Murat Başaran

Murat Başaran

[email protected]

ROBOSKİ

27 Aralık 2012 - 08:36

22 Aralık cumartesi günü, 34 köylünün savaş uçaklarıyla ve üzerlerine tonlarca bomba yağdırılarak katledildiği, parçalanan bedenlerin katır sırtlarında taşındığı Roboskî’deydik…


 


Bir yıldır bir türlü bulunamayan(!) failleriyle, parçalanan bedenler yetmezmiş gibi, kalanları parçalayan “resmi” devlet açıklamalarıyla ve Türkiye toplumunun akıl almaz sessizliğiyle bir acı yumağına dönüşen Roboskî’de…


 


 


Ahmed Arif’in 33 kurşun şiirine konu olan, Van’ın Özalp ilçesinde 33 masum köylünün Mustafa Muğlalı zalimi tarafından kurşuna dizilmesi olayı ile birebir uyuşması nedeniyle 2. 33 kurşun vakası olarak nitelenen Roboskî Katliamı, vicdan sahibi herkeste derin yaralar açmış ancak “malum” kesimler “yine” sessizliğe bürünmüşlerdi…


 


Aslında sorunun temelinde yatan gerçek, emperyalistler tarafından çizilen sınırların kutsallaştırılmasıdır. Bu yapay sınırları kutsallaştırılan zihinler “kaçakçılık” diye bir suç peydahlamış ve bu suça(!) ölüm cezasını bile hak görme zalimliğine bulaşmışlardır…


 


Şırnak’a bağlı Qesrik beldesinde başlayan adım başı aramalarla birlikte devletin varlığının “güvenlik” seviyesine indiği, sarp dağların izin verdiği oranda ilerlenebilen yollarda geçerek vardık Roboskî’ye…


 


Aileleri ziyaret ettikten sonra, katliamda yaşamını yitirenlerin defnedildiği mezarlığa geçtik…


 


Bütün aileler ilk günkü acı ve hiç dinmeyen adalet arayışlarıyla mezarlıkta hazırlanmış ve 28 Aralık 2011’den itibaren fotoğraflarını yüreklerinin üstünden indirmedikleri evlatlarının katillerinden hesap sorulması için atılan küçücük bir adımı bile ne kadar önemsediklerini gösteriyorlardı…


 


Mezarlıktaki o anı hiçbir kelimenin anlatamayacağı kanaatiyle hâkim medyayla en temiz(!) zihinlere bile yapılan dezenformasyonu gidermek adına, hiçbir ekleme-çıkarma yapmadan acılı ailelerin söylemlerini köşeme taşımak istiyorum.


 


(Hiçbir aile tenezzül edip verilen tazminatları almadı.


“Sivil oldukları şüpheli” denilen insanların 19’u 18 yaşının altına ÇOCUK…)


 



  • Biz bombalarla bir kere parçalandık, ancak katliamdan sonra yapılan açıklamalar ve duyarsız tavırlar bizi ikinci kez parçaladı. Başbakan dün bir açıklama yapmış ve “sivil oldukları belli değil” diyor. “terörist olabilirler” diyor… 30 yıllık bu savaşta hangi teröriste tazminat verdiniz de bize veriyorsunuz? Terörist dediğiniz çocukların babalarının sırtında hala korucu silahı var. Hem babasına maaş vereceksin hem de çocuğunu terörist ilan edeceksin. Gelip bu korucu silahlarını alın ve gömün…


 



  • Bizim 34 evladımız gitti… Buna karşılık başbakan da bize bir evladını versin… Yok Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın evlat zordur, bize bir parmağını kesip yollasın. Eğer parmağının bile acısına dayanabilirse biz de susacağız artık…


 



  • Utanmadan bize tazminat teklif ediyorlar, bizim satılık çocuklarımız yok, biz sadece ADALET istiyoruz…


 



  • (Normalde kaçağa bu kadar kalabalık gidilir mi sorusu üzerine) biz bazen 200 kişi gidiyoruz. Sorun kalabalık olma sorunu değil, bu işin içinde başka bir iş var ve biz de bunun açığa çıkmasını istiyoruz. Kaçaksa hala gidiyoruz… Başka çaremiz yok…


 



  • 30 yıldır süren bu kirli savaş dursun, biz acımızı yüreğimize gömmeye hazırız…


 



  • Biz hiçbir zaman ırkçı olmadık, Türk, Kürt, Arap fark etmez, insan olan, çocuğu olan yüreği olan insanlar sesimizi duysun istiyoruz…


 


 


Acı dolu yüreklerden yüzlerce feryat koptu aslında, her biri insanlığımdan bir kez daha utandırdı beni ama utanmadı bu acımasız fiilin failleri.


 


Faili belli bir cinayet bu ve bu toplum hala adalet uykusunda….


 


Geriye kalan;


 


İlkokul çağında teröristler(!)


Çocuklarının fotoğraflarıyla konuşan anneler…


Mezarlığa dönmüş bir belde…


Karlarla beraber kana bulanan hayatlar…


Ve savaş uçaklarıyla paramparça edilen adalet…


…


UNUTMADIK… UNUTTURMAYACAĞIZ…



UNUTURSAK KALBİMİZ KURUSUN

Bu yazı 2396 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum