Hasan Baydilli

Hasan Baydilli

gelecek

Unutma!

15 Şubat 2017 - 08:22

Darbelerin, sıkıyönetimlerin, DGM’lerin, ölüm cezalarının, faili meçhul cinayetler ve infazların alenen yapıldığı, çete ve mafyanın her yere hakim olduğu, zam, zulüm ve işkencenin iliklerimize kadar hissedildiği eski Türkiye’de; Kürtçenin kelimesi dahi yasakken, anadilde savunma hakkı bile verilmezken ve hatta çocuklarına Kürtçe isim bırakılması mümkün değilken dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “Yeni Türkiye’de ret, inkar ve asimilasyon politikalarına yer yok” diyerek demokratik adımlar atmış, ülkemizdeki tüm sorunlar masaya yatırılarak neşter vurulmaya çalışılmıştır.

Buna göre Erdoğan liderliğindeki yeni Türkiye’de; Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılmış, % 3 oy alan siyasi partilerin hazineden yardım alması yasallaşmıştır. Sürgündeki Kürt siyasetçilerin ülkeye dönüşü sağlanmıştır. Üniversitelerde Kürtçe öğretmen yetiştirmek amacıyla Kürdoloji enstitüleri ve Kürt dili edebiyatı bölümleri kurulmuştur. Kullanılması yasak olan (Q,X,W) gibi harflerin yasağı kaldırılmış, ülkemizde özel okullarda anadilde eğitim serbest bırakılarak, farklı dil ve lehçelerin önündeki engeller kaldırılmıştır. Yerleşim yerlerine anadildeki isimlerin iadesi yasallaşmış, dağa taşa yazılan ırkçı ve şoven tabela ve yazılar kaldırılmıştır.

”Sayın” kelimesinin bile yasak olduğu eski Türkiye’de yine bu yasak kaldırılmış, çözüm süreci yasası TBMM’de kanunlaşmıştır. ( Ne yazık ki; çözüm süreci başa götürülmeden şer şebekesi bu süreci baltalamaya muvaffak olmuştur! ) Ceza evlerinde anadilde konuşma yasağı kaldırılmış, TBMM’de “ Hak İhlalleri Araştırma Komisyonu” kurulmuştur. Mesut Barzani ile görüşmesinde ilk kez bir Başbakan “Kürdistan” demiş ve Kobani’de İşid’e karşı savaşa destek için; peşmerge geçişine izin vermiştir.

Çözüm süreci GAP eylem planıyla, projeler hazırlanarak başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere ülkemiz geneline ciddi yatırımlar yapılarak hayata geçirilmiştir.

Yukarıda saydıklarım demokratik adımların atılması ve değişime yönelik sadece bir kaçından ibarettir.12 Eylül cunta darbesinin mağduru olarak, kısıtlı mevcut anayasa ve statükocu yapı ile bu adımların atılmasının başlı başına devrim niteliğinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Peki, bu adımlar yeterlimidir? Kesinlikle yeterli değil; daha fazla demokrasi, daha fazla değişim için yeni Türkiye’nin önünü açmak üzere, yeniden bir anayasa hem de milletin anayasasına ihtiyaç elzem olmuştur. Bu durum Türkiye halkının uzun süreden beri gereksinim duyduğu ve özlemini çektiği bir husustur.

Peki, nedir anayasa? Lafı uzatmadan kısacası devlete yön vermektir diyebiliriz. Yani; vatandaşların temel haklarını tespit eden yazılı belgedir, daha da açarsak yasama, yürütme ve yargı organlarından oluşan kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyen yasaların tümüne anayasa diyoruz.

Hak, hukuk ve adaletin tesisi için anayasa ve buna bağlı kanunlara mutlak ihtiyaç vardır. Kanun ve yasaların olmadığı yerde “İhkak-ı hak” doğar ki; bu da hukukun kendi başına uygulanışı olur ve akabinde kavga ve anarşiyi beraberinde getirir.

Tarihteki ilk yazılı anayasa Hammurabi yasalarıdır.(M.Ö 1760) İlk İslam Anayasası Medine Şehir-Devletinin (Medine Vesikası) Anayasasıdır. İngiliz belgesi olan ve kralın ilk kez yetkilerini kısan ve halka bazı hak ve özgürlükleri tanıyan Magna Karta (Büyük Ferman) 1215 yılında imzalanmıştır. Türkiye’deki Anayasalar ise ilki 1921yılında, sırasıyla 1924,1962 ve 1982 askeri darbe anayasasıyla idare edilmektedir.

Bu süre zarfında ülkemizde her ne kadar hükümetler seçimle iş başına gelmişlerse de; esas iktidarların askeri vesayet tarafından yürütüldüğünü dağdaki çoban dahi bilmektedir. Ancak ne hikmetse Ankara’nın göbeğinde yaşayan ve onların statükocu düşüncelerine alet olan tuzu kuru bazı kesimlerde bu statükocu yapının değişmesine ayak diremektedirler. Unutulmamalıdır ki; zaman boş yere akmaz, o her zaman suçsuzların temizliğini, hainlerin alçaklıklarını ortaya koyan adil bir mahkemedir.

Bu yüzden toplum psikolojisini ve sosyolojisini iyi irdeleyerek yeni bir Türkiye, yeni bir Anayasa, yeni bir toplum ve yeni bir insan için EVET demenin zamanı gelmedi mi?

Burada yeni Anayasa değişiklik maddelerini tek tek yazarak sizleri sıkmayacağım. Zaten madde değişiklikleri sosyal medyada yayımlanmış durumda. Herkesin bu yeni anayasa maddelerini içine sindirerek okumasını tavsiye ediyorum.

Bakın 90 yıldır bu anayasa ile neler yapıldı;

İnkârcı ve asimilasyoncu bu anayasa kurucuları, milletin seçmiş olduğu Başbakanını asmadı mı? Hesaplarına gelmeyen yöneticileri de bir şekilde ortadan kaldırmadılar mı? Çocuk yaştaki vatandaşının yaşını büyüterek darağacına göndermedi mi? Bir uzman çavuşun dahi bütün köy halkına hükmederek, istediği şekilde cezalandırılmalarına veya buna benzer insanlık dışı uygulamalarına maruz bırakıldığına şahit olmadık mı? Bu Ülkede seçilmişlere darbe yapılmadı mı? Seçilmiş hükümetleri indirip yerine istediklerini getirip, çakma hükümet kurdurmadılar mı? (Hatırlayalım 1995 Erbakan Hükümeti) Milletvekilleri meclisten kovuluyor ve bakan atamalarına kadar vesayetçilerin müdahalesinin vaki olduğu bilinmiyor mu?

Peki, nerede milletin iradesi? Var mıydı milletin iradesi, hayır, sadece vesayetçi muktedirlerin idaresi vardı ülkemde ne yazık ki? Bu yüzden kimse kusura bakmasın artık tercihime müdahale edilmesini istemiyorum, kendi oyumla yani, milletin oyu ile seçilenler milleti yönetsin istiyorum yani, demokrasiyle…

Bu gün yeni bir anayasa çalışması yapıldı. Yakında bir referandum yapılacak.

Değerli okur; bu referandum sadece evet veya hayır meselesi değil, aynı zamanda geleceğimizi yani, halkın iradesini vesayet altına alanlara DUR deme meselesidir. Bir daha 12 Eylül faşist darbelerin olmaması için; öğrencilerin sırf kıyafetleri yüzünden üniversite kapılarından kovulmaması için, din sömürüsü yapan cemaatlerin ve bu gibi oluşumların halkın inanç ve yaşam biçimlerini ipotek altına almamaları için, özgürlük ve demokrasi yolunda, hak ve özgürlüklerin ön planda tutularak; hukukun üstünlüğünün hâkim olması için, asker veya derin yapılanmaların değil, milletin vesayeti için, anayasanın değişmesinin şart olduğuna inanıyorum.

Unutma! Değerli okur; bazı hayır ’da şer vardır. Bu referandumdaki hayır’da da şer olduğuna inanıyorum. Değişim şart diyorum. Daha önce birileri tarafından atanan Cumhurbaşkanı istemiyorum, doğrudan halk tarafından seçilsin istiyorum. İradem tecelli etsin istiyorum. Çok şey mi istiyorum? Bunun neresinde yanlışlık var; Başbakanın yetkileri Cumhurbaşkanına devrediliyor. Ayrıca daha önce sadece vatana ihanetten yargılanabilen Cumhurbaşkanı bu değişimle hangi suça bulaşırsa yargı yolu ( Yüce Divan) açılıyor.

Bul 5’te 3’ü, yargı yolunu aç, Cumhurbaşkanını yargıla. Haa çoğunluğu bulamıyorsun (!) O halde çok çalış millet seni iktidar etsin! Daha ne istiyorsun? Rahmetli Demirel’in dediği gibi Vaamı bunun başka izah taazı…

Her şeyden önemlisi kendi oyumla, irademle Cumhurbaşkanını seçmek istiyorum. Belki de ben; İsmet İnönü’yü, Cevdet Sunay’ı, Cemal Gürsel’i, Kenan Evren’i, Süleyman Demirel’i, Tansu Çiller’i Ahmet Necdet Sezer’i, Nihat Erim’i, (Atanmış Başbakan) vs. seçmek istemiyorum. Yeni anayasa ile vesayet diktatörlüğüne son verilsin istiyorum.

Yine yeni anayasa ile siyasi parti grupları, en son genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde 5’ini alan partiler ile en az 100 bin olan seçmen aday gösterebilecekler.( Yani daha önce yüzde 10’u geçen siyasi partilerin ortak aday gösterilmesi hükmü kaldırılıyor.)

Artık koalisyon derdi de kalmayacak, yaşı genç olanlar belki bilmeyebilirler ancak, orta yaşlılar koalisyonların ne menem bir dert olduğunu çok iyi bilirler. Yok, hükümet kuruldu, yok kurulmadı derdi olmayacak, hükümet krizleri tarihe karışacak artık.

Devletin yürütümünde bürokrasi hantallığı kalkacak ve hizmetin yürütümü daha ivedi olacak diye inanıyorum. Çift başlılık kalkacak, milletin seçtiği başa gelecek, meclis ve hükümeti’ de halk seçecek. Yasa teklifleri milletvekilleri tarafından verilecek, meclis aynı zamanda seçilmiş Cumhurbaşkanını ve kabinesini denetleyecek.

Yanlış bunun neresinde var sayın hayırcılar!

Gençlere siyasette alan açılacak. Kötü bir şey mi bu? Tatlı su demokratları öteden beri gençlerin önünü açın demiyorlar mıydı? İşte 18 yaş ve parlamentoya kadar yol… Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarılıyor. Belki fazla olabilir ancak, bu vesile ile milletvekillerin kendi ilinde daha fazla temsil imkânı olacak, fena mı?

Önemli bir madde daha; meclise ilk defa hâkimler ve savcılar kurulu için üye seçme hakkı getiriliyor. Nedir bunun açılımı? Yani bizim seçtiklerimiz, bizim adımıza hâkim, savcılar kurulu için üyeleri seçecekler, bence çok doğru bir karar.

Yazılı soruya Hükümet üyeleri tarafından 15 gün içerisinde cevap verme mecburiyeti getiriliyor. Seçimler 4 yıl yerine 5 yılda bir yapılacak, ne ala halk sürekli seçim gündemi ile meşgul edilmeyecek.

Cumhurbaşkanı Mecliste 5 te 3 çoğunlukla seçim kararı alabiliyor. Bir sıkıntı görmüyorum burada.

Cumhurbaşkanının partili olması bütün milletin Cumhurbaşkanı olmasına engel değil, geçmişte de atanan Cumhurbaşkanı veya Başbakanlar partili veya birileri tarafından getirilmiş değil miydiler.

Şu an Bakanlar Kurulunda olan kararname çıkarma yetkisi Cumhurbaşkanına devrediliyor, ayrıca kararnameler meclisin ve anayasa mahkemelerinin denetimine tabi oluyor. Cumhurbaşkanına denetim ve sorumluluk geliyor. Cumhurbaşkanının bütün iş ve işlemleri yargı denetimine açılıyor. Bu vesile ile milletin getirdiği Cumhurbaşkanını yargı denetleyebilecek. Sıkıyönetim kalkıyor! OHAL ilanı yeni sistemde Cumhurbaşkanına veriliyor. Ancak, meclisin OHAL’i uzatma, kısaltma ya da kaldırma yetkisi bulunuyor. Al milletin çoğunluğunu, gereğini yap! Bundan korkmaya gerek yok…

Askeri yargı tümüyle kalkıyor. Yargıda asker ve sivil ayrımı da ortadan kalkıyor. Bu bile başlı başına anayasanın değiştirilmesi için yeterli bir sebep değil mi değerli okurlar? HSYK Hâkim Savcılar Kurulu (HSK) oluyor. Üye sayısı 22’den 13’e düşüyor. Daire sayısı 3’ten 2’ye düşüyor. HSK’nın çoğunluğunu oluşturan 7. üye ilk kez milletin parlamentoya gönderdikleri temsilcileri tarafından yani, meclis tarafından seçilecek.

Yukarıda çok kısa bir şekilde belirttiğim gibi devletin bütün erklerinde milletin varlığı ve gücü hissedilebilir derecede görülmektedir. O halde neden milletten(kendinizden) korkuyorsunuz! 90 yıldır statükocu askeri anayasalardan bıkmadınız mı? Ey, aydın geçinen sahte demokratlar ve küçük burjuva sahtekârları. Halkın egemenliğinden yani, demokrasiden niye imtina ediyorsunuz?

Bırakın milletin seçtiği adalet, yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun!

HASAN BAYDİLLİ

Bu yazı 3535 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum