ROBOSKİNİN ÇIĞLIĞI
Takvimler gösterirken
Yılın son üç gününü
Örtünürken karanlık perdeler
Issız gecenin üstüne
Vahşi hayvanlar bile
Korkarken gecenin sesizliğinden
Emin değilken gelecekten
Ve
Çekilirken inlerine birer birer,
Otuz dört can
Otuz dört yürek
Ceplerinde ölüm davetiyeleri
Yol alıyordu hudut boylarında
Gece karanlığında
Yürekleri ağzında.
Bu bir ilk değildi hayatlarında
Babadan kalma bir rızık kapısı
Ecdattan kalma bir kadim mirastı onlara.
Yoktu başka çareleri bu coğrafyada
Ne tutunacak dalları
Ne sırtı pek dayıları
Ve ne de
Dayanacakları kelli felli sahipleri vardı
Bu dağlarda
Yaşamı hiçe saymaları,
Ölüme meydan okumaları,
Her adım başı
Azraille karşılaşmaları
Bundandı gayri.
Sonrası malum hikayeye
Bol tasvirli romanlar
Uzun-kısa hikayeler
Renkli-renksiz
Sinamaskop filmler
Gazete başlıkları
Televiziyon haberleri
Eşkiyaya çıkardı adları
Kimseler anlamazdı
Yoksul hallerini
Onlar birer kaçakçı
Birer eşkiyaydı artık
Gecelerin zifiri karanlığında.
Bu kaçıncı helalleşme
Kaçıncı ölüm yolculuğu
Kimsecikler bilmezdi.
Baykuşlar tünmesin
Bacası sönen ocaklara
Çiyan yuvasına dönmesin
Viran haneler,
Kadınlar dul
Çocuklar yetim kalmasın diye
Bütün bildik dualar
Yola koyulmadan
Postalanmıştı yaradana
Yaşlı anneler
Hızır Babayı yoldaş eyleyip
Kova kova su dökmüşlerdi
Gidenlerin ardından.
Gün görmüş
Bilge dedeler
Öğüt, nasihat tutuşturdular
Civan boylu gençlerin eline
Giderken
Gelirken
Alınan her nefes
Verilen her soluk
Karara bağlanmıştı,
Atılan her adım, her ayak
Sağlam basmalıydı toprağa
Ne ileri
Ne geri
Umut ve cesaret kuyusu gözler
Faka basmamalıydı,
Sevdalı yürekler
Düşmemeliydi kancık pusulara
Her ağaç kovuğu
Her taşın ardı
Dönmemeliydi hain tuzaklara
Felaket haberleri ulaşmamalıydı
Hısım akrabaya
Ata-ecdat nasihatları
Böyle nakışlandı
Yakışıklı civan gençlerin yüreklerine.
Sonrası malum hikayaye
Paparazi magazin programları
Pembe diziler
Çirkin sosyete kaçamakları.
Vur patlasın cal oynasın çılgınlığı
Ve
Unutulur otuz dört Kürdün
Hazin dramı
Onlar katli vacip birer kaçakçı
Birer eşkiyaydı artık
Ölümün kol gezdiği
Bu sınırlarda.
Otuz dört yürek tetikte
Altmış sekiz göz menzilde
Yol alıyordu sesizce
Daha çok vardı menzile
Sırtlarında çoluk çocuk nafakası
Yüreklerinde eş-dost
Gelecek kaygısı
Yürüyorlardı ard arada
Sıra sıra
Dar patikalardan
Dik yamaçlardan
Derin uçurumlardan.
Önlerinde fedakar atları
Ve
Güçlü katırlarlarıyla
Yürüyorlardı gecenin karanlığında
Onlar kimisi için
Uslanmaz birer vatan haini
Birer anarşit olsa da bu kuytularda
Aslında onlar
Ele güne muhtaç
Birer mahsum fukara
Birer bé- çare-i hüda idi
Bu imansız gecelerin ayazında.
Yaşıtları oynarken
Mahalle-sokak aralarında
Sevişirken karşıyaka kaldırımlarında,
Huzur içinde
Uyurken yataklarında
Onlar
Akıyordu ecel-bela girdabına
Atılıyordu ölümün kollarına
Karnı deşilesi
Bu sınır boylarında
Oysa onların da vardı
Kendine göre derin dertleri
Hiç kimseye anlatamadıkları bir bildikleri
Lakin diller lal
Kulaklar sağır
Ve
Gözler âmâydı
Bu kara kıtasında
Kimseler anlamazdı hallerini
Sonrası malum hikaye
Yuvarlak masa söyleyişileri
Uzman-akademisiyen görüşleri
Bölgesel etkenler
Jeo-politik faktörler
Uluslararası konjoktürel ifadeler
Kaçakçıya çıkardı adları
Kimsecikler görmezdi hallerini
Onlar birer haydut,
Birer asi eşkiyaydı artık
Bu sınır boylarında
Ne duyan vardı ne soran.
.
Kavruk yüzlü rehberler
Qeda-bela çemberinden geçen
Usta gözcüler
Yol yordam gösteriyordu
Ölüme mahkum
Tıfıl gençlere.
Büyükler usul erkan öğretiyordu
Jilet yüzü görmemiş
Cesur çocuklara
Sıralanmıştı ard arda
Sıra sıra
Dayı-amca
Hısım-akraba.
Geleceğe dair binbir düş
Binbir hayal vardı kafalarında
Kimi bahar ertesi
Yapılacak düğünü,
Kimi yaz sonrası doğacak çocuğunu
Kimi de
Dal boylu gençlerin
Göz bebeklerinde ışıldayan
Güzel günlerin düşünü kuruyordu
Bu zor anlarında.
Vurulup gitmek yoktu
Hiç birisinin hesabında
Her birisi
Bir ahu bırakmıştı ardında
Kavuşmaya dair vaadler verilmişti
İki gün önce yapılan
O son vedalaşmada.
Sonrası bilinen hikaye
Deve-horoz güreşleri
Boks-yüzme müsabakaları
Bilgi-yetenek yarışmaları,
Kültür-edebiyat şovları,
Güzellik-asalet tantanaları
Ve
Küllenirdi Roboski dramı
Unutulurdu insanlık katliamı
Varılacak menzil çok uzaktı onlara
Yürüyorlardı emin adımlarla
Ard arda
Sıra sıra
Cesur ve korkusuzdular
Geldim geliyorum diyen
Ölümden habersizdiler
Bé-haberdiler birazdan kopacak o kızıl kiyametten
Farkında değillerdi
Etraflarında dönen o hain dümenden
İnsafsız dolaptan.
Önce motor sesleri duyuldu uzaklardan
Sonra karanlığı yırtan bir gök gürültüsü
Demir canavarlar üşüştü başlarına
Bir kaçı sağdan
Bir kaçı soldan
Dolandılar etrafında
Bildik canavarlar değildi bunlar
Ne kurt, ne çakal
Kan kokusuna koşan
Çelik kanatlı birer leş kargası
Zırhlara bürünmüş birer vampirdi anlaşılan.
Kürde acımak yoktu kitaplarında
Af, merhamet yoktu tarihsel kodlarında
Mahşer günü yaşanıyordu etrafta
Ateşten dağlar devriliyordu başlarına
Gökten
Taş-toprak
Kan-barut
Kurşun-şarapnel yağıyordu kafalarına
Bilcümle
Cehennem kapıları birden
Açılmıştı başlarına
Volkanlar patlıyordu yanı başında
Kor ateşler
Lav ırmakları
Akıyordu yüreklerine
Asrın icadı
Gâvur teyyareler cirit atıyordu
Otuz dört canın etrafında
İnsanlığın korkunç yüzü
Medeniyetin mutlak gücü
Bir kez daha sokuluyordu
Sahipsiz Kürdün
Akılsız kafasına.
Can pazarı yaşanıyordu dört bir yanda
Koordinatlar belirleniyordu
Yakın-uzak noktalardan
Emirler yağdırılıyordu
İhtişamlı köşklerin muhteşem odalarından
Ölüm oyunları izleniyordu
Ekran başlarında
Laurel ile Hardi tadında
Naklen yayınlar yapılıyordu
Gezegenler arası
Farklı kıtalardan.
Aman verilmeyecekti
Sözden anlamayan
Bir buçuk eşkiya bozuntusuna
Yol verilmeyecekti
Haddini bilmeyen bu
Eşkiya-kaçakçı şürekâsına
Kafalar iyi demlenmişti akşamdan
Böyle anlaşılıyordu
Yapılan vicdansız hasaplardan
Emin ellerden çıkmıştı fetvalar
Üst makamlardan verilmişti ferman
Caymak yoktu alınan karardan.
Cehennem menşeli silahlar
Ölüm kusuyordu geceye
Alev topları patlıyordu
Otuz dört canın başında
Lastik çizmeler fırlıyordu
Çıplak ayaklardan
Kol-bacak savruluyordu
Parlak yıldızların suratına
İnsan-hayvan
Parçacıkları yağıyordu
Yandaki çukura,
Etinden sıyrılmış
Bedenler sarkmıştı
Bodur ağaçların dallarında
Sahipsiz giyisiler
Savruluyordu uçurum diplerine
Taş-toprak çaresiz
Gece karanlık,
Huma kuşu
Param parça
Yaradanı çağırıyordu imdada
Otuz dört can
Fena kıstırılmıştı tuzağa
Bütün umutlar kesilmişti
Bu rezil dünyadan.
Gözleri açık,
Hak Divanına yürüyordu
Otuz dört can
Yanında
İki bidon mazot
İki karton sigara
Ve
Üç metre patiskayla.
Gerisi malum hikaye
Onlar ciğerleri deşilmiş
Birer terörist
Yürekleri susturulmuş
Birer eşkiya
Yıldızı sönmüş
Birer kaçakçı
Ve
Güneşi karartılmış
Bir avuç Kürttü artık.
Onlar at katır sırtında
Cesetler yan yana
Koyun koyuna
Roboskiye ulaştırılan
Bir avuç biçareydi artık.
Yanmış bedenler
Çıplak ayaklar
Lastik çizmeler
Ey Muhammet ey meddeniyet gör halimi diye
Haykırıyordu yıldızlara
Lakin ne duyan vardı
Ne gören,
Ne soran vardı
Ne anlayan.
Sonrası malum hikaye
Gösterişli gurup toplantıları
Şatafatlı parlamento oturumları
İnsan hakları bildirgeleri
Uluslararası sözleşmeler safsatası
Çok ödüllü
Bol soslu
Demokrasi masalları
Parlak vaadler
Cilalı söylemler
Roboskiye turistik geziler
Ve
Sonrası bilinen hikaye
Otuz dört can
Düşleri kırık
Sevdası yetim dönüyordu
ROBOSKİye
Otuz dört yürek
Korkusuzca yürüyordu menzile
Gerisi laf -u güzafdır halden anlayana.
Kadir Büyükkaya/Hollanda
28.12.2014 / Nijmegen
FACEBOOK YORUMLAR