Abdurahman Deniz Uğurlu

Abdurahman Deniz Uğurlu

[email protected]

Hakkımızı helal etmiyoruz 1

02 Mart 2009 - 22:00

Değerli okurlar! Bu yazımda geçen sene başımdan geçen bazı olayları sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazımı okuduğunuz zaman insanların nasıl da parayı kutsallaştırdıklarını, para kazanmak için insanların sağlığını nasıl da tehlikeye attıklarını hatta insanların sakat kalmasına sebep olabileceğine şahit olacaksınız.
 
Geçen sene temmuz ayında annesiyle beraber anneannesini ziyarete giden 10 aylık oğlum M. Enes, bir kaza sonucu düşerek bacağını kırdı.
 
 
Şanlıurfa Devlet Hastanesi'nde ilk müdahalesi yapılan oğlumun ayağı alçıya alındı.Oğlumun ayağının kırıldığı haberini aldığım zaman çok üzülmekle beraber bunun bir imtihan olduğunu, “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155) ayetine muhatap olduğumu idrak ettim.
 
M.Enes’i ayağı kırık halde gördüğüm zaman içimde dayanılmaz bir acı hissettim. M. Enes ise beni görmenin heyecanıyla yüzüme gülümsemesi bir oldu.O anda beni kuşatan acıların dağıldığını hissettim.

Sabah olunca Muhammed Enes’i, röntgenini çekmek için Siverek Devlet Hastanesi'ne götürdüm. Çekilen filmi hastanede görevli ortopedi doktoruna gösterdim. Filmi dikkatlice inceleyen doktor, alçının sağlıklı biçimde yapılmadığını, alçının karın kısmını içine alacak şekilde yapılması gerektiğini, Siverek’teki malzeme eksikliğinden dolayı bunu kendisinin yapamayacağını, Alçının daha sağlıklı yapılabilmesi için Diyarbakır’da özel bir hastaneye gitmemi tavsiye etti.
 
Doktorun tavsiyesi üzerine Muhammed Enes’i Diyarbakır’da Özel bir hastaneye götürdüm.Muhammed Enes’in alçısını inceleyen Doktor C. alçının tekrar yapılması için, cuma günü saat 08.00’de aç karnına Muhammed’i hastaneye getirmemi istedi.
 
Cuma günü saat 06.00’da erkenden uyanıp, Muhammed Enes’i Diyarbakır’a götürmek için yola çıktık. Saat 08.00’de hastanede doktorun muayene odasında hazır olduk.
 
Bizi gören doktor C., çocuğun hemen yatış işlemlerimi yapmamı, daha sonra çocuğu ameliyathaneye alacağını söyledi.
 
Yatış işlemlerini yaptıktan sonra Muhammed Enes’i hemşireye teslim ettim.Hemşire alçı değişiminin en fazla 10 ile 15 dakika arasında süreceğini söyledi.Ameliyathaneye alınan oğlumu eşim ile beraber inanılmaz bir heyecanla ameliyathane kapısında beklemeye başladık.
 
Aradan 15 dakika geçmesine rağmen oğlumdan bir haber alamadık.Kapı önünde bekleyen güvenlik görevlisi ise ameliyat kapısında beklemenin yasak olduğunu, kapının önünde değil de üst katta yatış yapılacak yerde beklememiz gerektiğini söyledi. Ben ise 25 yaşlarındaki güvenlik görevlisine: “Sen babamısın” diye sordum.Güvenlik görevlisi yüzündeki mahcup ifade ile: “Ben evli değilim” dedi. Bende:  “Baba olsan beni anlar, bana bu teklifi yapmazdın” dedim.
 
Aradan bir saat geçtikten sonra güvenlik görevlisi bana seslenerek: “ Doktor bey, sizi çağırıyor” dedi. Hemen hızlı bir şekilde doktorun yanına gittim. Doktor beni görür görmez:  “Oğlunu ameliyat ettim, ayağına 4 milyarlık fisketör taktım, çocuğun kemiklerinde sorun var, kemiklerin içi boş, ilik yok, oğlunuzda cam kemik hastalığı var” dedi. En kısa zamanda çocuğu Hacettepe Üniversitesi Endokrinoloji bölümüme götürmem gerektiğini söyledi.
 
Bu haber ile beraber adeta başıma kaynar sular dökülmüştü. Doktorun söyledikleri adeta kulaklarımda çınlıyordu. ”4 Milyarlık fisketör”, “Cam kemik hastalığı” ..!

Devam Edecek

Bu yazı 1478 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum