Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

SANAT VE EDEBİYAT ÜZERİNE-I

25 Şubat 2011 - 22:00

Bazıları “hayatımı anlatsam roman olur” derler. Bunlar sanatın ne olduğundan haberi olmayan insanlardır. İnsanların çoğu gerçeğin birebir anlatımının sanat olmadığını, belki bunun bir belgesel veya röportaj olduğunu anlamıyorlar. Sanatın dünyası kurgusaldır, itibaridir. Onun öğeleri gerçek hayattan alınmış olsa bile sanatçının tasarruflarını yansıtır. Sanat, taklit ve kopya etmek değildir. Sanatsal gerçeklik çıplak gerçeklikten farklıdır. İnsan sanatla gerçeği değiştirir yeni bir dünya yaratır. Dostoyevski “Bir olayı olduğu gibi nakletmektense değiştirerek anlatmayı tercih ederim, çünkü bu daha insanidir.” diyor. Sanatsal eylemin en önemli özelliği özgür yaratmadır.
Sanatsal imgelerin ve objelerin gücü gerçek olanlardan çok fazladır. Sanat nesneleri sembolleştirir. Sanat eserinde istenen etkinin uyandırılması amacıyla gerçeğe yüzde yüz sadakat gösterilmez. Örneğin filmlerde dürbünün daima iki yuvarlağı ile gösterilmesi, bir insanın duygusal sarsıntısını ifade etmek için araya deprem sahnelerinin ilave edilmesi veya bir köylünün soğanı yumruğu ile parçalaması gibi... Burada gerçek birebir doğallığından uzaklaştırılmış, değiştirilmiş ama etkisi artırılmıştır. Bir sanatçı hiçbir vakayı olduğu gibi nakletmez. Mutlaka değişiklikler yapar, bazı taraflarını çıkarır, bazı taraflarına ilaveler yapar. Vakanın cazip olması sanatkâr için önemli değil, hatta zararlıdır. Çünkü öyle yaşanmış vakalar vardır ki gerçek oldukları halde insana yalan gibi gelir. Öyle olmamış şeyler de vardır ki size gerçek gibi gelir.
Haydarpaşa garını insanlar belki yüzlerce defa seyretmiştir. Yanından geçip giderken bir defa olsun başını kaldırıp ondaki güzelliklere bakmayanlar vardır. Fakat bir filimde görünce onun ne kadar muhteşem olduğunu görürler. Sanat bize göremediğimizi gördürür. Her gün yaşadıklarımızın farkına varmamızı sağlar. Sanatla ifade edilen şeyler hayalin uydurmaları değildir. Bir insan, ancak sanat eserlerinde ortaya konulduğunda ülkesinin güzelliklerini sevmeye başlar. İçinde yaşadığımız coğrafyayı, dağları, vadileri, şehirleri, çarşıları, köylüyü, kentliyi, simit satanı, balıkçıyı, fırında pişen ekmeğin kokusunu, çığırtkanlık yapanı, akan ırmağı, esen rüzgârı, sonbaharda sararan yaprakları, kışın yağan karı bir romanda okuyunca sevmeye başlarsınız.
Hayalin dünyasında sınırlar yoktur. Gerçek ise sınırlıdır. Gerçek tüketilebilir ama hayal tüketilemez. Hayalde her şey tertemizdir, gerçek ise kirlidir. Romantik bir âşık hayalindeki sevgiliyi gerçeğinden daha fazla sever. Mecnun Leyla’ya hiç kavuşmak istemez. Onun hayalini gerçeğine tercih eder. Eskiden ortaçağda bu kadar realizmin olmadığı zamanlarda, periler, masallar dünyasında, kahramanlar şövalyeler, atlı prensler zamanlarında insanların güzel hayalleri vardı. İnsanlar mutlu yaşıyordu. Her şey gerçeğe dönüştü, o büyüleyici gücünü kaybetti. Ayın o sihri kalmadı. Artık mehtapta sularda yıkanan periler yok. Akşam yavaş-yavaş düşen karanlıkta sazlıktaki kamışları seyreden yok. Haşim o mısraları şimdi yazamazdı.
Sanatın temel kavramı ‘güzel’dir. Güzel, her kese göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Nesnel bir güzellik tanımı yapmak mümkün değildir. Maddi ve manevi güzellikler vardır. Bir manzara, bir insan yüzü, bir davranış, bir eser güzel olabilir. Kendiliğinden veya emek sonucu olan güzellikler vardır. Tabiattaki güzellikler kendiliğinden (daha doğrusu Tanrının yarattığı), sanat eserleri ise çalışılarak meydana getirilen güzelliklerdir. Uyum, ahenk, düzen, birlik, simetri, orantı, ritim, melodi, ölçülülük, aşkınlık güzelliğin bileşenleridir. Bize sonsuzluğu hissettiren şeyin temaşası güzeldir. Mutlak güzellik Allah’tadır. Güzellik bir formdur. İçerik değildir. Tabiatta her şey durmadan bir form kazanıyor ve bu formu kaybediyor. Güzellik duygusu dinin ve ahlakın da temelidir. Bir hadiste: “Allah güzeldir, güzel olanı sever” deniyor. Güzel konuşmak, güzel yaşamak, güzel davranmak vardır.
Roman, edebiyatın en etkili yazı türlerinden biridir. Roman duygularımızı eğitir, besler, geliştirir, dönüştürür. Dahi romancılar erdemli kişilerdir. Roman okumak bazılarınca vaktini boşa harcamak sayılır. Bunlar “daha değerli şeylerle uğraşmalı” der ve dudak bükerler. Romanda geçen olaylar yalnız akla değil duygulara, ruha, hayal gücüne, sezgilere hitap eder ve insanı değiştirir. Bilimsel eserlerin ve akli ürünlerin insanda uyandırdığı tesir romanın yanında pek sönük kalır. Mesnevinin ve mevlidin bu kadar alaka görmesi boşuna değildir. Büyük romanlar hayatı anlatır, yorumlar ve bir dünya görüşünü yansıtırlar. Roman okuyunca insanda bir değişiklik ve dönüşüm meydana gelir.
Estetik duygusu gelişmiş, güzeli seven ve güzelden anlayan insan kötü olamaz. Gerçek sanat ruhu yüceltir ve inceltir. Kötü davranış aynı zamanda çirkindir de. Sanat çirkini kaldırmaz. Güzel sanatların her türü aynı zamanda ahlakın da gelişmesinde önemli rol oynar. Erdemli olmayan kimse sanatkâr olamaz. Şiirin, edebiyatın, musikinin ruhu eğitmesi; ahlakı yükseltmesi gerçektir. Kötülük güzellik duygusunu zedeler. Bazı sanatçıların bohem yaşayışları ve ahlaka aldırmazlıkları geneli temsil etmez. Sanatçılarla Peygamberler aynı kaynaktan beslenirler. Bu, vahiy ve ilhamdır. Birçok insanın ruhu sanatla tedavi olur. Sanat insanı akıl hastalıklarından korur. “Yazmasaydım deli olacaktım” diyen yazarlar vardır.
Sanat gerçeği ile hayat gerçeği farklıdır. Sanatçı sanat eseri ile olmamış şeylere olmuş şeylerden daha fazla inandırıcılık ve gerçeklik sağlar. Buna karşılık olmuş bir şeyi anlattığı zaman kimse ona inanmayabilir. Örneğin gerçek hayatta birkaç rastlantının art arda gelmesi mümkündür. Fakat sanatta rastlantıların çok olması sanata zarar verir. Sanat eserinde aşırı gerçekçilik sanatı zayıflatır. Bizde “uydurma” hissini uyandırır. Mesela bir filimde rolün rol olduğu aklınıza gelmemeli. Bir öldürme veya dövme eyleminin aşırı tasviri, bizde yapaylığı besler. Böyle sahneler çok uzaktan verilmeli veya ima edilmelidir. Adam öldürme veya yaralama sahnesini saf gerçeğe benzetmeye çalışmamalı. Çünkü onun gerçek olmadığını biliriz. Film seyrediyorsan film seyrettiğini unutmalısın.
Şairler ve sanatkârlar medeniyetlerin öncüleridir. Bütün medeniyetler ve kültür hareketleri sanatçılarla başlamıştır. İlkel kabilelerin bile sanatçıları vardı. Sanatçılar hayali uyandırır. Geniş ufuklar açar, dünyaya yeniden ve farklı bir şekilde bakmamızı sağlarlar. Grek uygarlığının kurucusu ozanlardır. Keza Rönesans’ın başlatıcıları da sanatkârlardır. Filozoflar ve bilimciler onları takip eder. Eski Romalılar “Türküler kiminse ülke onlarındır” derlerdi. Duygulara sahip olanlar düşüncelere de sahip olur. İslam dini de sözün üstünlüğü ile başlamıştır. Araplarda şairlerin büyük bir itibarı vardı. Kutsal kitaplar aynı zamanda birer edebiyat şaheseridir. Tevrat’ta “önce söz vardı” der.
Sanatın ne olduğu hakkında çeşitli anlayışlar vardır: 1. Sanat bir çığlıktır. İnsanın ıstıraplarını dışlaştırarak, açığa vurarak, boşaltarak onlardan kurtulma çabasıdır. 2. Sanat bir oyun ve eğlencedir, insan sanat vasıtasıyla özgürce hareket eder. Sanatçı adeta kumsaldaki bir çocuk gibidir. Çocuk orada kumlarla, çakıllarla, çer çöple oynar. Evler, heykelcikler yapar, sonra tekrar bozar, bırakır. 3. Sanat bir duygudur. Armonisi, orantısı, ritmi ile insanda derin bir heyecan uyandırır, insana zevk verir. Güzelliği tatmak nefes almak gibidir. Güzel bir yapı, güzel bir resim, güzel bir yüz, güzel bir şarkı insanı ruhen doyurur. 4. Sanat bir yaratmadır. Özgün bir tertip ve tanzimdir. Yeni bir şeydir. İnsan eliyle meydana getirilen orijinal şeylere sanat denir. Tabiattaki güzellikler sanat alanına girmez. 5. Sanat hasbiliktir. Sanatın amacı kendindedir. Sanat yarar amacı gütmez. Sanatkâr kimseden takdir ve hayranlık beklemez. O içinden gelen bir zorunlulukla hareket eder. 6. Sanat yüksek bir duyarlılıktır. Sanatkârlar herkesten daha duyarlı, nazik, naif ve kibardırlar. Ham, kaba ve haşin insanlar sanatkâr olamaz. 7. Sanat sonsuzluğa açılmadır. Sanat yücelmedir. Bizi temel gerçeklerle temas ettirerek arındırır. İnsana küçüklüğünü ve geçiciliğini hatırlatır. İnsanı bütünleştirir ve birleştirir.

Devam edecek

Bu yazı 722 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum