Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

KÖPEK KORKULARI

12 Ekim 2011 - 21:00

“Burası Pategonyadır, her gölgenin ve her makamın bir bedeli vardır”. Bu klişe söz maalesef bizi bizden alıp korkulanın kucağına oturtuyor.
İttihat ve Terakiyle Başlayan ve günümüzde de hala devam eden “dayın varsa yönetmelik, tüzük, kanun neki, güçlü olan haklıdır.” Sözü bizi korku toplumu halinde yaşamaya mahkûm etmiştir. Bu halkı formalite eğitim metotlarıyla da düzeltemedik. Pek çaresiz miyiz?

Evet gerçekten de bu iş eğitimle de çözülecek gibi görünmüyor. Üzülerek belirteyim ki en büyük hatayı bizim sözde ve gözde eğitimlilerimiz yapıyor. Rüşvet, adam kayırma, fakirin hakkını yeme normal bir pozisyon algılanırken; en önemlisi; kendi alnının teriyle bir makam sahibi olmak, ütopik bir aforizma oldu. Fuzuli’den de nefes almış değilim ki o harika beytiyle; “Selam verdim Rüşvet değildir diye almadılar” dizesini hikmet sahibi bir arife okuyayım.

Günlük menfaatler için Robinhood’luğu seçenlerin de demokratlığının yatsıya kadar olduğunu bu vefalı zaman ibretle bize gösterdi.
Vicdanlar da eğitime muhtaçtır amma; bu halk için vicdanımızın elverdiği kadar ve haddimizin ölçüsünde bilgi paylaşımı yapmak bir borçtur hepimize. Deneme türü yazılarımızın ardından mail kutumuza gelen olumlu ve olumsuz eleştirilerden bir nebze umutlanırken, büyük düşünür Şibli’yi hatırladım.

Evet her yerin kendine has bir konjonktürü olabilir. Ama evrensel ve ortak, mutlu değerler için çalışanlar olarak bazı değerlerin değişmesinin imkansız olmadığını da zaman bize gösterdi sanırım. Her fikrin, her devletin, her devrin, her insanın ve her canlının bir neticesi vardır. “Her canlı(nefis) ölümü tadacaktır.” Ayetini artık belgeseller aracılığıyla ve tarihi mekanların ibretlik hikayeleriyle birlikte ekranlardan izleyebiliyoruz.
Erdem için çalışanlar ve kıblesi menfaat olan erdemsizler. Eski beşeri inançlar bunlara iyilik ve kötülük tanrısının savaşı derdi. Coğrafyamızda buna yönelik birçok mikro kardelen çalışmalar mevcut. İzlemek isteyen gözler, lokal ve azda olsa bunun farkına varabilir. İnançla, erdemle, kişisel ve pragmatist dogmalardan kurtularak kendini aşmaya çalışan yeni fikirler, kar altından filizleniyor. Ve ben haklı olarak, ısrarla şu meşhur sözümü söylemeye devam ediyorum:

“ Hayatın Rövanşı Yoksa; neden hayat erdem için müspet bir mücadelede harcanmasın
”.

ŞİBLİ’YE soruldu: “Bu yolda size kim kılavuzluk etti?”
“Bir köpek!” dedi. “Bir dere kenarında duruyordu fakat neredeyse susuzluktan ölmek üzereydi. Su içmek için dereye eğildiğinde, sudaki aksini başka bir köpek sanıp korkuyla geri çekildi. Birkaç kez gidip geldi böylece. Susadı, suya koştu. Korktu, kaçtı, yine susadı. Sonunda susuzluğu öyle bir noktaya geldi ki, korkusunu unutup suya daldı. Suya kafasını daldırır daldırmaz diğer köpek kayboldu.”

Köpekle arzusu arasındaki engel yine kendisiydi çünkü. Kendisini kendi yolundan çekmesi gerekti. Göze aldığında, engel aradan kalkmış ve arzusuna ulaşmıştı. Ben de önümdeki engelin yine kendi nefsim olduğunu öğrenince ondan kurtuldum. İşte böylece yolumu bana bir köpek gösterdi.

Artık klişeleşmiş ve her ortama ayak uyduran bukalemun kimliklerden temizlemek için, İmam Şiblî’nin köpeği gibi, sûretimizin yansıdığı suya dalmaktan korkmamalıyız. Garip ki, korktuğumuz klişeleri temize çıkaracak suda her zaman korkunun “kirli sûret”i görünür olacaktır. Zaten, korkunun temize çıkarılması da, korkuları “kirli” bilmekten geçmiyor mu?

Öyleyse, sudaki ve Söz’deki “sûret”lerle yüzleşmeyi göze aldığımız zaman göreceğiz ki sudaki yansımalardan da kurtulacak ve içimizdeki klişe korkular bayağı ve sırdan bir duyguya dönecek, toplum mutlu olacak ve bizler mutlu olacağız. Bunu da yapamıyorsak tekrar çocukluğumuza dönüp çocuk olmayı denemeliyiz. Çünkü, çocukta dürüstlük taklidi yoktur. En ciddi kimliğiyle çocukluğunu oynar, sosyal hayat için giyinmez, sosyal hayat için düşünmez sadece günlük mutluluklar için çaba sarfeder; ve anne babasının kimliğini sergiler.

Selam muhabbetle…

Bu yazı 1008 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum