Murat Başaran

Murat Başaran

[email protected]

SOSYAL MEDYA VE DÜRÜSTLÜK ÜZERİNE

28 Mayıs 2013 - 11:03

Bilişim alanında devrim niteliği taşıyan değişimler yaşanmasıyla birlikte bütün dünya en klasik tanımlama ile “koca bir köy” haline geldi.


 


Özellikle internet ve sosyal medya gibi alanlardaki gelişmeler herkesi potansiyel bir gazeteci, fikir adamı ve yazar haline getirdi.-Bu durum nispeten olumlu bir sonuçtur.-


 


Bilgiye ulaşmada yaşanan bu olağanüstü rahatlamayla birlikte insanlar kendileri için gerekli olan bilgileri “çağın alimi” google’a sorup 0,1 saniyede bilmem kaç milyon sonuca ulaşabilir bir duruma geldiler.


 


Tüm bunlar yıllardır “Resmi ideolojinin” tecavüzüne uğrayan zihinlerimizde az da olsa bir rahatlama yarattı zira alternatif haber kaynaklarının oluşması gibi alternatif okumaların da önü bir nebze daha açılmış oldu ve insanlar sorgulayıp-karşılaştırma şansını daha çok yakalama fırsatı buldular.


 


Tüm bu olumlu yanlarıyla birlikte bu sürecin insanlar üzerindeki olumsuz bazı etkileri de oldu elbette.


 


Adı sosyal olan bu alanları sık kullanmanın bir sonucu olarak asosyal ilişkiler yumağı gitgide büyüdü ve insanoğlunun “kendi kendine yetme” hastalığı giderek büyümeye başladı.


 


Yiyeceği yemekten giyeceği elbiseye kadar birçok ihtiyacını internetten sipariş eden bir nesil, haliyle arkadaşlarını da sosyal ağlardan bulmaya ve sanal ilişkiler geliştirmeye başladı.


 


Buna benzer birçok örnek verilebilir ancak ben farklı bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.


 


Ben, hiç hareket etmediği için tembelleşen ve hastalıklı hale gelen bedenler misali, sosyal alanda edindikleri bilgiyi hiçbir şekilde teyit etme zahmetine katlanamayan ve hiçbir çaba sarf etmediği için tembelleşen ve hastalıklı hale gelen zihinlere dikkat çekmek istiyorum.


 


Bu yazıyı kaç kişi okur bilmiyorum ama “öyle diyorsun da sen de sosyal medyayı kullanıyorsun” diyen sesleri şimdiden duyuyor gibiyim.-evet ben de kullanıyorum ve yazı boyunca çizmeye çalışacağım tablodan kendimi beri tutma ukalalığına hiç girmeyeceğim yani eleştirilerden payıma düşenler varsa şimdiden kabulümdür.-


 


Bir bilgi-belgeyi incelemeden, kimin servis ettiğine bakmadan, konuyla ilgisi olup olmamasına dikkat etmeden ve çoğu zaman saldırı amacıyla üzerine türlü yorumlar katarak yayınlayan bir zihin zamanla fukaralaşacak ve insanî bir çok erdemi kaybedecektir.


 


Benim bildiğim eleştiri, herhangi bir konuda gözlemlenen eksikliğin düzeltilmesi amacıyla yapılan bir şeydir. Ancak son dönemlerde sosyal medya silahşörleri oturdukları yerden klavye kahramanlığıyla müthiş karalamalar yapılmakta ve çoğu herhangi bir dayanaktan yoksun bilgiler karşıt görüşleri yıpratmak için insafsızca saldırılmakta.


 


-yapılanları tek-tek yazmak için sayfalarca yazı yazmak gerekeceği için kısa kesmek istiyorum-


 


Son olarak sosyal medyanın farklı bir yararından bahsetmek gerekirse, ifadelerdeki tutarsızlıklar sebebiyle kimi insanların gerçek yüzleri de gün yüzüne çıkmaktadır. Ve ne yazık ki; her kesimden örneklerini gördüğümüz, dürüstlükten uzak bu insanların varlığını görmek, hak ve adalet gibi ideolojiler üstü değerleri içselleştirmede düştüğümüz durumu göz önüne sermektedir.


 


Allah’tan, dinden peygamberden bahseden bir Müslüman’ın, Müslümanlığının kendisi ve cemaatiyle sınırlı kalması…


 


Meydanlarda hak ve özgürlük taleplerini güçlü bir şekilde dile getirmeleriyle tanınan çeşitli grupların, sırf iktidara muhalefet edeceğim diye dinî hassasiyetleri zedelemeye varan açıklama ve eylemlikleri…


 


Her fırsatta ve alanda olduğu gibi sosyal medya alanında da gerek yerel iktidar kapısı olan feodalizme, gerekse de siyasi iktidar kapısı olan AKP’ye karşı yağdanlık durumuna düşen kişileri…


 


Evet tüm bunlar sosyal medyanın gözler önüne serdiği yalın gerçekliklerdir.


 


Tam da bu noktada ben diyorum ki; dürüstlüğün dini, dili,ırkı siyasi kimliği, mezhebi ve aşireti olmaz.


 


Dürüstlük, güzel insanların büyük yüreklerinde kendiliğinden açan bir çiçektir ve her türlü ayrımcılığı kabullenmeyecek kadar narindir.


 


Gerçekten yaşanan tüm bu olumsuzluklardan rahatsız insanlar koşulsuz bir şekilde kucaklaşmalı ve var olan bu kirli çarka çomak sokulmalıdır.


 


Yok eğer halimizden memnun kölelersek zaten özgürlük, köle yüreklerle gelmez…


 


Malcolm X’in de dediği gibi “Kimse size özgürlüğü veremez. Kimse size eşitlik, adalet ya da başka bir şey veremez. Erkekseniz gidin ve kendiniz alın."



Selam ve Dua ile.

Bu yazı 2791 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum