Mekke-i Mükerreme de bir haccı adayı. İçten ve samimi bir yakarışla niyazda bulunuyor. Çocuklarına, memleketine, köyüne ve topraklarının bereketine içten gözyaşlarıyla yakarıyor
Duada ilgimi çeken, Türkiyedeki siyasi bir parti ve partizanlarına da dua etmesiydi. Tuttuğum hac günlükleri ve www.siverekgenclik.com sitesi röportajlarında Ona da yer vermek için duasının bitmesini büyük bir sabırla bekledim.
Duadan sonra kendisiyle tanıştım. Şanlıurfanın Ceylanpınar ilçesine bağlı bir köyde çiftçilik yapıyormuş. Altı yıldır haccı olmayı bekliyormuş. Kendisini bu makamlarla tanıştıran Allaha günde bin kez teşekkür ettiğini de kendine has şivesiyle belirtiyor.
Sohbet koyulaştıkça ve samimi ortam oluşunca, kendisine sual ettim:
- Ağabey, duan ilgimi çekti. Bir partiye de burada dua edildiğini ilk kez duydum. Burada da siyaset olur mu?
- Kısa ve öz olarak:
-Olur kardeş dedi.
Zaten melankolik bir bünyesi vardı. Hz. Muhammed ismini, Medineyi Münevere ismini, Yeşil Kubbe ve Kabe ismini duyunca hemen gözleri doluyor ve içten bir hıçkırıkla kendini zor tutuyordu. Duygularını anlamaya çalışıyordum.
-Bizim gençlerin bizleri anlamaya çalışması, bize değer vermesi ve bu yaşta maneviyata önem vermesi beni mutluluktan ağlatıyor dedi.
Siyasi partiye gelince:
Sana öz bir hikâye anlatacağım ve sen gerisini sorgulamayacak bana açıklamada bulunmayacaksın!
Tamam, ağabey diyorum.
Kıbrısta askerim. Okuma ve yazmam yok. Türkçeyi anlıyorum ama konuşamıyorum. Köydeki çoban kepeneğimi bırakarak ilk kez köy dışına çıkmışım. Büyük bir heyecanla asker olduğum için mutluluktan uçuyorum.
Askerde ne diyorlarsa iki katını severek yapıyorum. Üç öğün iyi yemek var. Keyfimiz yerinde yani. Köy medreselerinde öğrendiğim tüm dini vecibelerimi de yerine getirebiliyordum. Komutanlara, silahlara bakınca devletimle gurur duyuyorum.
- Bir gün, Balkan Göçmeni sapsarı bir astsubayımız içtimadayken bize sordu:
-Aranızda Doğulu var mı?
Yaklaşık yirmi kişi öne çıktık.
Astsubay:
-Vay be! Bölüğün yarısı neredeyse Doğulu.
Size bir sorum var.
Siz niye kızlarınızı okutmuyorsunuz ki?
Türkçe bilenler:
-Biz kendimiz okuma yazma bilmiyoruz ki hala dediler.
Büyük bir küstahlıkla konuşmasını şöyle sürdürdü:
-Siz kızlarınızı okutmadığınız için Türkiyedeki genelev kadınlarının çoğu sizden çıkıyor. Ve ben bizatihi bunun şahidiyim dedi.
Yerimizde donup kaldık. Keşke belindeki beylik tabancasıyla beynime sıksaydı böyle ahlaksızca ve bizi ayrıştırıcı bir kelam sarf etmeseydi.
Köyümü, okula gitmeyen teyzelerimi, kız kardeşlerimi ve halalarımı düşündüm. Utancımdan ağlayarak önüme baktım. Hiçbir cevap veremedim. (Ve o cevap verememe yüzünden içimde bitmeyen bir kin hala devam ediyor.)
Nisan ayında tezkeremi alınca yapılan ilk seçimde Kürt Partilerine oy vermeyi cihat bildim İslami kimliğimde.
Ve Bize nasihat eden o komutan bir hafta sonra askerlik yaptığımız köyde köyün kızlarını taciz ettiği için köylülerce hastanelik edilmiş. İnanır mısınız O şahıs Türk kökenli bile değildi.
Bu aşağılanmayı 56 yaşıma kadar kendime yediremedim.
Ve hala ondan intikam almayı bu partiyi destekleyerek alıyorum.
Ve sende bana tek bir kelime daha sorma deyip bana sarıldı.
Bende kendisine ve hislerine saygıdan dolayı hiçbir soru soramadım.
Yorum sizin! Varsa vicdanı hür, aklı hür insanlar
Selam ve Muhabbetle
Rayiha
FACEBOOK YORUMLAR