle Bursa’da tanıştım. Sahi yeri gelmişken Ağabeylerinden de bahsedelim. İzzet’in hayatını şekillendiren Ağabeyleridir. Ben şahsen iki ağabeyini çok iyi tanıyorum. Bunlar M.Emin Çiftçi ve Prof. Dr. Süleyman Çiftçi.. Diğer ağabeyleri rahmetli Hasan Çiftçi Karayollarında çalışmış, İsmet Çiftçi Veremle Savaş Dispanserinde, Osman Çiftçi Hacı Yusuf Hanında terzi, Alman gurbetçisi Cuma Çiftci, Astsubay emeklisi Mahmut Çiftci ve Siverek’te ikamet eden Ağabeyi Zülfikar Çiftci..Yani kalabalık bir aile. .O kadar da birbirine düşkün kardeşler.. Dedim ya iki ağabeyini tanıyorum. Olabildiğince mütevazi ve naif insanlar.. Hele Süleyman Ağabeyin o sert


görünüşünün altındaki müslümansı nitelik ve gösterişsizliği hepimize örnek olmalı diye düşünüyorum. Bu yazı serisine kendisini dahil etmek istediğimde bile kibarca reddedişini şaşkınlıkla karşılamama rağmen, oradaki tutumunu da mütevaziliğine bağladım. Halbuki bilimsel çalışmaları ve diğer vasıflarıyla her Siverek’linin tanıması gereken bir şahsiyettir. Öte yandan ailesine sahip çıkışları da   şimdilerde olmayan ve kayıp olan güzelliklere örnek bir davranıştır. M. Emin Ağabey ise yıllarca acı vatan Almanya’da kalmış ve hala kalmaya devam etmektedir. Ancak gönlünden memleket sevdasını hiç silmemiş ve mütevazi yatırımlarını da memleketine yapmaya çalışmıştır. İşte bu güzel ve nitelikli büyüklerinin gölgesinde büyümüş İzzet Çiftci.. Çocuk iken; Nahır’a hayvan götürüp-getirmiş;ayrıca Çercilik, gazete ve soğuk su satmak,; mazatta “kuruşculuk”, Sulu camii’nin önünde akşama doğru yoğurt satmak, kavak ağaçlarını soymak işi, gündelikçi olarak mercimek yolmaya gitmek ,Hacı Abuzer ile Hacı Yusuf Hanlarındaki kahvehanelerde çıraklık ve Emina Şekerci’den alınan mevsimine göre macunlu şeker ve almalı şekerleri alıp- satmak gibi işleri yaparak kendini hayata hazırlamıştır.


İzzet’in hayatında bazen tesadüfler bazen şansızlıklar önemli rol oynamış. Örneğin daha iki yaşındayken ABD’nin yardım kapsamında verdiği ilaçlı buğdaydan yapılan ekmeği yemesinden dolayı, uzun süre ölümcül bir hastalıkla boğuşmuş. Doktor tarafından önerilen hava değişimini köyde geçirirken, yılan zehiri sayesinde bu hastalığı atlatma öyküsü vardır. Ayrıca dört yaşına kadar duymasına rağmen, konuşamaması bir şansızlık iken, Mahmut Yüksekkaya Hoca’nın Babasının önerisi üzerine bir Cuma günü seladan önce müezzin minare kapısını açarken, Bismillahla anahtarı ağzında çevirmesiyle tesadüfen konuşmaya başlamıştır. Haliliye Mahallesinin bu narin ve beyefendi evladı da Şair İbrahim Rafet İlkokulunda ilk öğretimini tamamlamıştır. O zaman Ağabeyi Osman’ın terzi dükkan ortağı olan Ramazan Acar Hoca’nın etkisiyle Yatılı İmam-Hatip Lisesi sınavlarına girerek, Gaziantep İmam-Hatip Lisesine girmeye hak kazanıyor. 1976’da bu okuldan mezun oluyor Aynı yıl Gaziantep’te diyanette göreve başlayarak memuriyete ilk adımı atıyor. Bu süreçte 1977-1978 öğretim yılında Manisa Spor Akademisine girerek, yüksek tahsiline başlıyor. O dönemde Türkiye’deki şiddet sarmalının bir parçası olmamak adına 1980’nin ilk ayında bu kez Almanya serüvenine başlıyor. Yıllar çabuk geçiyor.. Almanca dil kursu, üniversiteye kayıd ve hatta imam olarak tekrar görev alma.. Daha sonra İ.T.Ü Elektrik Mühendisliği Bölümüne yatay geçiş.. Bu okul’dan mezuniyetten sonra evlilik, iş hayatı ve kültürel faaliyetler için tekrar “Almanya Acı Vatana” avdet.. Ve orada geçen bir ömür.. Allah rızası için kültürel faaliyetler..Güzel bir aile, çocuklar ve saygın bir çevre.. Ancak hep aklında İmam-Hatip 1. sınıftayken unutamadığı bir olay yüzünden Babasına “Buradan gidelim.” yalvarmasıydı.. Siverek’te şahit olduğu bir kan davası olayında alakasız bir komşularının öldürülmesi, onda “gurbet sendromu”nun oluşmasına neden oldu. Ailesi de aslında Elazığ’la başlayan gurbet yaşamını bugün Ülke’nin değişik illerinde üst düzey bürokrat, öğretim üyeleri, mühendis, doktor ve diğer alanlarda hizmet ederek, asla Siverek ve köklerini unutmadılar..


Ben de bu güzel ailenin bireyleri ile tanıştığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. Bu vesileyle bu iyi insanlardan oluşan bu Koca Ailenin her ferdine bir ömür boyu sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyorum.

Bu yazı 7860 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum