Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

İNSANLIK İÇİN ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE VARDIR

17 Şubat 2011 - 22:00

          
Birincisi rahata olan düşkünlüktür
. Rahata düşkünlük insanın bedeni ve ruhi kabiliyetlerini geriletmektedir. Hayatın temel yasası çabadır. Çabadan kaçınmanın meydana getireceği bozulmayı hiçbir şey telafi edemez. İnsan aktif yaşayarak ve zorluklarla mücadele ederek gelişir. Canlılar çaba göstermeyi azalttıklarında gelişmeleri durur, yozlaşırlar. Bir bitkiye az su vermek gibi fazla su vermek de zararlıdır. Olumsuz ve zor şartlar canlı organizmalardaki intibak mekanizmalarını harekete geçirir, artırır. Bilim ve teknik, insanın zorlukları aşma gayretinden doğmuştur. Uygarlığın nimetleri insanı pasif bir hayata itmiştir.  İnsan hiç gayret göstermeden yaşamak istiyor. Rahata ve onu sağlayan vasıtalara aşırı düşkünlük ahlaki bir sefaleti doğurur. Rahatı ideal edinen insan maddileşir, dünyevileşir, yüksek duygulardan uzaklaşır. Gittikçe kendinden başka kimseyi düşünmeyen egoist insanlar meydana geliyor. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” düşüncesi hâkim oluyor. Rahatı bozulmasın diye insan çevresindeki ahlaksızlığa, kötülüklere, zulümlere ses çıkarmıyor. Yanlış gördüğü şeylere tepki göstermiyor. Hiçbir şeye isyan edemiyor, hayır diyemiyor. İnsanın insanlığının en önemli yönüdür direnme, baş kaldırma. Katile, hırsıza, rüşvetçiye, zinacıya, vurguncuya kimse tepki göstermiyor.
         
İkincisi güce olan aşırı tutkudur
. İnsanlar güçlü olmak istiyor, güç peşinde koşuyor, güçlü olmanın yegâne erdem olduğuna inanıyorlar. Gücü elde etmek için her şeyi meşru sayıyorlar. Güçlü olunca her arzularının yerine geleceğini düşünüyorlar. Bu, insan ruhunun en dibinde yatan bir tehlikedir. Hakka boyun eğmeyen güç canavarlıktır. Bir defa insan ne kadar güçlü olursa olsun kendinden daha büyük bir gücün olacağını bilmelidir. Kendinden daha güçlü olana yenilecektir. Kendini yenecek hiç kimse olmasa bile ilahi güç karşısında mağlup olacaktır. Güçlü olmak insana gerçek bir tatmin ve mutluluk veremez. Korkularını ve düşmanlarını ortadan kaldıramaz. Eğer insan kendine güvenlik sağlamak için güçlü olmayı istiyorsa bilsin ki güçlü oldukça düşmanları daha çok olacaktır. Kendini korumak için daha büyük tedbirler almak gerekecektir. Güçle güvenlik ters orantılıdır. Bu, bilgelerin ve filozofların üzerinde önemle durdukları bir konudur. Tarihte nice güçlüler gelip geçtiler. Sezarlar, Nemrutlar, Firavunlar yerle bir oldu. Şahlar, Saddamlar yıkıldı. Güç tutkusu ezikliğin, korkaklığın ve acizliğin sonucudur. Gerçek güçlü haklı olandır ve kimse ondan daha özgüvenli olamaz. Biraz güç elde edince insanlar tanrılığını iddia eder, insanların önlerinde eğilmelerini isterler. İnsan nasıl tanrı olabilir ki! İnsan tabiatın en güçsüz varlığıdır. Bir sivrisinek onu devirmeye yeter. İnsan ancak insanlarla birlikte güçlü olur. Tek başına insan bir hiçtir. Herkes ortak faydayı artırmayı düşündüğünde ve onun için çaba gösterdiğinde güçlü olur. İnsan toplum içindir, toplum da Allah içindir. 
         
Üçüncüsü ırkçılık belasıdır
. Irkçılık toplumlar arasında düşmanlık ve savaştan başka bir şey doğurmaz. Irkçılığın hiçbir bilimsel ve haklı temeli yoktur. Avrupa’da buna felsefi bir renk vermek isteyen, bazı ırkların daha üstün olduğunu iddia edenler çıkmıştır. Fakat bu fikirler, milyonlarca insanın ölümüne neden olan iki dünya savaşının sebebi olmaktan başka bir şeye yaramamıştır. Üstün ırk düşüncesi akla, mantığa, bilime, sağduyuya ve gerçeklere aykırı bir şeydir. Üstün ve aşağı ırklar yoktur. Uygun şartlarda bütün toplumlar ilerler. Tarih boyunca kültür ve medeniyet merkezleri devamlı değişmiştir. Uygarlık Çin’de, Hindistan’da, Mezopotamya’da, Mısır’da, Anadolu’da, Yunanistan’da, Roma’da ve nihayet Avrupa ve Amerika’da hep değişerek ortaya çıkmıştır. Yarın başka bir merkezin çıkmayacağını kim iddia edebilir. En geri toplumlar bile tarihte bir defa hamle yapmışlardır. Başarılı olamamış toplumlar ve bireyler ırkçılığa sarılır. Böylece kendilerindeki değer eksikliği duygusunu telafi ve tatmin etmeye çalışırlar. Fakat bu tatmin boş ve hayali bir tatmindir. Hayatta gerçek bir başarının yerini hiçbir şey tutmaz. Siyasetçiler kitlelerin hamasi duygularını istismar ederek başarısızlıklarını kapatmak ister. Bunlar yanlış yollardır. 
       
  
Bu üç hastalık bütün insanlığı sinsice kemirmektedir. İnsanların çoğu bu üç hastalıkla maluldür. Bu yanlış ideallerden vazgeçmedikçe nasihatlerin hiçbir faydası olmayacaktır. Maraz beyne ve kalbe yerleşmiştir. Havuzdaki su bulanmış, musluklarından kirli su akmaktadır. Neticelerle uğraşmanın faydası yoktur. Dert bir ulusun değil, bütün insanlığın derdidir. Tehlike evrensel ve küreseldir. Hep birlikte buna karşı çıkak lazımdır. Vesselam.

Bu yazı 778 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum