Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

SİVEREK’İ ÇİZİYORUM

16 Temmuz 2012 - 07:22


Bu cömert toprakların bilgeliği kişiyi de bilge yapar, yazmaya mecbur kılar adeta.
Tarih boyunca kültürlerin geçiş bölgesi olması münasebetiyle her kültürden bir nefes almasını bilmiştir bu zeki halk.

Her bir bölgesinin ayrı bir dalgası vardır beyinlerimizin bir köşesinde. Kayda değer bir bilgidir: Aralarında bir perde varmış da tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmaması gibi bir şeydir buradaki folklor. Biri diğerine karışmaz ve karıştırılmaz. Herkes birbirini kabul eder öylece devam eder gider.

Karacadağ Bölgesinin ayrı bir kültürü, Bucak Bölgesinin ayrı bir kültürü, Karakeçi Bölgesinin, ayrı bir kültürü, Çermik Bölgesinin ayrı bir kültürü vardır. Hepsi birbirinden haberdar; hepsi sessiz - sedasız birbirlerinin kültürünü öğrenmişlerdir. Kıyafetleri karışmaz, dilleri karışmaz birbirine.

Zazalar, Kürmanciyi bilir; kürmançlar zazacayı bilmez ve öğrenmek istemez.
Kürmançlar ağaç dikmek istemez, Zazalar bol bol ağaç diker, sebze ve meyve yetiştirmeye toprak bulmaz.
Fakat bu tatlı kabullenmişlik kimseye dokunmaz yenilenir ve uyum sağlar bir teknolojiyle çalışır gider…

Her yörenin kendine has bir üretimi vardır zihinlerde yer almış. Karakeçi bol bol mercimek üretir, karacadağ domates ve kenger, Bucak meyve sebze deposudur, Çermik tarafı koyun ürünlerinde ön sırada…

İstanbul ve Ankara’nın çöp ayrıştırma işini Karacadağ’ın gençleri kimseye kaptırmazken en talihsiz ayrılıkları yine Karacadağ’ın genç gelinleri yaşar. Uzun süren ayrılıktır onların evlilikleri aslında her ne kadar evlenme desek de evsizdir birçok genç evli…

Her birisinin ayrı bir hülyası vardır. Karacadağın zirvesi kadar gururlu ve dik…
Kimisi doğacak çocuğuna beşik almayı tasarlar, kimisi yapacağı bir göz odanın harc parasının peşindedir. Kimisi bir ehliyet veya bir broadvay araba hayalindedir.
Namuslu ve merttir benim karacadağlı Şıxolarım, Hemmilerim… Onca bozulmuşluk içinde kendisini muhafaza etmesini bilmiştir: Metropollerde, adam yutan acımasız şehirlerde... Emeğinin karşılığı olmayana-harama- el uzatmamıştır; alın terindedir umudu hep.

Bucakta farklı bir yaşam sürdürülür, akşama kadar elinde kazmasıyla yaşlı hacılarımız minnacık bahçelerden umut toplar nasırlı elleriyle. Tarla yoktur ama umut hep vardır orda. Kimi zaman bir salatalık sandığında gizlidir umut, üstü meşe dallarıyla örtülmüş taze salatalık kokusudur belki.
Kimi zaman, daldan silkinmiş mor bir duttur umut. Belki de ağaç altında bir şaldadır. Sabahları mevlehane’dedir, taze taze duttur umut. Ama helal, ama bereketli…

Sabahları köy postasında yolcuk eder Çermik bölgesinin anız kokan yoğurtları-peynirleri… Köy bakkalının mavi kaleminde belki saklıdır umut.
Bozuk bir Türkçeyle yazılmıştır puntolar eğri büğrü, Ayıbı elo, Sıloyı Emmeri,... Devam eder gider yazılar. Ama akşamları genç kızların çeyizlerinde nakışlanır umut. Belki bir çobanın yanık kaval sesinde yankılanır, Babın, Karahanın, Gürüzün, Ağaçhan’ın. Tıl'ın. umutları…

Karakeçide hüzündür belki bekleyiş. Başlık parasında gizlidir umut. Bir aşiret reisinin iki dudağı arasındadır marabanın umudu. Belki de bereketten dert yanan bir karakeçi klamıdır umut. Haver delal, haver delal….
Anlamadığımız bir bekleyiştir burada bereket. Nedense bereketler farklıdır burada. Onca uçsuz bucaksız topraklarda bereket neden suyunu çekmiştir. Bunu deq (dövme) benizli, yanık yürekli, karakeçi analarının hividar ruhlu, nakışlı kilimlerine sormak lazım.

Evet, söz uçar yazı kalır. Bu yüzden Siverek yazmalı, Siverek yazılmalı, Siverekli yazmalı! Bir yanının acımasını yazmalı, bir umudun imkanına yazmalı, bir yanının sevinmesine yazmalı, yazmalı, yazmalı….zira bu bakir topraklar yer yüzünün henüz yazılmamış nice yazılarına büyük bir umutla hala nazırdır…
Selam ve muhabbetle….

Rayiha
(Mustafa KARADAĞLI) –Siverek 16.07.2012

Bu yazı 1795 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum