UZAK DİYARLARI YURT EYLEDİK
18. BÖLÜM
Apoyla olan dostluğumuz, kardeşliğimiz sorunsuz bir şekilde sürüp gidiyordu. Aramızda sorun yaşanmamasının temel nedeni Aponun kendisiydi. Onun hiçbir kişisel çıkar gözetmeksizin gösterdiği olağanüstü fedakârlık her şeye damgasını vuruyordu. İşlerin pürüzsüz yürümesi için gerekli olan saygın çabanın sahibi ben değildim. Ortaya konulan bütün güzelliklerin tapusunu o elinde bulunduruyordu. Evin temizliği, yemek, çamaşır ve günlük yaşamın zorunlu işleriyle uğraşmak her ikimizin göreviyken ve bu hususta daha ilk günden aldığımız birtakım kararlar varken Apo elinden geldikçe bu işlerin çoğunu bana yaptırmamaya çalışırdı. O, fedakârlıkta, anlayışta, samimiyette ve dürüstlükte sınır tanımayan eşsiz bir insandı.
Aponun evine yerleştiğim dönem benim açımdan kederi, sıkıntısı ve baş ağrısı bol, kasvetli bir dönemdi. Memleketten peş peşe üzücü, uğursuz haberler geliyordu. Aldığım kimi haberler karşısında birkaç gün kendime gelemezdim, yaşamım altüst olurdu. Yemekten içmekten kesilirdim. Uyku dinek zehir olurdu bana. İşte bu zor anlarda en büyük desteği Apodan görürdüm. İşin ucu maddiyata dayandığında Apo elinde ne var ne yok bütün imkânlarını hesapsız kitapsız önüme sermekte bir an olsun tereddüt etmezdi. Onun bu zor anlarda benden esirgemediği desteği, fedakârlığı ve anlayışı günümüz dünyasında aynı anneden doğma, aynı babadan olma öz kardeşler bile birbiri için yapmazdı.
Aponun evine yerleştikten yaklaşık altı ay kadar sonra Necmettin abinin yakalama haberiyle sarsıldım. Kaç bucak olduğunu daha yeni yeni öğrendiğim dünyam başıma yıkıldı. Beni beynimden vuran bu lanet olası haberi Utrechtte yaşayan Hollandalı ünlü sosyolog ve antropolog Martin van Bruinessenın evinde bir resepsiyon sırasında aldım. Haberi daha önce kendisinden söz ettiğim değerli dostum Kak Fuad Husseyin verdi bana. Kak Fuad, Necmettin abinin yakalanma haberini aslında resepsiyondan bir gün önce özel bir kaynaktan almıştı. Ama ne var ki bu uğursuz haberi benimle hemen paylaşmak istememişti. Kimbilir, belki de haber asılsız çıkar diye biraz beklemek istemişti. Ya da bu haber karşısında ne hallere düşeceğimi az çok tahmin ettiğinden haberi benimle paylaşmayı göze alamamıştı.
Dostum Martin Van Bruinessen yeni çıkan "Grijze Wolven" adlı kitabının tanıtımı için evinde bir resepsiyon düzenlemişti. Kendisine yakın gördüğü bir grup dostuyla birlikte beni de bu resepsiyona davet etmişti. Kak Fuad Husseyin, Martinnin evine davetli olduğumu biliyordu. Necmettin abi ile ilgili haberi belki de bilinçli olarak burada, dostlar arasında bana duyurmak istemişti.
Güneyli Kürt arkadaşların bazıları belirlenen saatten önce Martinin evinde toplanmıştı. Anlaşılan Necmettin abinin yakalanma meselesini kendi aralarında konuşup haberin kimin tarafından bana iletileceğini karara bağlamışlardı.
Martinin evine gittiğimde çok yakından tanıdığım ve sık sık görüştüğüm dostlarımın yüzündeki garip ifadeyi anında fark ettim. Odada garip bir hava vardı. Bu gariplik gözümden kaçmadı. Kötü birtakım şeyler olduğunu içgüdülerimle sezinledim.
Davetlilerin tümü bir araya gelince programa geçildi. Hollandaya geldiğim ilk günden beri bana büyük yardımı dokunan dostum Martin van Bruinessen yeni çıkan kitabıyla ilgili kısa bir konuşma yaparak, kitabının içeriğiyle ilgili biz dostlarını bilgilendirdi. Kitabın tanıtım etkinliği için hazır bulunan dostlar çay kahve eşliğinde kitabı ellerine alıp incelediler. Ünlü araştırmacı Martin van Bruinnessenın daha önce de birbirinden değerli birkaç bilimsel kitabı çıkmıştı. O yeni çıkan bu kitabıyla bir başka önemli çalışmanın altına imza atmıştı. Martini önemseyen dostları kitapla ilgili farklı sorular sorarak, merak ettikleri hususlarda bilgilendirilmiş oldular.
Ayaküstü konuşmalar son bulunca sohbet için koltuklara geçildi. Sohbetin bir yerinde Kak Fuad gözlerini odada bulunanlara çevirerek, herkesi tek tek süzdü ve sonunda gözlerini gözlerime kilitledi. O an kalp atışlarımının sıklaştığını fark ettim. Kak Fuadın çok önemli bir konuda bana bir şeyler söyleyeceğinden en ufak bir kuşkum yoktu.
Kak Fuadın bana aktaracağı bu çok önemli şey ne olabilirdi ki! Önce aklıma Hollandada kalmak için yaptığım oturum başvurusu geldi. Epeydir çözmeye çalıştığım ve bir türlü halledemediğim oturum konusunda avukatımdan Kak Fuada sevimsiz bir haber mi gelmişti acaba? Çünkü bu konuyla ilgilenen avukatım bütün yazışmaları Kak Fuad üzerinden bana ulaştırıyordu. İyi de oturum konusunu ne ben ne de Kak Fuad öyle pek önemsiyorduk! O halde Kak Fuadın yüzüne sinen bu derin üzüntünün kaynağı ne olabilirdi? Beni tepeden tırnağa esir alan bu aşırı heyecanın sebebi ne olabilirdi? Vardı bir nedeni ama ne!
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya / Hollanda
FACEBOOK YORUMLAR