KONUK YAZAR

KONUK YAZAR

[email protected]

GÜZELLİKLERDEN TAT ALABİLMEK

20 Kasım 2011 - 22:00

 Bir çok insanın güzel bir görüntüler karşısında sıradan tepkiler vermesi alışılmıştır. Örneğin çok güzel manzara karşısında manzaranın harikalığı hakkında bir çok insan “ne kadar güzel bir yer burası” gibi sıradan ve düz yorumlar yaparlar. Bu insanın içinden gelen bir yorum olsa da, karşısındaki görüntü hakkında detaylıca düşünmediğinin alametidir. İnsan detaya indikçe görüntülerin, seslerin harikalığını ve lezzetini daha iyi düşünebilir. Kendisi için her an özel yaratılan bu güzellikler tabii ki insan ruhuna lezzet ve güzellik verir. Fakat bunları sadece zevk olarak düşünmek de yanlış olur. Çünkü güzellikler de sonludur ve bir gün yok olacaktır. Her nasıl ki insan dünyada misafir gibi kısa bir süre kalacaksa, dünyamız, evren, bitkiler ve hayvanlar da elbette yok olucudur. Gafil insanların aksine olayları yatılış gözü ile değerlendirmek, hem hissedilen güzelliği artıracak, hem de her an ölümü düşünmeyi ve dünyanın ne kadar acizlikler içinde yaratıldığını anlamamıza vesile olacaktır.
Evrenin ve içindekilerin ne derece hassas ve harika bir düzenle yaratıldığını anlamak için kısacık örnekler bile yeterlidir. Anne karnında bir damla sudan yaratılan insan, belli bir ömür sürmekte ve imtihan olmaktadır. Elbette ki tüm bu harika düzen tesadüfen gerçekleşemez ve bir hikmet üzerinedir. Allah bir Kuran ayetinde insanları düşünmeye şu şekilde çağırır:

“Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra
 yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.’’ (Hac Suresi, 5)

Allah bu Kuran ayetinde tüm insanların yaratılışından ve ayetin sonunda yeryüzünün de ölümünden bahsetmektedir. İnsan da yaratılmış, ona bir ömür verilmiş ve ölüm anına doğru hızla ilerlemektedir. İşte sadece insan değil tüm evren ve içindekiler de kendi ölümlerine, yok olacakları güne doğru hızla yol almaktadırlar. Bediüzzaman Said Nursi de insanın yaratılışı hakkında şunları söylemiştir:


“(Allah) , bir insanı kainat sisteminde harika cihazlarıyla bir katre sudan birden zahmetsiz yaratır.” ( Şualar- 15. Şua; s.569 )

İnsan yüzeysel düşünmeye ve unutmaya yatkın bir varlıktır. Her daim yaratılan güzellikler hakkında düşünmez. Bunların asıl sahibinin Rahman olan Allah olduğunu unutursa, kendisi için yaratılan olaylardan zevk alamaz, her olay ona elem vermeye başlar. Sadece olaylar değil, tüm imtihanı boyunca karşısına çıkan insanlar ve her şey kendisine acı verir. Halbuki insan düşünse, bunları Yaratan Allah’a hakkıyla takdir etmek istese, hayat insana güzellik olarak görünür.  İnsanlar her an vicdanlarının sesine kulak vermezlerse, her an detaylıca yaratılan kaderlerini düşünmezlerse, hayat onlar için zorluk olur. Her yanda kendini gösteren muhteşem güzellikler ve sanat kendilerini yaratan Allah’ı gösterirken, bunların farkında olmadan yaşanılan bir hayat içinde sürüklenirler.

Samimice düşünen insanlar göreceklerdir ki, çevrelerinde yaratılan olaylar başıboş değildir. Bunların yaratılması imtihanın birer parçasıdır. Bunları görmek, kavramak, anlamak ilim sahiplerinin en büyük özelliğidir. Bunların yanında insanların etraflarında görülen yaratılış delilleri hakkında bilgi sahibi olmaları da, bu güzelliklerden gaflet yaşamalarına engel olur. İnsan, yaratılış delillerini araştırdıkça görecektir ki, her yanı kuşatmış olan bu sanat Rahman olan Allah’a işaret eder. Bediüzzaman bir eserinde yaratılışın güzelliğine şöyle değinir:
“Gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren zat, nasıl o güzel yüzlere arılardan, bülbüllerden istihsan aşıkları icad etmesin? Ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.” (Mesnevî-i Nuriye- Zerre; s.159 )

Nevin Duyar-Şanlıurfa

Bu yazı 765 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum