Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

İŞ-KUR

17 Aralık 2012 - 08:07

 


İki yıldır uygulanan bir sistemi var. Sözde işsize iş bulma. Aslında iş değil bu. Bir kurs. İş-Kur, kendince bulduğu bir sistemle formaliteden kurslar düzenliyor. Benim bildiğim kurslara şartları haiz olan tüm T.C. vatandaşları müracaat edebilirken bu kurslara her babayiğit kabul edilmiyor. Orasını hiç karıştırmasak daha iyi olacak galiba.


İşsize iş bulma projesi kapsamında ağaçlandırma kursu açmış. Bu kurslara da kursiyer kabul ediyor. Lakin ortada ne bir orman ne de bir ağaç var.


Bu kursiyerler devlet dairelerine (bu arada mezarlık dahi devlet dairesi kabul edilmiş. Ne de olsa sakinleri eski yurttaş) yardımcı eleman olarak yerleştirilmiş. Sağlam bir hukuki alt yapısı da yok.
Kimisi bunları çaycı, kimisi sekreter, kimisi bahçıvan kimisi temizlikçi olarak çalıştırıyor. Bu verilere bakılırsa Urfa’da işsizlik oranı düşmüş gözüküyor.


Sırtını buna dayayan birçok mevsimlik işçi artık kışı evde geçiriyor. Ücreti az da olsa sigortası yeterli diyende var, daha önce bu kadar bile kazanmıyordum diyen de var.


İş-Kur’da çalışması gerektiğini düşündüğüm birkaç tanıdığa soruyorum: “siz niye müracaat edip şansınızı denemediniz?”


Benim beklediğim cevap şuydu:


-torpilimiz mi var? Müracaat edelim?


Oysa tamamen farklı bir yanıtla karşılaştım:


“hocam benim sekiz tane çocuğum var. Bunların okul parasını alıyorum. Vakıftan her türlü yardımı alıyorum. Kömürüm, yıllık yardımlarım, kira yardımım ve en önemlisi yeşil kartım. Şayet bu geçici işte çalışırsam bunların hepsi gidecek. Şimdi daha rahatım. Bir şirketin bünyesinde işçi olarak gösterildim ve sigorta ücretimi onlara ödeyip anlar benim yerime yatırıyorlar. Hem kendimde günlük işlerde çalışıyorum. Ne yapacağım geçici işi.”
Bu düşüncede yüzlerce adamla karşılaştım.


Vatandaş yolunu bulmuş yani. Herkes bir yere iltica etmiş gayri resmi.


Birçok vatandaşta ayırım yapıldığını dile getirip torpil yapıldığını dile getiriyor. İfadeleri aynen şöyle:


Filan yerde bilmem kaç kişi çalışırken filan yerde niye bir kişi? Bu bir tesadüf mü?
Merak edip inceledim. Fazlasıyla doğru.
O bölgeye işe yerleştirilen işçilerin çoğu, Ankara, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde çöpçü veya kağıt toplayıcısı olarak çalışıyor. İnanın her evde 8-9 iş gücü elemanı hazır kıta bekliyor. Ve Karacadağ’da da taştan gayri hiç bir şeyde yok. Hayvancılık dersen zaten bitmiş. Samanın kilosunu beş yaşındaki çocukları bile biliyor.


Çaresiziz diyorlar. İstanbul’da kimse bize kiralık ev bile vermiyor. Kiraladığımız gece kondulara bile aylık 1000 tl istiyorlar. Kazandığımız buradakinin yarısı bile değil. Hiç olmazsa kış için bize bir gelir kaynağıydı.
Derken müfettişler oraya gitmiş ve bir kamu binasına bu kadar eleman fazla diye yüzde 75’ini işten çıkarmış.


Şimdi, biz bu ücretle kendi evimizin dışında nerde çalışacağız. Kiralık ev mi tutalım yoksa, başka köye mi taşınalım. “Kendi köyümüz içinde bir iş imkanı oluşturulamaz mıydı?” diyorlar.


Doğrusunu sorarsanız, bende başta bu kadar adil olmayan bir dağılımı duyduğumda şaşırmıştım. Bu kadar da olmaz demiştim. Lakin gidip yerinde görünce geçicide olsa belki o fakir ve çaresiz insanlara acıdım.
Değerli dostlarım!


Karacadağ bölgesi, Bucak, Karakeçi ve Çermik bölgesine benzemiyor. Burada korucu maaşı alanda pek yok, hayvancılık yapanda pek yok.
Siverek’in demografik yapısıyla ilgilenenler bilirler. İlçemizde en çok mevsimlik göçler Karacadağ bölgesinden yapılır. Büyük şehirlerin çöp ayrıştırma işini nerdeyse tamamen onlar yüklenmiş durumda.


Karacadağ kültüründe bilinçsiz bir çocuk yapma yarışı hakim 17 yaşındaki gençlerin iki üç çocuğu var. Ve bunların sağlam bir geliri de yok.
İŞ-KUR için birkaç sual:


• Bu bölge ağaçsız gerçekten. Amacına uygun olarak her köye ağaçlandırma yapamaz mıydınız?
• Bu kursu ağaçlandırma adı dışında başka isimle açmayı düşünmediniz mi hiç?
• Bu işçileri daha adaletli bir şekilde tamamen noter huzurunda adaletli bir şekilde işe yerleştiremez miydiniz?
• Bu kadar işçiyi işe aldınız, adam başı bir ağaç dahi dikselerdi iki yıldır burası ormanlık bölge olurdu. Bunu hiç düşünemediniz mi?
• İnsanları devlet kapısına ve rahata alıştırıp daha sonra kapı dışarı etmeyi hangi hukuka sığdırıyorsunuz?
• Sırf istatistikler işsizlik oranını düşük göstersin diye insanların umutlarıyla oynamayı hangi devlet felsefesine sığdırıyorsunuz?


Sorulacak daha çok şey var aslında onu da insaflı okuyucu ve yorumcularıma bırakıyorum.


Selam ve Muhabbetle.


Mustafa KARADAĞLI
R A Y İ H A


 

Bu yazı 1394 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum