Hasan Baydilli

Hasan Baydilli

gelecek

Vaka-i sosyal medya

09 Mart 2015 - 13:55

Sosyal medya denince bugün eşimizden, işimizden, yaşantımızdan, çocuğumuzdan, dostlarımızdan, kısacası tüm sevdiklerimizden daha fazla zaman ayırdığımız ve artık yaşantımızın bir parçası haline gelen ve hayatımızı çok yakından etkileyen bir sanal yaşam tarzı aklımıza gelmektedir artık.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; sosyal medyayı kendi saygınlığı içerisinde toplumun ve bireylerin yararına kullanan, ahlak çerçevesi içerisinde amacına uygun olarak kendisini ifade etmek isteyenlere hiç kimsenin sözü olamaz. Tam tersi, herkesin istediği gibi söz söyleyebilmesi, söylediğini herkesle paylaşması, dünyadaki gelişmeleri takip etmek, fikirlerini savunmak, bugünü ve geleceğini tesis etmek adına özgür iradesini ortaya koyması ve sosyal medyayı bu şekilde kullanıp paylaşması gayet doğal ve demokratik bir haktır ve aynı zamanda bir nimettir.

Ancak, sosyal medya böylesine önemli bir hale gelmişken, kendimizi ifade etmek yerine sosyal medyanın anlamını kavramayarak, doğru şekilde kullanmayan, bazen ahlak sınırını aşarak yapılan yorum ve paylaşımlar sosyal medyayı baş belası haline getirmektedir.

Sosyal medyayı popüler yapan en önemli dinamik “önemsenmektir” Bu nedenle birçok insan kendilerini hissettirmek için sosyal medyayı kullanır. Klavyenin şehveti cezbetiricidir. Ancak, kişinin yüzüne karşı söylenmeyecek bir sözü veya yorumu sosyal medya üzerinden yapmak korkaklığın ve ahlaksızlığın ta kendisidir.!

Bazı zevatlar gerçek ve sanal isimlerle gelişigüzel konular hakkında ya da kişi ve kişilerle ilgili sorumsuzca ve sınırsızca yorum yaparak kendilerini sinek vızıltısı gibi hissettirmek istiyorlar. Bu gibilerine ne diyorlar biliyormusunuz? Evet, duydum; bunlara sosyal medya maymunları diyorlar! Yani, yorumun veya sözün gerekli durumlarda kullanılmayıp, sadece soytarılık, küfür, hakaret, kin ve nefret duyguları ile kullananlaradır. Sosyal medyayı tam bir hastalık haline getirenlerdir. İnsanlar birbirlerini sevmeyebilirler. Ancak, insanlık adına, hukuk adına herkes birbirine saygı duymak zorundadır!

Sahte hesaplarla, isimlerle veya takipçilerle insan ancak kendisini zelil duruma düşürebilir. Bıçağı iyi işlerde kullanabileceğimiz gibi, zararlı işlerde de kullanabiliriz. Tıpkı sosyal medyanın nimetlerinden faydalanıldığı gibi, sosyal medya yüzsüzlüğü ile dikizleme ve dedikodu kültürünü artırarak çamur at izi kalır ahlaksızlığı ile kimliksizleşmeye kadar gidilir. Ne yazık ki; sosyal medyada çirkin karakterler oluşturularak sahte isim ve hesaplarla dürüst ve namuslu insanlara saldırılmakta ve kin kusulmaktadır. Bu tür ahlak yoksunu kişilerin tek hedefi dürüst, namuslu ve topluma faydalı insanları akıllarınca lekelemek, küçük düşürmek ve kötülemektir. Hâlbuki bir şeyi unutuyorlar, altın leke tutar mı hiç? Önce insanın kendisine saygısı olması gerekir.

Yalancı kahramanların, yüzsüz ve kimliksizlerin attığı Yorumlarla, tiwitlerle miwitlerle ne kimse saygınlık kazanır, nede saygısızlaştırılabilir. Yine de bu tür sosyal medyayı art niyetle kullanan insanları Allah’a ve psikologlara havale etmek niyetlerin en güzelidir diye düşünüyorum. Tabi hukuku ’da unutmamak gerekir!

Kötü niyetle kullanılması halinde Allah korusun, sosyal medya ağları birer suç pazarı haline gelir ki; bunda devlet, toplum ve birey olarak hepimiz suçlu konumuna düşmüş oluruz. Dünyada, Türkiye gibi sosyal medyayı kötü niyetle kullanan başka bir millet var mı acaba? Bence yok, çünkü herkesin işi gücü var, hedefi var, amacı var, geleceğe yönelik planları var. Türkiye insanı ise sadece masa başında oturarak sosyal medya cambazlığı yaparak zaman öldürüyor. Yapılan incelemelerde narsistiklerin ve düşük benlik saygısı olanların sosyal medyada geçirdikleri zamanın daha fazla olduğu, sosyal medyada çok zaman harcayanlar diğer insanların kendilerinden daha iyi bir hayatı olduğuna inandığı, Ayrıca Türkiye, Avrupa’nın internette en çok zaman geçiren ülkesi durumunda olduğu tespit edilmiştir.

Bu ne demektir, sosyal medya bağımlılık hastalığını artırarak, yüz yüze iletişimi azaltıp, yalnızlığa itilmek, sosyal yaşamı kısıtlayarak tele vole kültürü ile sonuçta depresyona saplanmak demektir.

"İnsanın En Büyük Düşmanı, Bizzat Kendisidir" diyor Çiçero. O halde kendi düşmanımız olamayalım. Bağımlı hale gelmeden arkadaşlık bağlarını güçlendirelim, haberleşme için, yardım çağrılarını ve sorunlarını takip etmek için, bilgi sahibi olmak için, geleceği yakalamak ve öğrenmek için sosyal medyayı kullanalım.

Lakin sanal ortamda varlığımızı sorgulayarak sosyal medyayı kullanıp, gerçek iletişimden kopmamak gerekir, yüz yüze iletişim ve paylaşım gelişim için gerekli ve zorunludur.

Hayatın gerçeklerini görmek ve yaşamak umuduyla!

Bu yazı 1249 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum