Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

UZAK DİYARLARI YURT EYLEDİK-8.BÖLÜM

10 Mayıs 2018 - 19:31

UZAK DİYARLARI YURT EYLEDİK


8.BÖLÜM


 


 


Asansörle birkaç kat çıktık. Ramazan amcanın kaldığı oda numarasını unutunca az ilerimizde bulunan “ Danışma” ya yöneldim. Görevli kadına hastamızın kaldığı odayı sordum. Kadın eliyle karşı tarafı göstererek  “Koridorun sonundaki oda“ dedi.  Yardımı için kadına teşekkür ettim. Danışmadan ayrılacağım sırada aklıma Ramazan amcanın hastalığını sormak geldi. Dönüp soruyorum kadına. Kadın “Siz yakını mısınız? “ dediğinde,  “ Evet yakın akrabasıyım, Nijmegen’den geliyorum“ dedim. Tam bu sırada elinde kalınca bir dosya orta yaşlarda bir doktor yanaştı Danışmaya. Doktor elindeki dosyayı görevli kadına uzattığında kadın görevli “Doktor bey bu beyefendi Ramazan Kızılgöl’ün rahatsızlığını soruyor“ dedi. Doktor elini uzatıp önce benimle sonra da babamla tokalaştı.


 


Konuşmaya başladım, “Doktor bey Ramazan Kızılgöl’ün yakınıyım Nijmegen’den geliyorum, hastamızın rahatsızlığını öğrenebilir miyim?“ diye sordum. Doktor az önce görevli kadına teslim ettiği dosyayı işaret ederek “ Şimdi bay Kızılgöl’ün odasından çıktım. Durumu hiç iyi değil. Daha ilk günden böyle birşey olacağını tahmin etmiştik. Hastamız maalesef kanser ve üstelik hastalık çok ta ilerlemiş “ dedi.  Duyduklarım karşısında son derece üzüldüm. Doktora “Çok mu ciddi? “ diye sorunca, “ Evet maalesef öyle, günleri sayılı diyebilirim“ dedi.


 


Doktora teşekkür ederek Ramazan amcanın kaldığı odaya doğru yürdük. Doktorla uzun uzun birşeyler konuştuğumu gören babam doktorla neler konuştuğumu merak etti ve olup bitenleri sordu. Ben de kendisine olanları anlattım. Babam hastalığın ne olduğunu ve derecesini öğrenince  “ tüh “ demekle yetindi.


 


Odanın kapından içeri girdik. Ramazan amca yatağında oturmuş, düşünceli bir halde pencereden dışarıyı seyrediyordu. İçeriye girdiğimizi fark edince elini kaldırıp dostça gülümsedi bize. Yanına varıp tokalaştık kendisiyle.  “ Hoş gelmişsiniz, ne zahmet ettiniz“ diyerek oturmamız için yer gösterdi. Altımıza birer sandalye çekerek ona yakın bir yere oturduk. Babam geçmiş olsun dileklerini iletti ve olup bitenleri sordu. Sonra ben araya girerek durumunu sordum. Ramazan amca azrailin ayak seslerinden habersiz çok iyimser şeyler aktardı bize. Hasta yatağında yatan kendisi değilmiş gibi benimle şakalaştı ve sonra da; “ Vallahi ne olduğunu ben de anlamış değilim Kadir! Birkaç hafta önce iş sırasında aniden rahatsızlandım. Kendi kendime  “ Herhalde son zamanlarda biraz fazla mesai yaptım ve bu yüzden de yoruldum” dedim. Dinlenmek için bir iki haftalığına Siverek’e gideyim dedim. Biletimi kesip memlekete gittim. Gitmişken yorgunluğuma iyi gelir diye orda birkaç gün üst üste hamama gidip geldim. Sonra faydası olur diye tanıdığım bir şeyhe gidip sırtımı bir güzel çiğnettim ona.  Derken bir komşumuz  “ Sırtına sıcak kum bırakırsan çok iyi gelir “dedi.  Komşunun tavsiyesine uyuyarak onu da yaptım. Hamamdaki sıcak suyun ve kızgın kumun biraz faydası oldu diye düşünmüştüm. Birkaç günlüğüne de olsa sırtımda ki ağrıların hafiflendiğini hissettim. Kendimi iyi hissedince Hollanda’ya döndüm. Gelir gelmez hemen iş başı yaptım. Uzun yıllardan beri çalıştığım fabrikayla herhangi bir sorun yaşamamak için şimdiye kadar hiç hasta yatmadım.


 


İşe başladıktan iki üç gün sonra baktım durumum iyi değil. Kalkıp ev doktoruna gittim. Doktor sağıma soluma baktıktan sonra  “ Bir şey göremiyorum, ama istersen seni uzman bir doktora göndereyim” dedi.  Doktorların eline düşmenin ne olduğunu bildiğim için adamın söylediğini ciddiye almadım. Ertesi gün sabah işe gittim. İşe gitmemem halinde sorun yaşayacağımdan korktum. Sen de biliyorsun, adamlar zaten bahane arıyorlar. Sebepsiz yere çıkışımı filan verirlerse emekliliğim tehlikeye girer. “ dedi.


 


Ramazan amca bunları anlatırken, babam “ Eee peki sonra ne oldu ?“ diye sordu. Ramazan amca önce bana sonra babama bakarak, “Sonrası gördüğün gibi, fabrikada birden fenalaştım. Çevreden yetişenler hemen doktor çağırdılar.  İlk muayeneden sonra “ Durumun iyi değil “ diyerek beni ambulansla buraya gönderdiler. Birkaç gündür yatıyorum. Doktorlar şu ana kadar net bir şey söylemiş değiller. Şişe şişe kan alıp habire araştırıyorlar. Bana sorarsan benim ciddi bir sorunum yok. Ama doktorları buna bir türlü inandıramıyorum. Bana kalırsa biraz yorgunum hepsi o kadar!  Fabrikaya, işimin başına dönersem yavaş yavaş düzeleceğime inanıyorum. Bu adamlar beni boşu boşuna burda tutuyorlar. Siz gelmeden önce iki doktor geldi yanıma. Onlardan birisi şu elimi tutarak  “ Sen Hollanda’ya gelmeden önce memleketinde ne iş yapıyordun “ diye sordu.  “ Taş ustasıydım, taş kırıyordum “ dediğimde birbirinin yüzüne bakıp birşeyler konuştular. Fakat ne dediklerini fazla anlamadım. Sonra doktorlardan birisi bana dönerek “ Senin bu tırnakların neden böyle büyümüş “ diye sordu.  Ramazan amca bunları söylerken sağ elini ileriye doğru uzatarak tırnaklarını bize gösterdi. Elini avucuma alarak tırnaklarına dikkatlice baktım. Tırnakları gerçekten de dikkat çekecek kadar büyüktü. Kanser hastalarında görülen bu tür belirtilere yabancı değildim. Aynı hastalıktan yaşamını yitiren annemin tırnakları da aynen böyle büyümüştü.


 


Ramazan amcanın tırnaklarına baktıktan sonra elini usulca yatağa bıraktım. Moral vermek için kendisine “ Ramazan amca sen bunları takma kafana, bence de senin bir şeyin yok!  Birkaç güne kalmaz inşallah iyileşirsin ve eve gidersin “ dedim.


 


Söylediklerimi dinledikten sonra “ İyi de bu doktorlar neden bana “ Memleketinde ne iş yapıyordun, bu tırnakların neden böyle büyümüş “ filan diyorlar? “ dedi.


 


 


Devam edecek...


 


 


 


Kadir Büyükkaya / Hollanda


[email protected]

Bu yazı 1758 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum