Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

İNANMAK İHTİYACI

02 Eylül 2012 - 17:26

 


Antropolojik tetkikler, inanmanın insanın en temel özelliklerinden biri olduğunu ortaya koyuyor. Bütün devirler boyunca ve bütün toplumlarda insanlar kendilerini aşan bir şeye inanarak yaşamışlardır. Bunun doğru veya yanlış bir inanç olması fark etmez. İnanmak insanın yaradılışında vardır. Bir yazarın dediği gibi: “Dünyayı dolaşın; duvarsız, kanunsuz, idarecisiz şehirler görebilirsiniz fakat dinsiz şehirler göremezsiniz”. Din yaşamsal bir ihtiyaçtır, insan ondan kopamaz.  İnsan inanarak bütünlüğe kavuşur, ruhi ve manevi yetilerini geliştirir. Din insan bunalımlarına karşı en iyi çaredir.


“İnsan bir akıl varlığı değildir”. Akıldan ziyade duygularıyla, akıl dışı etkilerle, içgüdüleri ile hareket eder. Çünkü akıl insanın zayıflığını, güçsüzlüğünü, ihtiyaçlarının sonsuzluğunu, maruz kaldığı tehlikeleri ve düşmanları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Akıl her şeyi çözmüyor, insanı güçlendirmiyor. Aklın kendini ortaya koyması için yine duyguların gücüne ihtiyacı vardır. Aklın temeli kuşkulanmaktır. İnsan devamlı her şeyden kuşkulanarak yaşayamaz. İnanmaya ve güvenmeye ihtiyacı vardır. Zaten iman sözcüğünün aslı da güvenmek demektir. Güvenmek yaşamayı mümkün kılar.

Dinin yerini tutacak hiçbir şey yoktur. Bir ara bilimin her şeyi çözebileceği, artık dine ihtiyaç kalmadığı sanıldı. Fakat bu gerçekleşmedi. İnsanın sadece maddi ihtiyaçlarının giderilmesi, insanı tatmin etmiyor. Çağımız insanında ruhi ve manevi açlık kendini çok fazla hissettiriyor. İnsanlar bu boşluğu bir takım sahte yollarla gidermeye çalışıyorlar fakat fayda vermiyor. İnsan Allahsız, inançsız ve ahlaksız yaşayamaz. On dokuzuncu asırda sosyolojinin kurucusu Auguste Comte insanlık dini diye bir şey ortaya koydu, tutmadı.


Freud gibi bazı psikologlar dinin bunalımlara ve nevrozlara sebep olduğunu söylese de bu kesinlikle ispat edilmiş değildir. Freud gibi düşünmeyen pek çok bilim adamı ve psikolog vardır. Bunlar bilakis dinin nevrozlara karşı iyi bir çare olduğunu söylüyor. Mesela V.Frankl insanın bu dünyadaki temel sorununun bir anlam arayışı olduğunu, hayata sağlam ve tutarlı bir anlam yükleyen kimsenin güçlü olduğunu ifade eder. Kendisi Alman Nazi kampında hayata karşı duyduğu güçlü inancı sayesinde sağ kalabilmiştir. Keza psikolog Jung da bu fikirdedir, hastalarına dini tavsiye eder.


Samimi bir iman ruhsal metanetin temelidir. Bize güven ve mutluluk verir. Gerçek dindarlar ruhsal bunalımlardan uzak kalırlar. Dindarlarda intihar oranı son derece düşüktür. Din bizi bilgilendirmek için değil, kuvvetlendirmek içindir. Hayatımız daha güzel ve anlamlı olsun diye dine bağlanırız. Dinin özü samimiyettir, merhamettir, dürüstlüktür, cesarettir, cömertliktir, kendini başkalarına adamaktır. Heyecansız ve aşksız din, din değildir. Dini bazı görevlerden ve ayinlerden ibaret hale getirmek onu öldürmek olur. Kurumlaşmış din insanlara coşku ve heyecan vermez. Din bir yaşama tarzıdır.


Din aşktır, sevgidir, kendiliğindenliktir, özgürlüktür. Zorlama ile yapılan şey din olmaz. Bir insana sevmesi emredilemez. Sadece emir ve yasaklara göre yaşamak din değildir. Eğer içsel bir hayatınız yoksa bir robot haline gelirsiniz. Ahlakçılık ve sofuluk din değildir. Gerçek din kendinizi zorlamadan, içten gelen bir hareketle yaptığınız her şeydir. Yaratıcı kudrete ulaşma belli vakitlere ait değildir. İbadetleri ihtiyacınız olduğu için yapıyorsunuz. Hayatta tutunacağınız daldır iman. Yüreğinizde duyduğunuz ateşi söndürür. İçinde bu ateş olmayan neyi söndürecek? O kimse daha da boşalacak, bir çöl haline gelecek.


İnsan ebedi yaşamak istiyor. Arzuları ve hayalleri sonsuzdur. Bu hayat onun arzularına cevap vermiyor, onu kandırmıyor. İnsan dünyada bir handa geceleyip, ertesi gün yoluna devam eden bir yolcu gibidir.  Din dışında hiçbir şey insanın sonsuzluk ve kalıcılık ihtiyacını tatmin etmez. Bir yazar “çürüyüp yok olmaktansa cehennemde ebedi olarak yanmaya razıyım” diyor. İnsan hiçbir şeye gönülden bağlanmamalı. Her an dünyadan ayrılmaya hazır bir halde yaşamalı.  Gideceği esas yurdu için hazırlanmalı. Hayatın kısa ve çok değerli olduğunu bilip onu değerli ve yüce şeylere harcamalı. Vesselam.


 


 


 

Bu yazı 1437 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum