Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

ÖZÜN KAVGASI VEYA KENDİSİ OLMAK

17 Haziran 2011 - 21:00

Tohumlar için en yüksek amaç bir gün toprakta açılıp filizlenmek ve sonra kocaman ağaçlar haline gelmek değil midir? Bir tohuma sorsanız bundan daha büyük bir arzusu olabilir mi? Ben ağaç olmak istiyorum, dallarımda salkım-salkım meyveler vermek istiyorum, serin ve koyu gölgemde insanlar dinlensin istiyorum diyecektir. Bunu insan için düşündüğümüzde en yüksek amaç, içindeki cevheri ortaya koymak olacaktır. Nasıl bir meşe en iyi bir meşe olmak arzusunda ve istidadında ise insan da en iyi bir insan olmak arzu ve istidadındadır. Hayatın en büyük sevincini ve neşesini bu şekilde elde eder. İnsan tam gelişip kendi özünü meydana çıkardığı zaman en yüksek doyuma ulaşır. İnsanın özü daha çok eylemlerinde ortaya çıkar ve yaptığı şeylerle özünü dışlaştırılmış olur. Kendisi olamayan insan dünyanın en zavallı insanıdır. Olduğundan başka türlü olmak veya olduğundan başka türlü görünmek dünyanın en acı verici olayıdır.


İnsanın özü yani potansiyeli nedir. Bu şüphesiz ki düşüncedir. İnsanı insan yapan düşüncesidir, bilincidir. Onu hayvanlardan ayıran ve üstün yapan budur. İnsan ne yapabiliyorsa düşüncesi sayesinde yapabiliyor. Bize en yakın olan, bizi teşkil eden şey düşüncelerimizdir. Ama insana en uzak şey de olabiliyor onlar. Öyle ise insan için en yüksek amaç düşüncesini mükemmelleştirmeye çalışmak olmalıdır. Dr.Alexis Carrel buna “bilincin yükselmesi kanunu” diyor. Hayatı idare eden üç temel kanun vardır: hayatını devam ettirmek kanunu, neslini devam ettirmek kanunu ve bilincini yükseltmek kanunu. İlk ikisinde insan hayvanlarla ortaktır fakat üçüncüsü sadece insana aittir. Gerçekten iki insana baktığınızda bunların aralarındaki gerçek ve temel farkın düşünüşleri arasındaki fark olduğunu anlarsınız. Onları kendi yapan, düşünce tarzları ve inanışlarıdır. Öyle ise davranışlarımız ne kadar kendi düşüncemizin eseri ve sonucu ise o kadar kendimiz oluruz. Eğer davranışlarımız kendimizden gelmiyorsa özümüzü temsil etmiyordur. Kendimize yabancılaşmışız demektir.


Ne acıdır ki özünü geliştirmek veya kendisi olmak kavgasında insanların çoğu yaya kalıyor. Kendine ait olmayan bir hayat sürdürüyor ve dolayısıyla yaşamanın derin hazzından mahrum olarak yaşıyor. İnsan düşüncelerinin ve davranışlarının kendine ait olduğunu sanıyor. Bu çok yüzeysel ve sığ bir düşüncedir. Bunun hiçbir temeli yoktur. Kendi düşüncesi ile başkalarının kendisine telkin ettiği düşüncelerin farkında olan insan sayısı pek azdır. Biz çoğunlukla neyin bize ait olduğunu, neyin bize ait olmadığını bilmiyoruz. Dışarıdan gelen düşünceler içimize yerleşmiştir ve onları kendi düşüncelerimiz sanıyoruz. İnsanların çoğu bu etkiyi kıramıyor. Toplumun müsaade etmediği şeyi birey düşünemez. İnsan üzerinde ölünceye kadar bu yabancı hâkimiyet devam ediyor. Ben kimim, benim gerçek düşüncelerim ve inançlarım nedir. İnsanlar bunları bilmiyor. Tabir caizse bulanmış bir su gibidir her şey. Çamurun dibe çökmesi çok geç yaşlarda ya olur veya olmaz. Biz dışa bağımlı bir hayat sürdürüyoruz. Gerçekten kendisi olan insan çok azdır.


Sonra insan özünü gerçekleştiremediği için kendi sorumluluğunu da taşımıyor. Kendi eylemlerinin sahibi olmaktan kaçıyor. Kendi sorumluluğunu yüklense kendi zayıf taraflarıyla karşı karşıya gelecek ve bunları geliştirmek ihtiyacı duyacak. Kendini gerçekleştirme adımlarını atsa o zaman ayağını sağlamca bastığı bir toprağı olacak. Bu toprağı genişlettikçe hiçbir şeyin altında ezilmeyecek ve sahip olmadığı güç ve imkânlardan da sorumlu olmadığını bilip rahatlayacak. Fakat böyle değil. Ne özüne sahip çıkıyor ve ne de sorumluluğu yükleniyor. Bu şekilde çok ters bir yola giriyor. Ayrıca kendi inançlarını seçme cesaretini gösteremiyor. Yüreğindeki doğrularla kendisine belletilen doğruların çatışması arasında gittikçe büzülüyor ve küçülüyor. Ona dışarıdan güvenli bir yol gösteriyorlar. Kurtuluş buradadır diyorlar. Senin düşünmene gerek yok diyorlar. O da güvenliği tercih ediyor. İyiliğini de kötülüğünü de dışarıdan biliyor. Hakikat bildiği şey kendi hakikati değil. İyi bildiği şey kendi iyisi değil. Kötü bildiği şey kendi kötüsü değil. Hiçbir şeyi kendisinin değil. Esasen o bir hayalet haline gelmiştir. Hiçbir fazileti gerçek değildir. Hepsi boş ve sahtedir. Vesselam.

Bu yazı 667 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum