Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

NECMETTİN BÜYÜKKAYA'NIN ANISINA Unutmamak ve unutulmamak-1

13 Mart 2014 - 18:36

Necmettin Büyükkaya’nın Anısına


Unutmamak ve unutulmamak


1.bölüm..


 


Necmettin Büyükkaya’nın Diyarbakır zindanında katledilişinin üzerinden tam 30 yıl geçmişti. Onu anmak ve unutmamak için bütün dostları, arkadaşları ve sevenleri bir araya gelerek onu bir kez daha anacaktık. Siverek ve Diyarbakır’da düzenlenecek anma etkinliğine katılmak için ben de memlekete gidecektim. Vefa ve bağlılık bunu gerektiriyordu.


Dusseldorf havaalanda pasaport kontrolü için sıraya girdiğimde, aklım otuzdört yıl önce yüreğime kazılan ve hiçbir zaman silinmeyen hüzünlü bir anı ile allak bulak oluyor. 1979 yılının bitmesine sayılı günler kalmıştı. Necmettin abinin Şam’da ki evinde kısa bir süre kalmış ve güneşli bir sonbahar sabahında Şam havaalanından Avrupa’ya uçacaktım.


Bu benim ilk uçak yolculuğum olacaktı. İçimde bastıramadığım tarifi zor bir sıkıntı vardı. Nereye gideceğim, nereye varacağım ve nelerle karşılaşacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Geleceğim belirsizliklerle doluydu. Uçak biletimi rüyamda bile görmediğim Hollanda için almıştım. Fakat bu Hollanda’ya giriş yapacağım anlamına gelmiyordu. İçeriye alınmama ihtimaline karşı Necmettin abi birkaç alternatif ülke ismi daha belirlemişti. Hollanda’ya sokulmamam halinde Almanya veya Fransa’ya geçme durumum olabilirdi. Her olasılığı göz önünde bulunduran Necmettin abi cebimde taşıdığım küçük not defterime güvenilir birkaç dost ve arkadaşın telefon numarsını kaydetmişti.


Amsterdam havaalanında beni Fuad Hüsseyin ve Dr. Çiya Nuri adlı dostlar karşılayacaktı. Gideceğim yere yabancıydım. Yeni bir yaşama merhaba diyeceğim Hollanda’nın haritadaki yerini bile tam olarak bilmiyordum. Bu ülke hakkında bildiğim tek şey bol süt veren Holstein cinsi inekler, tarih-coğrafya kitaplarından haberdar olduğumuz meşhur laleler ve bir de Ren nehri idi. Bunun dışında Hollanda benim için Kaf Dağı’nın arkasında meçhul bir ülkeydi.


Beni yolculamak için havaalanına gelen birkaç kişiden ikisi benim için çok önemliydi. Bunlardan birisi Necmettin abi diğeri ise kendisiyle bir çok yerde bir çok anım olan Yeketi’nin önemli kadrolarından şehit Şeyh Şemal’di. Havaalanı bekleme salonunda beklerken ağzımı bıçak açmıyordu. Necmettin abi içinde bulunduğum ruh halimi tahmin ederek durmadan bana moral pompalıyordu. Katıksız yurtseverliği, devrimci inancı ve sarsılmaz cesaretiyle dost-düşman herkesin yakından tanıdığı Necmettin abi ile birkaç yıl beraber çalışmayı kendim için büyük bir şans olarak görüyordum. Bu insandan uzaklaşmak beni umutsuzluğa sürekliyordu. Uçağın havalanmasına kısa bir süre kalmıştı. Yolcular son hazırlıklar için sağa sola koşuşturuyorlardı. Pasaport kontrolüne az bir zaman kala Necmettin abi üstüme çöken huzursuzluğu bertaraf etmek için bana dönerek; “tamam Kadir haydi toparlan. Üzülmene gerek yok. Bu havaalanından senin gibi nicelerini uzaklara uğurladık. Hepisi senin şu an yaşadığın tedirginliğin aynısını yaşadılar. Onlardan bir çoğu o günlerde yaşadığı o tedirginliği bu gün anımsamıyor bile. Bu nedenle tedirgin olmana gerek yok. Herşey çok daha iyi olacak. Yaza doğru Şemal ile birlikte sana misafir olacağız. Sana geldiğimizde kim bilir bize ne havalar atacaksın. Tabii bu arada bize ev sahipliği yapmak için Hollandaca’yı çok iyi öğrenmen gerekir. Hollandaca’yı iyi derecede öğrenmezsen kesinlikle karşıma çıkmayacaksın. Geçen gün bilet için gittiğimiz seyhat acentasında dil bilmediğimiz için başımıza neler geldiğini, ne hallere düştüğümüzü kendi gözlerinle gördün. Bu nedenle sen sen ol, dil öğrenmeyi hiçbir şekilde savsaklamayacaksın” diyordu.


Bir avuç özgürlük diyerek Saddam Hüsseyin rejimine karşı dağları mesken edinen Şeyh Şemal, Keko Necmettin’nin söylediklerini destekliyerek sonu belirsiz bu yolculuk öncesinde bana cesaret vermeye çalışıyordu. Göğsümün üstüne oturan büyük ağırlık yüzünden hiçbir şeyi anlayacak durumda değildim.


Benim için çok önemli olan bu iki insanın ağzından çıkan sözler bana ulaşmadan havada buharlaşıp yok oluyordu. Söylenenleri anlayacak durumda değildim. Sarfedilen sözler, verilen vaadler yüreğime çöken sıkıntıyı bertaraf etmeye yeterli gelmiyordu.


Dört yıl boyunca yanından hiç ayrılmadığım, hep yakınında bulunduğum Keko Necmettin’den ayrılmak bana ölüm kadar zor geliyordu. Avrupa’ya gitmemek için günlerce diretmiştim. Uzaklara gitmemek için bir sürü dil dökmüştüm. Necmettin abinin kalacağı yere yakın bir yerde kalmak için elimden geleni yapmıştım. Ne var ki karşı koymalarımın hiç birisi, hiçbir işe işe yaramamıştı. İleri sürdüğüm gerekçelerin hiçbirisi Necmettin abi tarafından kabul görmemişti.


Keko’ya bakılırsa ben bir takım romantik düşüncelere kapılmış ve kendimi kandırmaya çalışan birisiydim ve bu benim zayıflığımdı. Ona göre uzun vadede halkımıza dişe dokunur bir hizmetimiz olsun istiyorsak o zaman hiçbir gerekçenin arkasına sığınmadan kendimizi geleceğin zorlu günlerine hazırlamalıydık. Ciddi ve kalıcı işlerle uğraşmak varken, sonuç getirmeyecek geçici heveslerle kendimizi oyalamamalıydık. Yapacağımız şeyler bizi adım adım hedeflerimize ulaştırmalıydı. Hedefe ulaşmanın en emin yolu ise ciddi planlara dayanan uzun soluklu, sabırlı ve azimli çalışmalardan geçiyordu. Bu uğraşların başında ise hiç şüphessiz eğitim geliyordu. Keko Necmettin gençliğin eğitim almasını son derece önemli buluyordu. Onun siyasi ve politik hasabına göre yakın bir gelecekte halkımızı çok zor günler bekliyordu. Halkımızı bekleyen bu zor günlerde, zorluklara karşı ayakta durabilmek için kendimizi şimdiden hazırlamamız gerekiyordu. Bunu başarabilmek için de dünyaya açılmamız şarttı. Ciddiyet ve sabır isteyen bu uğraşa kilitlenmeden söylenecek hiçbir sözün kiymeti harbiyesi yoktu Necmettin abinin nazarında.


Necmettin abinin siyasi tespitlerine göre dünyayı tanımadan, sorunlarımızı, dert ve sıkıntılarımızı net ve açık bir şekilde ortaya koymadan ve bu eksen üzerinden insanlık camiasını arkamıza almadan hiçbir şekilde hedefimize ulaşamazdık. Necmettin abi mücedelenin geleceği açısından bütün bunları çok önemli buluyordu. Bu genel anlayış çerçevesinde Necmettin abi benim Avrupa’ya çıkmamı, oralarda eğitim görmemi zorunlu bir görev olarak önüme koymuştu. Necmettin abinin önüme koyduğu bu zorunlu göreve evet demekle kendimi zincire vurlmuş bir kürek mahkumu gibi çaresiz buluyordum. Ne var ki yapılacak birşey yoktu. Necmettin abi böyle istemiş ve öyle olacaktı.


Şam havaalanı salonunda pasaport kontrolu için uyarılar yapıdığında ortalıkta ayak üstü konuşan yolcular arasında bir hareketlenme yaşanıyor. Yolcular pasaport kontrolüne yöneldiklerinde Necmettin abi sağ elini sağ omuzuma koyarak bana; “evet Kadir, ayrılık vakti geldi. Biraz sonra farklı bir dünyaya uçacaksın. Gittiğin yerlerde çeşitli zorluklarla karşılaşabilirsin. Zorluklar hiçbir zaman seni yıldırmasın. Güçlüklerin üstesinden gelmek için her zaman azimli ol. Hayatın zorlukları, doğruluğuna inandığın yoldan seni bir millim olsun alıkoymasın. Seninle birlikte geçirdiğimiz zor günlerimiz ve acı-tatlı anılarımız oldu. Birlikte geçirdiğimiz üç-dört yılın sana olağanüstü şeyler kazandırdığına inanıyorum. Çok yoğun geçen ve herbirisi altın değerinde olan bu değerli yılların değerini bil. İnsanı ve yaşamı tanıman için geride bıraktığın bu kıymetli yılların sana ilerde birçok faydası olacak. Birlikte geçirdiğimiz yıllar olgunlaşman için sana bir çok şeyler sundu. Yaşayarak elde ettiğin bu tecrübenin ilerde sana çok şeyler kazandıracağına inanıyorum. İşlerimizin yoğunluğu yüzünden zaman ayırıp seninle yeteri derece ilgilenemediğimi biliyorum. Bu konuda beni anlayışla karşılayacağını umuyorum. Sen de biliyorsun ki insanın çevresiyle ilgilenmesi için geniş zamana ihtiyacı vardır. Zaman konusunda ne gibi sıkıntılar çektiğimizi sen benden daha iyi biliyorsun.


Sağa sola koşturmaktan, sırtımıza gereğinden fazla yük almaktan ne kendimize ve ne de çevremize maalesef gerektiği kadar zaman ayıramadık. Buna çocuklarımız, ana ve babamız da dahidir. Şimdi bilmediğin diyarlara uçacaksın. Gittiğin Hollanda’da dünyayı ve Kürt meselesini çok iyi tanıyan birbirinden deneyimli nitelikli insanlarla karşılaşacaksın. Bütün hayatı mücadele içinde geçen bu güvenilir insanların kıymetini bil. Onların zengin deneyimlerinden yararlanmaya çalış. Bunu başarabilirsen bunun sana ilerde bir çok faydası dokunacak. Tanıma fırsatı bulacağın bu insanların zengin tecrübelerinden kesinlikle istifade etmelisin. Görüp geçirdiğin bazı şeylere rağmen birçok konuda halen toy olduğunu bir an olsun aklından çıkarmamalısın.


Seni karşılamaya gelecek olan Fuad Husseyin, Yeketi çevresinden değerli bir dostumuzdur. Onun bulunduğu ortamdan uzaklaşmamaya çalış. Ana-baba, bacı-kardeş kaygısı, geçim sıkıntısı diyerek kendini Avrupa’da sıradan bir işçi konumuna kesinlikle düşürmemelisin. Bunu başaramasan bil ki çok şey kaybedeceksin. Unutma, Avrupa ülkelerinde kendini fabrika çarklarına kaptırdın mı bir daha kendine gelemezsin. Bu söylediklerimi dikkate almazsan senin için öngördüğüm konuma hiçbir zaman gelemesin.


Hedefinde büyük projeler olsun. Ne yaparsan yap eğitimini kesinlikle aksatma. Yoksa hayal kırıklığına uğrar ve ilerde bir çok zorlukla karşılaşırsın. Birkaç kuruş kazanayım diye kendini sıradan işlere kaptırırsan, gün gelir çalışıp kazanacağın paralar seni tatmin etmez ve hayatın boyunca bunun sıkntısınıı çekersin. Çevreni rahatlamak uğruna kazanacağın birkaç kuruş için hayallerini soldurtma. Ana dilini geliştirmek için kendine zaman ayır. Ana dilin önemini bir an olsun aklından çıkarmayacaksın. Dost ve arkadaşlarınla olan yazışmalarını Kürtçe olarak yap. Dil alanındaki yetersizlikler seni korkutmasın. Özen gösteririsen zamanla kendiliğinden bir yerlere geleceksin. Avrupa’da yaşayan dost ve arkadaşlarına Kürtçe mektuplar yaz. Gerekli olduğunda ben sana dil ile ilgili temel kitaplar gönderir ve sana yardımcı olurum” diyordu.


Hareket saati gelip çatıyor. Necmettin abi ve şehit Şemal ile kucaklaşıyoruz. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Pasaport kontrölünden geçince başımı çevirip her ikisine son kez ayrı ayrı bakıyorum. İkisi de gülümseyip bana el salıyor. Bu el salamanın nihayi bir elveda olacağını ve bir daha hiç görüşemiyeceğimiz anlamına geldiğini hiç düşünememiştim. Uçak havalandığında kendimi ana kucağından zorla koparılan bir çocuk gibi savunmasız görmüştüm. Uçak bilmediğim görmediğim ülkelere doğru yol alırken ben Necmettin abi ile olan anılarımı beleğimde canlandırarak yüreğime çöken hüznü daha da ağırlaştırıyorum.


Evet, Necmettin abinin otuzuncu ölüm yıl dönümü için Dusseldorf şehrinden İstanbula gidiyordum. Uçak penceresinden dışarıyı seyrederken 34 yıl önce Şam havaalanında yapılan o son vedalaşma ile ilgili bütün ayrıntılar kare kare gözlerimin önünden akıp gidiyor.


Hollanda’ya yerleştikten kısa bir süre sonra, Yeketi’nin o efsane peşmergesi şehit Şemal Suriye’deki görevini başka arkadaşlara devrederek sevdalısı olduğu dağlara dönmüştü. Saddam’a karşı yürütülen peşmerge savaşında Şeyh Şemal herkese parmak ısırtacak türden kahramanlıklar gösteriyordu. Kürt coğrafyası onun kazandığı mevzilere tanıklık ediyordu. Ne var ki aradan uzun bir zaman geçmeden talihsiz bir hadise yaşanmış ve Şeyh Şemal kavgaya elveda demek zorunda kalmıştı. Kürtler’in başına musallat olan iç çatışmalar Şemal gibi bir insanı mücadeleden koparıp almıştı. Şemal, Necmettin abinin ölümünden sekiz ay önce vurulmuştu. Onun ölüm haberi Necmettin abiye ulaştı mı ulaşmadı mı, hiç kimse bilemedi. Necmettin abi bu olayı duydu mu, duyduğunda neler hissetti onu hiç kimse bilemedi ve bilemeyecekti.


Mayıs 1983 tarihinde vurulan Şeyh Şemal’ın ölüm haberini Amsterdam’da değerli dostum Fuad Husseyin bana iletmişti. Haberi aldığımda yüreğimde fırtınalar kopmuştu. Şemal’ın ölmüş olacağına kendimi bir türlü inandıramadım. Şemal’ın yürek dağlayan acısı dinmeden 1984 ocağında bu kez Necmettin abinin ölüm haberi ile sarsılıyorum. Hayatımın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bu iki değerli insanı kaybetmekle dünyam alt-üst olmuştu. Okyanus ortasında kaderine terk edilen küçük teknem sert ve acımasız kayalıklara çarpıp paramparça olmuştu. Siyasi idolüm olan bu iki insanın beklenmedik ölümü benim için birçok şeyin sonu olmuştu. Umut ve hayallerim betona çakılan bir cam yığını gibi dört bir yana dağılmıştı. Hollanda’da bana misafir olacaklarına dair söz veren bu iki güzel insanın ölümüne hiçbir zaman kendimi alıştıramadım. Diyarbakır zindanında yaşanan o vahşet ve kardeşin kardeşe reva gördüğü o menfur cinayet kötü bir rüyadan ibaret olur diye hep bekledim. Ne var ki yaşanan o kahrolası gerçek bir türlü rüyaya dönüşmedi. Keko Necmettin ve Şehit Şemal halkımızın kendilerine en fazla muhtaç olduğu bir dönemde geride onurlu bir mücadele mirası bırakarak bir uçurumdan sonsuzluğa uçmuşlardı.


Necmettin abi için planlanan bu yılki anma etkinliği diğer yıllara göre çok daha farklı geçeceğe benziyordu. Bir yıl önce Diyarbakırda oluşturulan dört kişilik bir hazırlık komitesi farklı çevrelerden duyarlı dostların desteğiyle geniş kapsamlı hazırlıklar yapmıştı. Yapılan hazırlıklar çerçevesinde, oluşturulan programa göre ilk tören, Necmettin abinin canına kastedildiği, 24 ocak tarihinde Siverek Asri Mezarlığı’nda yapılacaktı. Ertesi gün Diyarbakır’da Cigerxun Kültür Merkezi’nde onun adına bir panel düzenlenecekti. Uzak ve yakın çevrelerden gelecek olan vefa sahibi insanlar bu iki ayrı etkinlikte bir araya gelerek Necmettin abiyi anacaklardı.


Anma etkiliğine katılacaklar arasında Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nden sayın Melle Bahtiyar ve Türk aydın hareketinin parlayan yıldızı bilim adamı sayın İsmail Beşikçi de vardı. Melle Mahtiyar Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin polit büro üyesi ve aynı zaman da örgütün genel sekreteriydi. Eski bir peşmerge komutanı olan Melle Bahtiyar Necmettin abiyi yakından tanıyordu. Onun Necmettin abinin anma törenine katılması Kürt siyasi hareketleri tarafından fazlasıyla önemseniyordu.


Anma töreninden bir gün önce Habur sınır kapısından giriş yapan sayın Melle Bahtiyar’ı karşılamaya gidenler arasında BDP Van milletvekili sayın Nazmi Gür,Sılopi BDP ilçe örgütünden yetkililer, Diyarbakır Belediye Başkanı  Osman Baydemiri temsilen bayan Zozan Hanım, Necmettin Büyükkaya’nın kızı, yakınları ve dostları vardı.


Akşam saatlerinde Diyarbakır’a gelen ve bir otele yerleşen Melle Bahtiyar’ı Gülten Kışanak başkanlığında bir BDP heyeti karşılıyor. BDP’nin verdiği akşam yemeğinden sonra Melle Bahtiyar’ın programında Necmettin Büyükkaya’nin evine yapacağı bir nezaket ziyareti de var. Ziyaretten haberdar olan Necmettin abinin eşi Cemile Büyükkaya ve çocukları Melle Bahtiyar’ı evlerinin kapısında karşılıyorlar. Karşılama sırasında duygusal anlar yaşanıyor. Melle Bahtiyar kucağında Necmettin abinin henüz birbuçuk yaşında olan torunu ZERİ ile bir koltuğa oturduğunda kafasında Necmettin abi ile ilgili binbir anı canlanıyor. Melle Bahiyar’ın oturduğu koltuğun tam karşısında bulunan duvarda Necmettin abinin bir fotografı duruyordu. Gözü fotografa takılan Melle Bahtiyar’ın yüreği burkuluyor. Yüzünde hüzünlü bulutlar kaynıyor. Anlaşılan duvardaki fotoğraf onu çok eskilere götürmüştü. Misafiri Melle Bahtiyar’ı evinde ağırlayan Cemile Büyükkaya’nın hüzün ve heyecanı gözlerden kaçmıyor. Hal hatır sormadan sonra, Melle Mahtiyar yıllar sonra gerçekleşen bu önemli ziyaretle ilgili duygu ve düşüncelerini kısa ve öz kelimelerle ifade ediyor .Vefa ve bağlılığın sınavından yüzünün akıyla çıkan Cemile Büyükkaya gerçekleşen bu önemli ziyareten duyduğu memnuniyeti kısa kelimelerle dile getirmeye çalışıyor. Cemile Büyükkaya’nın yanına oturan Melle Bahtiyar Necmettin Büyükkaya’nın anısı önünde saygıyla eğildiklerini söyleyerek dinleyenlere şunları aktarıyor: “Bugün Necmettin Büyükkaya’nın evinde bulunmaktan büyük şeref duyuyoruz. Buraya şehit Necmettin Büyükkaya’ya karşı olan vefa ve vicdan borcumuzu ödemek için geldik. Aslında bu görevi çok önceden yerine getirmek isterdik. Ne var ki yaşanan zorluklar ve bilinen nedenler yüzünden bu görevi bir türlü yerine getiremedik. Bugün yarın diyerek bu vazifemizi bu güne kadar hep erteledik”.


Melle Mahtiyar Necmettin abinin duvarda duran fotoğrafına tekrar bir göz atarak kendisini dinleyenlere bir anısını aktariyor.


“Kak Necmettin’nin halkımız için yaptığı hizmetleri saymakla bitiremeyiz. Onun Kürdistan Yurtseverler Biriği için yaptığı fedakarlıkların haddi hasabı yoktur. Bu konuda söylenecek çok şey vardır. Sizinle özelikle bir anımı paylaşmak istiyorum. Kürdistan Yurtseverler Birliği daha yeni kurulmuştu. Yurt dışında bulunan Mam Celal herşeyi geride bırakarak mücadele alanına dönmüştü. Geleceği belli olmayan çok genç bir harekettik. İmkanlarımız son derece kısıtlıydı. Bize destek veren dostlarımızın sayısı oldukça sınırlıydı. Bu yüzden barınmaya çalıştığımız alanlarda birçok sorunla boğuşuyorduk. Bize sıkıntı veren sorunların başında ne yazık ki lojiktik destek geliyordu. Erzak sorunu bizim açımızdan ciddi bir proplemdi. Bazen günlerce hiçbir yerden en ufak bir yardım alamıyorduk ve bu durum karşısında çok zorlanıyorduk. 1976 yılının Nisan ayında erzak stokumuz bitme noktasına gelmişti. Mam Celal ile birlikte resmen açlıkla boğuşuyorduk. Soruna çözüm bulması için Şehit Necmettin’den yardım istemiştik. Bütün umutlarımızı yitirdiğimiz bir gün Şehit Necmettin hızır gibi yardımımıza koşmuş ve bize tam onaltı yük erzak ulaştırmıştı. Necmettin’nin bize ulaştırdığı bu erzak bizi büyük bir felaketen kurtarmıştı. Bu erzak bize zamanında ulaşmamış olsaydı hepimiz açlıktan kırılacaktık”.


Melle Bahtiyar bu anıyı anlatınca vefa ve emeğe saygının bir gereği ben de kendisine kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum. Önce yaptığı bu önemli ziyaretten ötürü kendisine teşekkür ediyorum ve ona şunları aktarıyorum;


“Kak Bahtiyar, Güneyli kardeşlerimizin özgürlük kavgasında şu an adı bilinmeyen, hatırlanmayan birçok insanın büyük emeği vardır. Bu insanlardan bir çoğunun ne yazık ki bugün ismi bile bilinmez. İsmi bilinmeyen bu insanlara kimileri isimsiz kahramanlar diyor, ben ise isimsiz emekçiler diyorum. Sayıları binlerle ifade edilen bu isimsiz emekçilerden birisi de bana göre Necmettin abinin yaşlı annesiydi. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin hemen hemen bütün üst düzey kadrosu yıllarca o yaşlı annenin yanında misafir kaldılar. Yetmiş yaşında olmasına rağmen evine gidip gelen bütün kardeşlerimize yıllar boyunca büyük hizmetleri oldu. Yaptığınız bu anlamlı ziyaret vesilesiyle bu değerli anneyi bir kez daha huzurunuzda şükranla anmak istiyorum” diyorum.


Melle Mahtiyar söylediklerimi dinledikten sonra bu fedakar ananın yaşayıp yaşamadığını soruyor. Birkaç yıl önce vefat ettiğini söyleyince Allah’tan kendisine rahmet diliyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor; “Evet aynen öyle. Yürütüğümüz çetin kavganın isimsiz bir çok emektarı olmuştur. Bugünkü kazanımlarımızın bir çoğunu aslında adı-sanı bilinmeyen bu değerli insanlara borçluyuz”.


Bir saate yakın süren sıcak ve anlamlı bir görüşmenin ardından Melle Bahtiyar ve beraberindekiler kaldıkları otele dönüyorlar. Otel lobisinde devam eden sohbetin ana konusu gene Necmettin abi oluyor. Melle Bahtiyar, Necmettin abinin Kürt davasına yaptığı hizmetleri dile getirerek sohbeti derinleştiriyor. Melle Bahtiyar’ı dinleyen  insanlardan bazıları Necmettin abinin mücadele tarihi ile ilgili kimi bilgilerden ilkez haberdar oluyor.


Yapılan uzun yolculuk ve ertesi günü uygulanacak programın yoğunluğu göz önünde bulundurularak istirhat etmeleri için Yeketi heyetini yanlız bırakıyoruz. Melle Bahtiyar ve arkadaşları odalarına çekilirken onlara mihmandarlık eden yakın dostları ve arkadaşları yarın Siverek Mezarlığı’nda yapılacak anmanın hazırlıklarını bir kez daha gözden geçirerek dağılıyorlar.


Ertesi gün pragram sabahın erken saatlerinde başlıyor. Melle Bahtiyar’ın programında önce belediyeyi ziyaret etmek var. Ziyaret ile ilgili program daha önceden belediyeye iletilmiş. Ziyaretten haberdar olduğumuz için Necmettin abinin ailesi adına bizlerde sabah erken saatlerinde belediyede hazır bulunuyoruz.


Melle Bahtiyar’ın ziyaretini önemsiyen Diyarbakır Belediyesi çalışanları gerekli hazırlıklarını tamamlamış ve misafirlerini bekliyordu. BDP tam kadro ordaydı. Melle Bahtiyar, belediye binasına yaklaştığında bekleme salonunda oturanlar yerlerinden kalkarak karşılamanın yapılacağı alana geçiyorlar. Belediye başkanı ve BDP heyeti karşılama kortejindeki yerlerini alıyorlar. Karşılama kortejinde Kürt siyasetinin tanınmış isimleri  var. Tören kıtasında hazır bulunanlar arasında Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP milletvekilleri Ahmet Türk, Gülten Kışanak, Nazmi Gür,İdris Balukan,Adil Zozani ve Fırat Anlı gibi isimler var. TV kamaraları ve gazeteciler kendilerine ayrılan yerden töreni izlemeye çalışıyorlar. Melle Bahtiyar korumaları eşliğinde arabasından iniyor. Kuzeyli Kürtler misafiri Melle Bahtiyar’ı ve yanındakileri sıcak bir şekilde karşılıyorlar. Melle Bahtiyar kendisine gösterilen sıcak ilgiden çok memnun kalıyor. Ayak üstü yapılan kısa bir sohbeten sonra yukarıya çıkılıyor. Belediye Başkanı Osman Baydemir Melle Bahtiyar’ı belediye binasında gezdirerek yapılan çalışmalarla ilgili kendisine kısa bilgiler aktarıyor. Karşı duvarda duran çerçeveli bir fotograf Melle Bahtiyar’ın ilgisini çekiyor. Bunun üzerine Osman Baydemir önünde durdukları fotografla ilgili kısa bir açıklama yapma gereği duyuyor. Diyarbakır surlarının havadan çekilen ve bir kalkan balığını andıran büyük boy fotografı inceleyen Melle Bahtiyar, Osman Baydemir’e dönerek “Sabah erkenden kalkıp Diyarbakır surlarına bir gezinti yaptık” diyor.


Daha sonra kabul salonuna geçiliyor. Salona alınan misafirler kendilerine ayrılan koltuklara oturuyorlar. Bu sırada Melle Bahtiyar arkasına dönerek “Kak Necmettin’nin aile bireyleri de buraya alınsın” diyor. Melle Bahtiyar’ın Necmettin Büyükkaya’ın yakınlarını önemsemesi orda hazır bulunanlar tarafından ilgi ile karşılanıyor. Bu kibar devete uyarak birkaç kişi ile birlikte protokol için ayrılan yere geçiyoruz.


İlk konuşmayı Belediye Başkanı sayın Osman Baydemir yapıyor. Sonra Ahmet Türk konuşuyor. Daha sonra sözü Melle Bahtiyar alıyor. Melle Bahtiyar Diyarbakır’a yaptıkları bu önemli ziyertin sebebine değinerek ziyeretten duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Yapılan konuşmaların ortak noktasında tabii ki Necmettin abi var. Melle Bahtiyar Necmettin abinin devrimci kişiliğinden söz ederek güneyin statü kazanmasında onun ne kadar emek sarfettiğini, ne tür fedakarlıklar gösterdiğini anlatıyor. Sohbet sırasında bir ara söz ilerde yapılacak belediye seçimlerine getiriliyor. Seçimlerin kaderiyle ilgili ayrıntılı bilgiler paylaşırken, Necmettin abinin ailesi adına bir iki söz söyleme gereğini duyuyorum ve protokolde yer alan şahsiyetlere dönerek kendilerine şunları aktariyorum:


“Bu önemli buluşma münasebetiyle Necmettin Büyükkaya ailesi adına sizlerle birşeyler paylaşmak istiyorum. Necmettin abinin 30 ncü ölüm yıl dönümünde Melle Bahtiyar gibi önemli bir şahsiyeti Diyarbakırda görmekten büyük memnunluk duyuyoruz. Bu ziyareti fazlasıyla önemsiyoruz. Az önce yapılan karşılamayı izlerken kendi kendime “keşke” dedim. Keşke bugün Diyarbakır Yenişehir’de, Mahmut Azizoğulları Caddesi’nde bulunan Hisar Apartmanı’nın demir kapısı dile gelse de bize 70’lı yıllarda bu eve kimlerin geldiğini, kimlerin gittiğini bir bir anlatabilseydi. Keşke bu evin dördüncü katı dile gelebilseydi ve o yıllarda o evin çatısı altında sabahlara dek süren o güzelim sohbetlerden bize bir kesit sunabilseydi. Yine keşke mümkün olsaydı da o evin duvarları dile gelseydi ve Yekiti’nin önemli kadrolarından Şeyh Şemal’ın Salar Aziz’in, Mustafa Noşirvan’nın, Şehit Derwiş’in ve daha onlarcasının o yıllarda Diyarbakır caddelerinde Necmettin abi ile birlikte yaptıkları gezintilerde kurdukları hayallerden bize bahsedebilseydiler. Bana sorarsanız onlar yıllar önce, bugün yaşadığımız şeyleri hayal ederek yaşadılar. Ve ne mutlu bize ki bugün kısmende olsa  o hayallerin gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz ve bundan sevinç duyuyoruz”.


Daha sonra şu an Goran hareketinin başında bulunan Noşirvan Mustafa ile Necmettin abi arasında Diyarbakır’da Hisar Apartmanı’nında yaşanan eski bir meseleden söz ediyorum.


Anlatığım mesele oturanlar tarafından ilgi ile dinleniyor. Melle Bahtiyar anlatığım mesele üzerinden o dönemlerden kalma birkaç anısından söz ediyor. Değindiği meselelerden birisi de Necmettin abi ile aralarında geçen bir anıydı. Söylediğine göre Necmettin abi ile olan ilk karşılaşmasıymış. 1976 yıllında sınır boyunda Şemzinan bölgesinde Necmettin abi ile karşılaşmışlar. İsim olarak birbirlerini bildikleri halde o güne kadar bir türlü birbirlerini görmemişler. Bu ilk karşılama sırasında Yekiti’den arkadaşlar Melle Bahtiyar’ı Necmettin abi ile tanıştırmışlar. Melle isminden hareketle Melle Bahtiyar’ı kafasında yaşlı başlı birisi olarak tasavur eden Kek Necmettin karşısında genç birisini görünce etrafta bulunanlara gülümseyerek “Yahu sizin anlata anlata bitiremediğiniz şu Melle Bahtiyar’ınız bu mudur?” diye sormuş. Melle Bahtiyar’ın aktardığı bu anı herkese keyif veriyor..


Diyarbakır Belediyesi’ne yapılan ziyaret, saatinde tamamlanıyor. Siverek Mezarlığı’nda yapılacak anma etkinliği için Siverek’e doğru yola koyuluyoruz. Karacadağ’ın kara taşları hüznüme hüzün katıyor. Her gün binlerce aracın gelip geçtiği bu kadim yolda Necmettin abi ile ne çok şey paylaşmıştık. Otuz küsür yıl önce günlük hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz bu yolda Necmettin abi ile birlikte geleceğe yönelik ne çok sohbetler etmiştik. Günün birinde Necmettin abiyi anmak için bu yoldan geçeceğimizi aklımızın ucundan bile geçirmemiştik.


Devam edecek...


Kadir Büyükkaya\Hollanda


kadir@[email protected]

Bu yazı 3374 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum